Son Konu

Musluman Turklerde Medrese

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Musluman Turklerde Medrese hakkında bilgi
Musluman Turklerde Medrese nasıldı



Musluman Turklerde Medrese

Camilerden ayrı olarak kurulan eğitim muesseselerine; Emeviler devrinde “Mektep, Abbasiler devrinde “Beytulhikme, “Beytulilim, “Darulilim, Turkler (Karahanlılar, Selcuklular ve Osmanlılar) doneminde “Medrese adı verilmiştir

İslam tarihcilerinin medresenin ilk kurucusu olarak Nizamulmulk uzerinde ittifak ettikleri ileri surulurse de bundan once, Nişabur ’da Beyhakiye Medresesinin varlığından bahsedilir Gercekte Nizamulmulk ’ten once Gazneli MahmUd (M 9991030) Gazne ’de ve kardeşi Nasır bin Sebuktekin, M 1033 yılında Nişabur ’da medrese yaptırmışlardır Ancak bunlardan once de bazı husUsi mahiyette medreselerin mevcUd olduğu bilinmektedir EbU Hatimu ’lBusti (v 965) kendi kutuphanesini medrese haline getirmiş, yanına da yabancı talebelerin barınacakları bir tesis kurmuştu Nişabur ’da Şafii fakihi En NişabUri (v 960) icin medrese yapılmıştı Diğer taraftan EbU Aliyyu ’l Huseyni (v 1002) din fıkıh kursusu, bunlar arasında sayılabilir “ElMedresetu ’lEhliyye denilen hususi medreseleri teşkil eden bu eğitim kurumları, o devirde yaygın olan Şiilik cereyanına karşı Sunniliği mudafaa ve yaymak icin kurulmuş muesseselerdi

İslam dunyasında medrese teşkilatının kuruluş ve gelişmesinde en buyuk hisse şuphesiz buyuk Selcuklu Turklerine aitti Gercekten medreselerin geniş anlamda, devlet eliyle kurulması, tahsilin parasız olması ve medrese teşkilatının en kucuk ayrıntılara kadar tesbiti, Selcukluların eseridir Selcuklular medreseleri, hem ilmin gelişmesini sağlamak, hem ilmiye mensuplarına maaş bağlayarak onları devletin yanında tutmak husUsiyle Fatimilerin Şiilik propagandaları ve diğer rafizi telakkilere karşı Sunniliği mudafaa ve yaymak gayesiyle kurmuşlardır

Once Alparslan ’ın, sonra Melikşah ’ın veziri olan meşhur Siyasetname adlı kitabın yazarı Nizamulmulk, ilk medresesini Nizamiye Medresesi adı ile Bağdat şehrinde kurdu Dicle kenarında 1064 yılında temeli atılan medrese, iki sene sonra tamamlanarak 1067 ’de eğitim ve oğretime acıldı Medresenin muderrisliğine de ilk olarak zamanın en buyuk alimlerinden olan EbU İshak Şirazi tayin edildi Bundan sonra İslam dunyasında medrese kurma faaliyetleri hızlanmaya, koylere varıncaya kadar Nizamiye Medreseleri acılmaya başlandı Turk milletinin bu ornek muesseseleri, kucuk farklarla, İslam dunyasının her tarafına birer feyz kaynağı biciminde yayıldı Daha sonra Anadolu Selcukluları ve Osmanlılar da, bu muesseseleri geliştirerek devam ettirdiler Medreselerde yalnız din ilimleri tahsil edilmezdi Yerine gore, zamanın hey ’et (astronomi), hesap (matematik), hendese (geometri), hikmet, tıp gibi ilimlerine de muhim yer verilirdi

Selcuklular doneminde Nizamiye Medreseleri adıyla kurulan umumi medreselerin yanında ihtisas eğitimi yapan, medreseler kuruldu Bunlar hizmet ve gayeleri bakımından; Darulhadis, Darulkurra ve Daruttıb diye uce ayrılırdı:

1 Darulhadis medreseleri; hadisi şeriflerin tedris ve tedkikine tahsis edilen medreselerdir Bu medreselerin ilki, Haleb Atabeklerinden NUreddin MahmUd bin Zengi tarafından Şam ’da acılan EnNUriyye Medresesidir İkincisi, Musul ’da acıldı Daha sonra pekcok yerde Darulhadis medreseleri acılmıştır Turkiye Selcukluları veziri Sahib Ata ’nın Konya ’da actığı İnce Minare Medresesi ile İlhanlı veziri Şemseddin Cuveyni ’nin Sivas ’ta actığı Cifte Minare Medresesi bunlardandır

