Süleyman Soylu ve takımının çok tehlikeli bir oyun oynadıklarını söyleyen Zafer Partisi Genel Lideri Ümit Özdağ, 'Haziran 2015 - Kasım 2015 ortasındaki sürece misal bir şiddet dalgasının bu sefer sığınmacılar üzerinden planlandığı anlaşılıyor.' dedi.
Özdağ'ın açıklamaları şu biçimde:
“Zafer Partisi’nin siyasetinden rahatsızlık duyanların başında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gelmektedir. Zira Soylu, Suriyelilerin kelamda entegrasyon siyasetini yürütürken Türk halkını yanlış yönlendirmekte ve yanlış bilgi vermekte, Türk halkına palavra söylemekte ve aldatmaktadır.
Zafer Partisi ise Türk milletine Soylu ve küçük takımı tarafından söylenen palavraları ifşa etmektedir. Süleyman Soylu benimle kamuoyu önünde girmiş olduğu, “Türkiye’de doğan Suriyeli bebeklere vatandaşlık verelim” tartışmasını üzücü halde kaybetmiş ve utanç içinde geri çekilmişti. Daha sonra bir silah ruhsatı probleminde kamuoyu önünde benimle tartışmaya girmiş ve kendisine bağlı emniyet müdürünün yalanlamasıyla bu tartışmayı da kaybetmişti.
Soylu’nun TGRT’deki hezeyanları lakin yenilgilerin kızgınlığı ve Türk milletine karşı kurulmak istenen komplo çerçevesinde anlaşılabilir.
TGRT’de benimle ilgili olarak Soylu, “Soros çocuğu” sözünü kullanmıştır. Soros ve desteklediği vakıflar sığınmacıların Türkiye’de kalması için başından beri çalışmaktadır. Zafer Partisi de sığınmacıların vatanlarına dönmesi için çalışmaktadır. Soylu ise sığınmacıların Türkiye’de kalması için çaba etmekte ve Soros’la tıpkı çizgiyi temsil etmektedir. Süleyman Soylu bana operasyon çocuğu demiş.
Benim Türkiye Cumhuriyeti devletinin değişik kurumları için yurt içinde ve yurt dışında Türkiye’nin ulusal güvenliği konusunda kanunlar çerçevesinde ve yazılı görevlendirmeyle kimi operasyonlar yaptım doğrudur, kimi operasyonlar yönettiğim doğrudur.
"Çiller'in etrafında 'anneciğim' diye dolaştığını da biliyoruz"
Ben bu ülke için alışırken Soylu, DYP ilçe lideri olarak Tansu Çiller'in etrafında 'anneciğim' diye dolaştığını da sonrasında bir genel liderin çantacılığını yaptığını da biliyoruz.
Soylu’nun yer aldığı operasyonlarla benim gerçekleştirdiğim operasyonlar ortasında hakikaten çok fazla fark var. Onun hangi operasyonları yaptığını Youtube’da birazcık dolaşınca bütün Türkiye hatta bütün dünya izledi.
Soylu’ya moralini bozacak lakin bir şey daha söyleyeyim, kendi bakanlığı periyodunda İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan lakin yaptırılan kimi bilimsel çalışma merkezli operasyonlarda benim yetiştirdiğim takımlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Soylu ve grubu Türk devletinin son 20 yılda ne kadar yıpratılmış olursa olsun, hâlâ varlığını sürdürdüğünü unutmasınlar. Soylu ayrıyeten bana istihbarat elemanı olarak saldırmış, istihbaratçılık değerli ve saygın bir meslektir. Keşke kendisi de istihbaratçı olabilseydi. Fakat ben istihbaratçı değilim. İstihbarat ve ulusal güvenlik üniteleri konusunda çalışan bir akademisyen ve siyasetçiyim. 15 Temmuz sonrasında Soylu’nun bakanlığının yaptığı İçişleri Bakanlığı’na bağlı istihbarat kuruluşlarında benim istihbarat teorisi kitabım ana okuma kitabı olmuştur. O kitabı okuyup geçemeyen istihbaratçı olamamıştır.
Eğer ben istihbaratçıysam Süleyman Soylu bunu açıklamaktan ötürü mahpusa girer. Açıklanması yasaktır.
Süleyman Soylu her vakit yaptığı bir şeyi yapıyor, palavra söylüyor. Soylu programa çıkmadan evvel ne içtiyse, Türk bayanlarının, kızlarının görüntülerini çeken sapıkları savunuyor fakat korumakla vazifeli olduğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını savunmuyor.
"Yeni borç alacağım, yeni görüntüleri çektireceğim"
Soylu hezeyan içinde “Sessiz İstila” sinemasının finansmanıyla ilgili beni yabancı fonlardan para almakla suçluyor. “Sessiz İstila” sineması yasalar önünde hata değil. Soylu benim banka hesaplarımı denetim ediyorsunuz, kredi kartı ödemelerimi denetim ediyorsunuz, borçla çalıştığımı biliyorsunuz. Sana kelam veriyorum, yeni borç alacağım, yeni görüntüleri çektireceğim.
"Soylu ve grubu çok tehlikeli bir oyun oynuyor"
Soylu ve grubu çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Haziran 2015 - Kasım 2015 ortasındaki sürece misal bir şiddet dalgasının bu sefer sığınmacılar üzerinden planlandığı anlaşılıyor.
Bu noktada Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum. Sayın Davutoğlu korkmayın, tehdit edildiğinizi kamuoyunda gördük, çıkın, Haziran - Kasım 2015 ortasında ne olduğunu anlatın. Zira emsal bir çalışma tekrar başlamış görünüyor.
Seçimlere giderken seçmeni terörize etmek, Zafer Partisi’ne karşı bir şiddet dalgası başlatarak provokatörler aracılığıyla aksiyonları Zafer Partisi’ne mal etmek istiyorlar. Atamanlar diye bir küme sığınmacı ve kaçaklara karşı toplumsal medya üzerinden şiddet propagandası yapmaktadır. Ne İçişleri Bakanlığı, ne Adalet Bakanlığı bu bahiste soruşturma başlatmadı.
Biz hata duyurusunda bulunduktan sonra küme kendisini feshettiğini açıkladı. Kendisini feshettiğini açıklayan küme ben Süleyman Soylu’yu bulmak için İçişleri Bakanlığı’na gideceğimi açıklayınca Facebook üzerinden açıklama yaptı. “Ümit Özdağ’ı desteklemek için İçişleri Bakanlığı’na geliyoruz” dedi, bir provokasyon teşebbüsünde bulundu. Ben, “Siz provokatörsünüz, ne yanımda ne sağımda solumda sizi istemiyorum” dedim. Artık bütün toplumsal medya hesaplarında bana ve Zafer Partisi’ne hakaret ediyorlar.
Grup, karanlık odaklarla bağlantılı bir küme artık benzeri kümelerin oluşturulmaya başladığını görüyoruz. Bakın Ümit Özdağ bir kestirim yürütüyor demeyin, Ümit Özdağ ve genel merkez yöneticilerimiz olarak bilerek konuşuyoruz.'
Özdağ'ın açıklamalarının tamamı