Son Konu

Necip Fazıl Kısakurek Şiirleri

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
En Guzel Necip Fazıl Kısakurek Şiirleri

Necip Fazıl Kısakurek guzel şiirleri

Necip Fazıl Kısakurek'in şiir kitapları; 1 Orumcek Ağı (1925), 2 Kaldırımlar (1928), 3 Ben ve Otesi (1932), 4 Sonsuzluk Kervanı (1955), 5 Cile(19621979), 6 Şiirlerim (1969), 7 Esselam (1973)'dır Birkac şiirini paylaşacak olursak;

Kaldırımlar

I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum

Kara gokler kul rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar

İcimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
Ustume camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gozune mil cekilmiş bir ama gibi evler

Kaldırımlar, cilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, icimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, icimde kıvrılan bir lisandır

Bana duşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler işitsin;
Yolumun zafer takı, golgeden taş kemerler

Ne sabahı goreyim, ne sabah goruneyim;
Gunduzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı buruneyim;
Ortun, ustume ortun, serin karanlıkları

Uzanıverse govdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Olse, kaldırımların kara sevdalı eşi

II

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin ustunden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kactığın gunden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında
Senin golgeni icmiş, onun gozbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
SukUt gibi munzevi, cığlık gibi hursunuz
Dunyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa goturursunuz

Yağız atlı suvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre cıkar bu yolun kıvrımları
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları

III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd icinde başı dik, hayalini surukler
Simsiyah gozlerine, bir an, gozum değince,
Yolumu bekleyen genc, haydi duş peşime der

Ondan bir temas gibi ruzgar beni burur de,
Tutmak, tutmak isterim, onu goğsume alıp
Bir turlu yetişemem, fecre kadar yurur de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına ram oluyor sanırım,
Gorsem pencerelerde soyunan bir karaltı

Varsın, bugun bir acı duymasın gozyaşımdan;
Bana rahat bir doşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yar gibi başımdan



Sakarya Turkusu

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, obur yanda Sakarya
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar cift; birinden nur akar; birinden kir
Akışta demetlenmiş, buyuk, kucuk, kainat;
Şu cıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu cıkıyor ne,
Kurşundan bir yuk binmiş, kopukten govdesine;
Catlıyor, yırtınıyor yokuşu sokmek icin
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz percin?
Rabbim isterse, sular buklum buklum burulur,
Sırtına Sakaryanın, Turk tarihi vurulur
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı duştu bu yuk?
Bu dava hor, bu dava oksuz, bu dava buyuk!

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yuke hamal
Hamallık ki, sonunda, ne rutbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan
Şimdi dovun Sakarya, dovunmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kacmış eski guneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına cil cil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, comert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gun doner yurduna?
Mermerlerin nabzında hala carpar mı tekbir?
Bulur mu deli ruzgar o sedayı: Allah bir!
Butun bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran doktu geceler

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Oz yurdunda garipsin, oz vatanında parya!

İnsan uc beş damla kan, ırmak uc beş damla su;
Bir hayata cattık ki, hayata kurmuş pusu
Geldi olumlu yalan, gitti olumsuz gercek;
Siz, hayat suren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki ceker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını cekmez akıl!
Sakarya; saf cocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gozyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve camurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, boyle gelmiş, bu dunya boyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yuzustu cok surundun, ayağa kalk, Sakarya!


Beklenen


Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze oluyu mezar
Ne de şeytan, bir gunahı,
Seni beklediğim kadar

Gecti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde golgeni,
Gelme, artık neye yarar?


Bekleyen

Sen, kacan urkek ceylansın dağda,
Ben, peşine duşmuş bir canavarım!
İstersen dunyayı cağır imdada;
Sen varsın dunyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak gectiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim
Sarıp vucudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İcin urperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Ruzgar değil, odur haykıran!

Goğsumden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gul gibi omrunu,
Kacıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son gunu

Olursun Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim
 
Üst Alt