2 Darulkurra medreseleri, Kur ’anı kerim ile alakalı ilimlerin oğretildiği medreselerdir Cok oncelerde kurulan bu medreseler, Anadolu Selcukluları ve Karamanoğullarında da devam etmiş ve bunlara; Darulhuffaz denmiştir Bu medreselerden sadece Konya ’da Sahib Ata, FerhUniye, Sa ’deddin Omer, Nasuh Bey, Hacı Yahya Bey, Hoca Selman ve Hacı Şemseddin gibi ceşitli Darulhuffaz medreseleri acılmış ve diğer İslam beldelerinde de yaygınlaştırılmıştır

3 Daruttıb medreseleri ise, tıb eğitimi ve hasta tedavisinin birlikte yapıldığı medreselerdir Bunlara; Daruttıb, Daruşşifa, Darussıhha, Darulmerza, Darulafiye, Maristan, Bimaristan gibi adlar verilmiştir Bilhassa Anadolu ’da bircok Daruşşifa kurulmuştur Selcuklular doneminde: Kayseri ’de Gevher Nesibe (1205), Sivas ’ta Birinci Keykavus (1217), Divriği ’de Turan Melike Hanım (1288); İlhanlılar devrinde: Amasya Daruşşifası (1308) acılmıştır Silvan ’da Bimaristanı FarUki ve Mardin ’de Artukoğullarından Necmeddin İlgazi ’nin (1108 ve 1122) Maristan adlı daruşşifası hizmet veriyordu Osmanlılar doneminde de daruşşifa yapımına devam edilerek, bilhassa Bursa ’da Yıldırım Daruşşifası, İstanbul ’da Fatih, Haseki Sultan, Atik Valide, Edirne ’de İkinci Bayezid, Manisa ’da Valide Sultan daruşşifaları kuruldu Hele Suleymaniye Tıp Medresesi, başlı başına bir merhale kabUl edilmektedir Bu daruşşifalar aynı zamanda hastahane olarak faaliyet gostermiştir

Osmanlı medreseleri: Butun İslam dunyasında olduğu gibi, Osmanlılarda da eğitim ve oğretim umUmi olcude medreselere dayanmaktadır Osmanlılarda medreseye gidecek bir talebe, beş altı yaşında sıbyan mekteplerine alınır ve alfabe (elifba), yazı okuma, Kur ’anı kerim ve “amali erbaa denilen dortişlem problemleri oğretilirdi Osmanlılarda sıbyan mektepleri, koylere varıncaya kadar her yere yayılmıştı On beş ve on altıncı asırlarda sadece İstanbul ’da iki bin sıbyan mektebi vardı Koskoca Osmanlı Devletinde, o geniş sınırları icinde duşunecek olursak, ulkedeki sıbyan mekteplerinin yuz binleri bulacağı kolaylıkla tahmin edilebilir On altıncı asırda Osmanlı ulkesinin pekcok kısmını gezen bir Fransız seyyahı, her koyde mektebe rastlamış ve ilk tahsilin Osmanlılarda garp (batı) memleketleriyle mukayese edilemeyecek derecede cok ileri olduğunu hayretle gormuştur Buralara cami ve mescidlerde yapılan ilkoğretim ve eğitim faaliyetleri de ilave edilirse, Osmanlılarda yaygın bir eğitim ve oğretimin varlığı anlaşılır

Osmanlı maarif teşkilatında yuksek seviyede eğitim ve oğretimi gercekleştiren muesseseler, şuphesiz medreselerdi Osmanlı medreseleri sıbyan mekteplerine dayalı orta ve yuksek oğretim kurumlarıydı Tapu ve evkaf kayıtlarına gore, orta ve yuksek oğretim yapan medrese sayısı binden fazlaydı İstanbul ’da: Suleymaniye, Fatih, Ayasofya, Şehzade, Haseki, Eyup, İkinci Bayezid, Mihrimah Sultan, Yavuz Selim, Atik Ali Paşa, Cafer Ağa, Yahya Efendi, Zeyrek, Vefa, Validei Cedid Uc Baş Medreseleri; Edirne ’de: Selimiye, Uc Şerefeli medreseleri; Bursa ’da: Muradiye, Yıldırım Bayezid, Celebi Mehmed medreseleri; Şam ’da: Suleyman Han Medresesi; Bosna ’da: Husrev Bey Medresesi; Amasya ’da: Husamiye, İkinci Bayezid medreseleri; Manisa ’da: Muradiye ve Hatuniye medreseleri; Trabzon ’da: Hatuniye Medresesi; Mekke ’de: Sultan Suleyman Han Medresesi; İznik ’te: Orhan Gazi Medresesi; Diyarbakır ’da: Mesudiye Medresesi; Konya ’da: Nalıncı, Karatay ve Sahip Ata Medresesi; Halep ’te: Husrev Paşa Medresesi; Uskup ’te: İshak Paşa Medresesi; Ankara ’da: Safiyye ve Ak Medrese ile memleketin daha bircok şehrinde ceşitli medreseler vardı

