Osmanlının cokuşu, sonucları itibariyle sadece Turkiye Cumhuriyeti icin değil butun dunya tarihi icin onemli bir olaydır Turk hakimiyet anlayışından meşruiyetini alan taht mucadeleleri Osmanlı tarihi icinde de sık sık gorulmektedir Yukseliş donemine kadar Osmanlıda cereyan eden taht kavgaları umumiyetle daha guclu ve liyakatli olan hanedan uyelerinin tahta gecmesini sağladığından, sonucları devletin buyuyup genişlemesine katkıda bulunmuştur Buna rağmen Yıldırım Bayezid ’in Ankara Savaşı ’nda Timur ’a yenilmesiyle başlayan ve tarihimizde “Fetret Devri (14021413) olarak adlandırılan kardeş kavgaları, şuphesiz Osmanlı fetihlerinin gecikmesine sebep olmuştur Fatih Sultan Mehmet, kardeş kavgalarının onunu almak icin unlu kanunnamesinde “nizamı alem icin kardeş katlinin vacip olduğunu bildirmesi, meselenin ne kadar ciddi olduğunun bir işaretidir Devletin bekası ve nizamı alem icin kardeşin dahi gozden cıkarılması, aslında tenkit edilecek değil, takdir edilecek bir ozveri orneğidir Buna rağmen Cem Sultan ve Yavuz orneklerinde gorulduğu gibi taht mucadeleleri devam etmiştir Yine bu mucadeleyi onlemek maksadıyla IAhmet, “ekber ve erşef evlat, yani buyuk ve olgun oğulun padişah olması usulunu getirmiştir Fakat bu usul de istenen neticeyi vermeyecektir Ozellikle gerileme donemindeki taht mucadelelerine hanedan dışında, yenicerilerin ve devşirme asıllı vezir ve paşaların da karışması devlet otoritesini ve nizamı daha da bozmuştur
Yeniceri Ocağı, saray ve haremin nufuz mucadelesine girmesi kimi zaman cocuk yaşta, ehliyetsiz şehzadelerin kukla sultan olmasıyla kimi zaman, dirayetli ve cesur sultanların katliyle neticelenmiştir
Turk devletlerinde alplik (gazierenlik), bilgelik ve erdem hukumdarların en buyuk ozelliklerindendir Turk hukumdarı cihan hakimiyetini tesis icin bizzat fetihlere iştirak eder ve hatta ordunun en on safında savaşır Cunku o her acıdan milletinin lideridir Nitekim Alparsan Malazgirt ’te kefenliğini giyerek on safta savaşmıştır Kuruluş ve yukseliş doneminde Osmanlı padişahları bizzat seferlere katılmıştır Kanuni ’nin 46 yıllık hakimiyet doneminde, omrunun coğunu at ustunde seferlerde gecirdiği bilinmektedir Kanuni ’nin olumunden sonra bu gelenek yavaş yavaş terk edilmeye başlamış, IV Murat gibi istisnalar haric, padişahlar seferlere cıkmadığı gibi, devlet işlerinin gorulduğu ana da pek katılmamışlardır
Padişahların halktan kopması, sefere ve ana cıkmaması, devlet idaresinde vezirlerin ağırlığının artmasına sebep olmuştur Nitekim XVI yuzyılın sonlarından itibaren guc ve nufuzunu muspet yonde kullanan vezirler Osmanlı Devleti ’nin sınırlarını muhafaza etmesini sağlayabilmişlerdir Bu daimi olmayan başarılar, padişahlardan ziyade vezirlere mal edilmiştir Sokullu devri veya Koprululer devri buna ornektir Vezirlerin gucunun artması aralarında, taht mucadelesine benzer bir mucadelenin başlamasına da sebep olmuştur Nufuzunu kotuye kullanan bazı devşirme asıllı vezirler, ihanete varan uygulamalara girmiş, Rustem Paşa gibi vezirler ruşvet ile iş gorur olmuşlardır
Osmanlı padişahlarının kısmen de olsa terk ettiği otorite ve yetkilerini ustlenen merkezi burokrasinin ruşvet, suiistimal ve adam kayırma gibi, bugun de yabancısı olmadığımız unsurlarla bozulması, devletin gerileme donemine girmesine yol acacaktır XVIII yuzyıldan itibaren geleneksel bir askeri ve idari eğitimden gelen “ehli seyften atanan vezirlerin yerini, “ehli kaleme bırakması, yani mali ve idari burokrasinin yurutme (sadaret) gorevini ustlenmesi beklenenin aksine bozulmayı durduramamıştır Koyu burokrasi, XVIII yuzyılda gercekleştirilmeye calışılan askeri, idari ve mali duzenlemelerden arzu edilen neticeyi alamadığı gibi, cokuşu de hızlandıran bir unsur haline gelmiştir