Osmanlı medreselerinde teşkilatlanma: Osmanlı medreseleri, teşkilatlanmada kendinden onceki İslam medreselerinde olduğu gibi, gaye ve gorduğu hizmetler bakımından birbirinden farklı ozellikler gostermiş olsalar bile, esasta umUmi ve ihtisas medreseleri olarak ikiye ayrılır

UmUmi Medreseler: UmUmi olarak kadı, muderris ve muftu yetiştirmek maksadıyla kurulmuşlardır Kendi aralarında; Yirmili, Otuzlu, Kırklı, Ellili, Altmışlı ve Altmış Ustu medreseleri olarak isimlendirilmişlerdir

İhtisas medresesi ise, doğrudan doğruya ayrıca ihtisası gerektiren din ilimlerinden birini, yahut da fen ilimlerinden birini hedef alan ve o ilmin tahsiline mahsus metodla oğretim faaliyetinde bulunan medreselerdir İhtisas medreseleri de kendi aralarında uc gruba ayrılırdı:

1 Darulhadisler: Ozellikle Muhammed (aleyhisselamın) soz, fiil ve takrirlerinden meydana gelen hadislerin tahsil edildiği yerdir Osmanlılarda Darulhadis, ilk defa Birinci Murad devrinde Candarlı Hayreddin Paşa tarafından İznik ’te ve İkinci Murad tarafından Edirne ’de yaptırılmıştır Bunları takiben sonraki asırlarda ceşitli Darulhadisler tesis edilmiştir Kurulan Darulhadisler icerisinde en onemlisi, İstanbul ’daki Suleymaniye Darulhadisiydi Osmanlı Darulhadislerinde ders kitabı olarak hadis ’ten; Sahihi Buhari, Sahihi Muslim ve Meşarik gibi eserlerle bunların şerhleri ve UsUli Hadise dair eserler okutulurdu Oğretim uyelerine de hadisle meşgul olduklarından dolayı “muhaddis veya “muderris denirdi Buralarda talebe olabilmek icin umUmi medreseleri tamamlamak gerekirdi

2 Tıp medreseleri (Daruşşifalar): Bunlardan dahiliye, goz ve diş doktoruyla eczacılar yetişirdi Tedrisatta ders kitabı olarak Osmanlı devri tabiplerince yazılmış eserler okutulurdu Eğitim ve oğretim tatbikatlı olarak yapılırdı Osmanlılarda tıp medreseleri, Bursa, İstanbul, Edirne ve Manisa ’da kurulmuştu İclerinde en onemlisi, İstanbul ’da kurulan ve mustakil olup, tıp tarihinde onemli bir merhale kabul edilen Suleymaniye Tıp Medresesidir

3 Darulkurralar: Bu medreselerden cami gorevlileri yetişirdi Sıbyan mektebini bitiren bir oğrenci once aşağı seviyede bir darulkurraya alınır, burayı bitirince yuksek seviyedeki darulkurralara devam ederdi Buralarda ilmi kıraat ve ilmi meharici ’lhurUf (tecvit ilmi ve hafızlık) oğretilirdi Buradan diploma alanlar; hafız, hatip, imam ve muezzin olurdu Bu medreselerde; ilmi kıraattan EbU Muhammed Şatıbi ’nin Şatıbi diye şohret bulan Kasidei Lamiye ’si ve Cezeri ’nin ona yazdığı Fethu ’lVahid adlı şerhi okutulurdu Evliya Celebi ’nin beyanına gore, Osmanlılarda ilk darulkurrayı Yıldırım Bayezid Bursa ’da acmıştır İstanbul ’da ise butun selatin camilerin yanında birer darulkurra bulunurdu Bunlardan en onemlisi de Suleymaniye Darulkurrası idi Darulkurralarda okunan dersler, tekrar sUretiyle ve camilerde tatbikatlı yapılırdı

Osmanlılarda yuksek ihtisas yapılan Mutehassisin medreseleri de vardı Bir tanesi İstanbul ’da Yavuz Selim Camii yanındaydı

Osmanlı medreselerinde okunan dersler ve kitaplar: Bazı otobiyografilerden ve Fatih Kanunnamesi ’nden tesbit edilebildiğine gore on beş ve on altıncı asır Osmanlı medreselerinde şu temel ilimler ve eserler okutuluyordu:

Yirmili Medreseler (Haşiyei Tecrid medreseleri): Bu medreselerde ders kitabı olarak Kelam ’dan Haşiyei Tecrid ’in okutulmasından dolayı bu ismi almıştır Bunların tahsil muddeti iki yıldır Okunan ders ve kitaplar: Belagat dersinden Mutavvel; Kelam ’dan: Haşiyei Tecrid; Fıkıh ’tan: Şerhi Feraiz Bu eserlerden Mutavvel ve Şerhi Feraiz ’i tamamıyla; Haşiyei Tecrid ’i, başından UmUri Amme bolumune kadar okuturlardı Ancak talebelerin bu ilim ve kitapları anlayabilmeleri icin Sarftan, Emsile, Bina, Maksud, İzzi, Merah; Nahv ’den Avamil, İzhar, Kafiye gibi gramer kitaplarını; Şerhi Şemsiyye, Şerhi Tevali, Şerhi Metali, Şerhi İsagUci gibi mantık kitaplarını ve usUli fıkha ait Telvih gibi eserlerin tamamı veya bir kısmı okutuluyordu

Otuzlu Medreseler (Miftah Medreseleri): Bu medreselerde, Belagattan Şerhi Miftah ’ın okutulmasından dolayı bu ismi almıştır Bunların tahsil muddeti, onceleri iki seneyken sonradan bir seneden daha aza duşurulmuştur Bu medreselerde okutulan ders kitapları: Fıkıh ’tan: Tenkih ve Tavzih; Belagat ’tan: Şerhi Miftah; Kelam ’dan: Haşiyei Tecrid; Hadis ’ten: Mesabih kitaplarıydı Bu eserlerden Haşiyei Tecrid ’i, Umuri Amme ’den Vucud ve İmkan bahsine kadar; SadrusŞeria ’yı, Kitabı BUyu ’a kadar; Şerhi Miftah ’ı, Mebahisi İcab ve İtnab ’a kadar ve Mesabih ’i iki kere okuturlardı

Kırklı Medreseler: Bunların tahsil muddeti iki uc yıl arasında değişirdi Sonradan bu muddet azaltıldı Bu medreselerde okutulan ders ve kitaplar: Belagat ’tan; Miftahu ’lUlUm; UsUli Fıkıh ’tan; Tavzih (Teftezani); Fıkıh ’tan; Sadru ’şŞeria, Meşarik; Hadis ’ten; Mesabih (Begavi) okutulurdu Bunlardan başka başlangıcta; Meani ’den Şerhi Miftah; ortasında Kelam ’dan Şerhi Mevakıf ve yuksek derecesinde Fıkıhtan Hidaye ile İbni Hacib ’in Nahve ait ElKafiye fi ’nNahv adlı eseri okutulurdu Bu eserlerden Hadis ’ten Mesabih ’i başından Kitabı Buyu ’a kadar; Kelam ’dan Şerhi Mevakıf ’ın, Vucud ve İmkan bahsinden İraz bahsine kadar; Fıkıh ’tan Sadru ’şŞeria ’nın bir kısmı ve Şerhi Miftah ’ın bazı yerleri okutulurdu

Ellili Medreseler: Bu medreseler Haric ve Dahil medreseler olarak ikiye ayrılmaktadırlar Haric Medreseleri: Bunlarda okutulan ders ve kitaplar Fıkıh ’tan, Hidaye; Kelam ’dan, Şerhi Mevakıf; Hadis ’ten, Mesabih (Begavi) okutuluyordu Dahil Medreseleri: Bu medreselerde tahsil muddeti onceleri bir yılken sonra altı aya indirildi Tedrisatta okutulan ders ve kitaplar: Fıkıh ’tan, Hidaye; Usuli Fıkıh ’tan, Telvih; Hadis ’ten, Buhari; Tefsirden, Keşşaf ve Beydavi okutuluyordu Bu eserlerden Buhari ’nin birinci cildi; Hidaye ’nin “Kitabı Zekat ’tan, Kitabı Hacc ’a kadar olan bolumu ve Telvih baştan Taksimi Evvel ’e kadar okutuluyordu

Sahnı Seman Medreseleri: Onceleri tahsil muddeti bir seneyken sonradan altı aya indirilen bu medreselerde şu ders kitapları okutuldu Fıkıhtan, Hidaye; Usuli Fıkıh ’tan, Telvih ve Şerhi AdUd; Hadis ’ten; Sahihi Buhari; Tefsir ’den, Keşşaf ve Beydavi okutuluyordu Bu eserlerden Sahihi Buhari ’yi baştan sonuna kadar; Hidaye ’nin Kitabı Nikah bolumunden, Kitabı BuyU ’a kadar olan kısmını ve Telvih ’in Taksimi Evvel ’inden Mebahisi Ahkam ’a kadar; Kadı Beydavi Tefsiri ’nden de başta Bakara SUresi olmak uzere belli sUreler okutuluyordu

Altmışlı Medreseler: Bu medreselerin tahsil muddeti bir senedir Fıkıhtan, Hidaye ve Şerhi Feraiz; Kelam ’dan; Şerhi Mevakıf; Hadisten, Buhari; Tefsir ’den, Keşşaf; Usuli Fıkıh ’tan, Telvih okutulan belli başlı eserlerdir Bunlardan: Buhari ’nin ucte birini; Hidaye ’nin, Kitabı BuyU ’dan Kitabı Şufaya kadar olan kısmını; Telvih ’ten Mebahisi Ahkam kısmından sonuna kadar olan bolumunu; başından Tashih bahsine kadar Şerhi Feraiz ’i ve Şerhi Mevakıf ’ın tamamı okutulurdu Altmış ustu medreselerde durum altmışlı medreseler gibiydi

Medreselerde fen eğitimi: Osmanlı medreselerinde yuksek din bilgileri yanında zamanın yuksek fen bilgileri de oğretiliyordu Fen bilgilerinden şu kitaplar okutuluyordu: Hendese (Geometri)den: Allame Şemseddin Semerkandi ’nin Eşkalu ’tTe ’sis isimli geometri prensipleri ve ucgenlerin hususiyetlerini anlatan eseri; Aritmetik ve Cebir ’den, Yine aynı muellefin Muhtasar fi ’lHisab isimli eseri; Hesap ’tan, Bağdatlı İmaduddin bin Abdullah tarafından yazılan Risalei Bahaiye (ElFevaidu ’lBehaiye) adı ile anılan meşhur hesap kitabı; yine Hesaptan meşhur alim Ali Kuşcu ’nun Risalei Muhammediye adlı eseri; Hey ’et (Astronomi)ten, Cagmini ’nin (Caymini adıyla meşhurdur), ElMulahhas isimli eseri ile şerhleri ve Ali Kuşcu ’nun Arapca Risalei Fethiyesi okutulurdu Ayrıca Kadızadei RUmi ’nin o devrin meşhur fen kitaplarına yazdığı şerhler okutulurdu Kadızadei RUmi, Hocası Gıyasuddin ’in eserine şerh olarak yazdığı Risale fi İstihraci ’lCeyb Derece Vahide isimli kitabında, bir derecelik yay sinusunun hesabını yapmıştır Osmanlı medreselerinde bu fen derslerinin yanında ayrıca coğrafya, tarih ve İlmi Hikmet de okutulurdu Osmanlılarda tıbba dair ilk eser 1390 ’da İshak bin Murat tarafından Edviyei Mufrede adıyla Turkce yazılmıştır Bundan sonra 1397 ’de Ahmedi Dai ’nin Kitabı Tıb eseri ile aynı tarihlerde Ahmedi ’nin Muntehabatı Şifa isimli eseri, Sinoplu Mu ’min bin Mukbil ’in Kitabı Tıbb ’ı, DavUdi Antaki ’nin Tezkirei Antaki ’si ve Emir Celebi ’nin EnmUzecetutTıb isimli eseri yazılmıştır Bu eserler, Osmanlı medreselerinde okutulmuş, ayrıca tercume eserlerden de istifade edilmiştir

Medreselerdeki eğitim tarzı: Medreseler, umumiyetle, bir dershane ve etrafında yeteri kadar talebe odalarından meydana gelirdi Yaptıranın isteği ve mali gucune gore, bunların dışında imaret, kutuphane, hamam vs ilave edilirdi Her medresenin bir vakfiyesi bulunurdu ve bu kurum tarafından yazdırılırdı Vakfiyede medresenin calışma şekli ile vazifelilerin yevmiyeleri ve medresenin masrafını karşılamak icin yapılar vakıflar gosterilirdi

Medreselerde, butun talebenin ortak ders yapabileceği umumi ve buyuk bir dersane onun etrafında dizili olarak her talebe icin ayrı bir oda vardı Muderrisler, umUmi mevzuları ortadaki buyuk dersanede işler, daha sonra, her talebe kendi hucresine cekilir ve muderrisi ile başbaşa kendi sahasında calışırdı Medresede ders veren oğretim gorevlisine “muderris denirdi Muderrisler, imtihanla secilirdi Muderrisin derslerini tekrarlayıp izah eden muderris yardımcılarına “muzakereci veya “muid denirdi Medresede ders goren talebelere de tahsillerine gore değişik olarak, “danişmend, “fakih, “mulazım, “suhte ve “talebe denirdi Medreseden imtihanla mezun olan her talebeye verilen diplomaya “icazetname denirdi İcazetnamede, medresede okunan derslerin ve muderrislerin adları yazılırdı Henuz muidliğe (muderris yardımcılığına) kadar cıkamamış talebenin de bir hocanın dersini bitirdikten sonra, diğer bir hocaya devam edebilmesi icin mutlaka elinde “temessuk yani o dersi başarı ile bitirdiğine dair bir belgenin bulunması şarttı

Medreselerde tatbik edilen eğitim ve oğretim prensipleri: İcinde bulundukları zaman ve mekan bakımından değerlendirildiğinde medreselerin Osmanlı Devletinin yukseliş devrinde dunyanın en mukemmel talim ve terbiye muesseseleri olduğu gorulur Yine aynı devirde Osmanlı Devleti her bakımdan dunyanın en buyuk ve en mukemmel devletidir O devirde Osmanlı Devletine bu mukemmelliği kazandıran unsur, hic şuphesiz medreselerdir Bunun da sebebi; medreselerin, bir mana ve madde butunluğu icinde idrak ettiği insana, din ve dunya ilimlerini, hassas bir denge icinde kazandırmasıdır

İnsanı dunyaperest olmadan dunyanın fatihi ve sahibi yapmak icin, Osmanlı Devletinin temel taşı olan din ve devlet adamlarını en mukemmel şekilde yetiştirmeyi sağlayan medreselerdi Medreseler, butun dunyaya ornek teşkil eden din ve devlet adamlarını yetiştirirken, şimdi, modern pedagojinin kabul ettiği, Dalton Planı ve Vinetka Sistemi adıyla uygulamaya koyduğu ferdi kabiliyete gore ferdi oğretim yapmayı hedef alan plan ve programları benimseyen bir metod geliştirmiş, butun medreselerde bu metod tatbik edilmiştir Bu metoda gore medreseler, bugun modern pedagojinin de tavsiye ettiği bir tarzda sınıf gecme yerine dersten gecme yolunu secmiş, mezuniyeti yıllara değil, kabiliyet ve calışkanlığa bağlamıştı Bu bakımdan medreselerde okuma suresi hoca ve talebenin gayretine bağlı olarak uzayıp kısalırdı

Zeki ve calışkan bir oğrenci tahsilini cabuk tamamlayıp kısa zamanda mezun olabilirdi Ancak devlet memuru olabilmesi icin belli bir yaş aranırdı Medreselerde umUmi derslerin yapıldığı sınıflarda talebe sayısı yirmiyi gecmezdi Bu durum, derslerin sık sık tekrarlarla ve karşılıklı soru sorulup cevap verilme imkanını sağlar ve en iyi şekilde oğrenmeye imkan hazırlardı Bu husus gunumuzde de cok onemli kabul edilir Bugun Amerikan okullarında talebe sayısı yirmiyi gecmez Medreselerde, gunde beş saat, haftada dort gun ders yapılırdı Dersler sabah namazından sonra başlar, oğleye kadar devam ederdi Oğleden sonra talebe serbest bırakılırdı Haftanın Salı, Perşembe ve Cuma gunleri tatil yapılırdı Fatih Kanunnamesi ’ne gore, medreselerin denetimi mahalli muftuluklere bırakılmıştı Bu durum, eğitim ve oğretim faaliyetlerinin mahalli ihtiyac ve şartlara gore organize edilmesine faydalı olmakta, halkın eğitim ve oğretim faaliyetlerine ilgi duymasına, medreselere mali katkılarda bulunmalarına yardım etmekteydi

Medreseler bundan asırlar once, eğitim ve oğretimi, bir sınıf ve zumre imtiyazı olmaktan cıkarmak ve toplumda sosyal adaleti, fertler arasında fırsat ve imkan eşitliğini sağlamak icin, parasız tedrisat yaparlardı Talebenin ve oğretim elemanlarının masraflarını zenginler ve cok defa bu maksatla kurulmuş vakıflar karşılardı Boylece eğitim ve oğretimin finansmanı işinde devletin yuku, mumkun mertebe hafif tutulurdu

Medreseler, sadece din ve dunya ilimlerini oğretmekle kalmamış, ruh ve beden terbiyesini birlikte yurutmuşlerdir Bu sebeple medreselerde yuzme, gureş, koşu, ok atma, cirit oyunu, ata binme gibi sporlara da yer verilmiştir Bunlardan başka yine; husni hat, tezyinat, hitabet ve kitabet olmak uzere ceşitli bedii (estetik) faaliyetlere medreselerde muhim yer verilmiştir Bizim kultur ve medeniyet tarihimizde şerefli birer yer tutan hattatlar, nakkaşlar, mimarlar, hatipler vs hep medreselerden yetişmişlerdir

Medreseler, devlet eliyle kurulduğu gibi, şahıslar tarafından da kurulabilirdi Bu bakımdan memleketimizde padişahların, sadrazamların, vezirlerin ve diğer devlet adamlarının yanında, ilim adamlarının zengin ve orta halli Muslumanların da kurduğu pekcok medrese vardı Bu durum, gunumuz devlet okulları ile ozel okulların kuruluş şekline model olmuştur

Medreselerde yuksek zeka ve kabiliyete ehemmiyet verilirdi Bilhassa, Osmanlılar zamanında, devlet hizmetleri icin kurulan “Enderuni HumayUn muessesesi, bu konuda tipik bir ornektir Enderuni HumayUn ’a onceleri devşirme cocukları alınırken, daha sonra İstanbul ve Anadolu ’dan Musluman cocukları da alındı Buraya alınan cocuklar ister devşirme, ister Musluman cocukları olsun, hepsi ceşitli tetkik ve muşahadelerden gecirilerek secilirdi Bu cocuklar, Enderun ’a sekiz ila on beş yaşlarında alınır, seckin hocalar elinde ders gorurlerdi Bunlara once sağlam bir İslam terbiyesi verilir Sonra başta Turkce olmak uzere Arapca ve Farsca ile ceşitli spor, sanat ve askerlik bilgileri oğretilirdi Tahsil sureleri yedisekiz yıl surerdi Osmanlılarda ilk Enderun Mektebi, Muradı Hudavendigar tarafından Edirne ’de actırılmıştı Daha sonra Fatih zamanında Fatih Kanunnamesi ile Enderun Mektepleri tam bir teşkilata kavuşturuldu Bilhassa ilk kuruluş ve Osmanlı Devletinin yukselme devrinde bu mektepler onemli vazife gorduler ve Osmanlı devlet idaresine altmış Sadrazam, uc Şeyhulislam, yirmi beş Kaptan Paşa yetiştirdiler Bu okullarda ders olarak; tefsir, hadis, fıkıh (Hanefi fıkhı), feraiz, şiir ve inşa, astronomi, geometri, hesap, coğrafya, ilmi kelam, mantık, meani, bedii ve beyan ile hikmet dersleri okutulurdu

Yirminci asrın tanınmış psikologlarından Amerikalı Terman test konusundaki araştırmalarında, Enderun Mektebine alınan talebelerle ilgili olarak, “Zeka olcmek, test usulunu kullanmak, dunyada ilk defa Osmanlılarda, Enderuna secilen talebelerde uygulanmıştır demektedir

Osmanlı medreselerinin son zamanları ve kaldırılmaları: İslam aleminde, medreselerde okutulan yuksek din ve fen bilgileri sayesinde Muslumanlar, ilim ve medeniyette cok ileri gitmişlerdir Avrupalılar ise aksine, ilim ve medeniyette geri kalmışlardı Bilhassa Osmanlılar zamanında ordularımız, Viyana kapılarına dayanmıştı Bu durum karşısında Avrupa, Muslumanlar tarafından fethedilme endişesine kapılmıştı Avrupa ’nın Muslumanlarca fethedilmesi onlara gore, Hıristiyanlığın yok edilmesi demekti Bu endişe sebebiyledir ki, Avrupalılar (Hıristiyan alemi), başta papalık olmak uzere hepsi, aralarında gizlice anlaşarak, Osmanlı Devletini her ne pahasına olursa olsun mutlaka yıkma kararı almışlardı Bu karar sonrası Avrupalılar, Osmanlı Devletine karşı yıllar boyu suren harpler acmışlar, onu yıkmağa uğraşmışlardır Fakat Osmanlı Devleti, başlangıcta sağlam temeller uzerine kurulduğu ve medreseler vasıtasıyla din ve fen alimleri yetiştirdiği, medreselerin bir kolu olan Enderun mektepleriyle de, sağlam karakterli devlet adamı, disiplinli kumandan ve vatansever askeri erkan yetiştirmede Avrupalılardan cok ustun olduğu icin harplerle yıpranmış olsa bile, yıkılmıyordu Avrupalılar, Osmanlı Devleti yıkılmadığı muddetce, kendilerini tehdit altında kalmağa mahkum hissediyorlardı Tehlikeyi bertaraf etmek icin Avrupalılar, senelerce uğraştıkları halde harp gucu ile yıkamadıkları Osmanlı Devletini fesat ve hile ile yıkabileceklerini anladılar

Birgun İstanbul ’da bulunan İngiliz elcisi, gece yarısı İngiltere ’ye gizli bir şifre cekti Elci şifresinde; “Buldum, buldum Osmanlıları zaferden zafere ulaştıran sebebi vebunları durdurmanın, Osmanlı Devletini yıkmanın caresini buldum! diyor ve bulduğu careleri şoyle anlatıyordu: “Osmanlılar harpte aldıkları esirlere hic kotuluk yapmıyor, onlara kardeş gibi davranıyorlar Hangi milletten hangi dinden olursa olsun kucuk cocukların zekalarını olcuyorlar Keskin zekalı cocuklar secilerek, saraydaki (Enderun) denilen mekteplerde, değerli oğretmenler tarafından okutuluyor İslam bilgileri, İslam ahlakı, fen, kultur dersleri verilerek, kuvvetli, başarılı bir Musluman olarak yetiştiriliyorlar Osmanlı ordularını zaferden zafere ulaştıran değerli kumandanlar, Sokullular ve Koprululer gibi seckin siyaset ve idare adamları, hep boyle yetiştirilen keskin zekalı cocuklardı Osmanlı akınlarını durdurmak ve boylece Osmanlı Devletini yıkmak icin, onların actığı bu Enderun mekteplerini ve bunların kolları olan medreseleri yıkmak, Osmanlıları fende ve diğer ilimlerde geri bırakmak lazımdır

İngiliz elcisinin mujde olarak gizlice bildirdiği bu goruş ve planları, Tanzimata yakın Osmanlıların Avrupa ’ya tahsil maksadıyla gondermiş oldukları bazı kimselerin orada okurken kendi şahsiyetlerini ve milli hislerini unutacak kadar Avrupa kulturu tesiri altında kalmaları ve daha sonraki yıllarda Avrupa devletlerinin himaye ve baskısı ile Osmanlı Devletinin kilit noktalarına yerleştirilmeleriyle gercekleşme imkanı bulmuştur Jonturk adı verilen bu kimseler, bulundukları makamlarından istifade ederek, Avrupa devletlerinin de kendilerini desteklemesiyle medreselerden, once, fen bilgilerini, bunun arkasından da yuksek din bilgilerini kaldırttılar (Bkz Jon Turkler) Bu durum, medreselerin fonksiyonunu kaybetmesine sebep oldu, aynı zamanda Osmanlıların ilim ve fende Avrupa ’dan geri kalmasına ve Osmanlı Devletinin yıkılmasına zemin hazırladı Medreseler 3 Mart 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat (Eğitimde eşitlik) kanunuyla tamamen kaldırıldı
 
Üst Alt