Son Konu

Peygamber Efendimizin abartısız ama güzel şakaları

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Herkese samimi ve içten davranırdı Zaman olur, şakalaşır, tatlı ve güzel bir hava oluştururdu Çünkü başka türlü olsaydı, insanlar Peygamberimiz (sav)’e yanaşamazlar, ona soru bile soramazlardı
Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri konuşamaz, bazen ortamın yumuşatılması, insanların rahatlatılması gerekir


Herkes gibi Peygamberimiz (sav) de şaka yapar, lâtifeli konuşur, ama hiçbir zaman yalan söylemezdi Çünkü şaka yollu da olsa, yalan yalandır
Bunun yanında, Peygamberimiz (sav) insanlarla alay etmez, hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez, zor durumda bırakmaz, işletmegibi olumsuz tavırları hoş karşılamazdı
Peygamberimiz (sav)’in yaptığı şakalar yerli yerinde ve mesaj doluydu Lüzumsuz ve yersiz değildi Daha çok gönül alıcı ve sevindirici şakalar yapardı Çocuklarla, hanımlarıyla, yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması bu türdendi

Peygamberimiz (sav)’in bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'ten dinleyelim:
Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı Zahir Peygamberimiz (sav)’e her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber (sav) Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu:
Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz
Peygamberimiz (sav) Zahir'i çok severdi Halbuki Zahir hiç de güzel değildi Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı
Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber (sav) Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zahir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı
Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu Tutan kimse bıraksın' diye çabalamaya başladı Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz (sav) olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimiz (sav)’in göğsüne iyice dayamaya başladı
Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber (sav) Efendimiz yüksek sesle:
Bu köleyi satıyorum, var mı alan?' diye seslenmeye başladı
Zahir boynu bükük, mahzun bir halde:
Yâ Resulallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi kuruş veren olmaz' deyince Peygamber (sav) Efendimiz: Hayır, yâ Zahir, sen Allah katında hiç de değersiz değilsin' buyurdu
Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimiz (sav)’e gelerek:
Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?dedi
Peygamber (sav) Efendimiz:
Yaşlı kadınlar Cennete giremezdiye ona takıldı
Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı
Peygamber (sav) Efendimiz, Sahabîlere:
Gidin ona söyleyin, 'Sen Cennete yaşlı olarak giremezsin' Cenabı Hak, 'Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün hep aynı yaşta genç kızlar yaptık' buyurmuyor mu?(Vakıa Sûresi, 36)

Peygamberimiz (sav) kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar, kalplerini kazanırdı
Enes bin Mâlik anlatıyor:
Bir gün adamın biri Peygamber (sav) Efendimizin huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi
Peygamberimiz (sav) ona, 'Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi?' diye takıldı
Adamcağız, 'Yâ Resulallah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım?
Peygamber (sav) Efendimiz gülerek:
Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir?' buyurdu
Peygamberimiz (sav)’in dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümmü Eymen, bir gün Peygamber (sav) Efendimize gelir ve onu evine davet eder:
Yâ Resulallah, beyim sizi davet ediyor
O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?
Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah!
Evet, gözlerinde beyazlık var
Vallahi yok yâ Resulallah
Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın

DEVEYİ KESTİRDİLER
Sahabîlerin içinde Nuayman adında çok şakacı birisi vardı Yaptığı şakalar bazen aşırıya kaçardı Fakat yine de Peygamberimiz (sav) onu anlayışla karşılardı
Bir gün çölde yaşayan bedevi Araplardan birisi Peygamberimiz (sav)’i ziyarete gelmişti Devesini Mescidin avlusuna bağlayıp içeri girmişti
Sahabîlerden birisi deveyi görünce Nuayman'a:
Şu deveyi kessen de etini yesek, eti çok özledik Nasıl olsa Peygamberimiz (sav) devenin parasını ödeyecektir
Nuayman da itiraz etmedi ve deveyi yere yatırdı, kesti ve başladı yüzmeye
Devenin sahibi Peygamberimiz (sav)’in huzurundan çıkınca bir de ne görsün, devesinin derisi yüzülüyor
Eyvah! Devemi kesmişlerdiye feryada başladı
Peygamber (sav) Efendimiz dışarı çıktı:
Bunu kim yaptı?diye sordu
Nuayman yaptıdediler
Nuayman kaçmıştı Peygamber (sav) Efendimiz Nuayman'ın peşine düştü, aramaya koyuldu
Sonunda Duabaa adında bir kadının evinin bahçesinde buldu Nuayman evin avlusundaki çukura girmiş, üzerini de hurma ağacı yaprağı ile örtmüştü
Peygamberimiz (sav) eve girince birisi bir taraftan yüksek sesle:
Biz onu görmedikdiyor, bir taraftan da parmağıyla Nuayman'ın saklandığı çukura işaret ediyordu
Peygamberimiz (sav) gitti, onu çukurdan çıkardı Nuayman'ın yüzü gözü toz toprak içinde kalmıştı Peygamberimiz (sav) sordu:
Niçin böyle yaptın?
Nuayman:
Yâ Resulallah, size burada olduğumu söyleyenler yaptırdılar bana
Peygamber (sav) Efendimiz bir yandan Nuayman'ın yüzünü gözünü siliyor, diğer yandan da gülüyordu Peygamberimiz (sav) daha sonra deve sahibine devesinin parasını ödedi ve işi tatlıya bağladı

Peygamber Efendimiz, Allah'ın elçisi olması dolayısıyla ciddi, vakarlı, ağırbaşlı, heybetli bir insandı Bu hali zaten normaldi Çünkü taşıdığı görev, üstlendiği vazife bunun gereğiydi Ancak her haliyle o da bir insandı Hem de çok cana yakın
Herkese samimi ve içten davranırdı Zaman olur, şakalaşır, tatlı ve güzel bir hava oluştururdu Çünkü başka türlü olsaydı, insanlar Peygamberimize yanaşamazlar, ona soru bile soramazlardı

Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri konuşamaz, bazen ortamın yumuşatılması, insanların rahatlatılması gerekir

Herkes gibi Peygamberimiz de şaka yapar, lâtifeli konuşur, ama hiçbir zaman yalan söylemezdi Çünkü şaka yollu da olsa, yalan yalandır

Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

Kul şaka ile de olsa yalanı, doğru bile olsa lüzumsuz tartışmayı bırakmadıkça tam inanmış bir mü'min olamaz

Peygamber Efendimiz bir yandan yeri geldikçe şaka yaparken, diğer yandan da Sahabîlerin yersiz şaka yapmamaları konusunda uyarıda bulunurlardı

Arkadaşlarınla ağız kavgası yapma, bir söz verip de tutmamazlık etme

Etrafındakiler sordular:

Yâ Resulallah, siz de şaka yapıyorsunuz

Çelişkili gibi görünen bu durumu Peygamberimiz şöyle cevapladı:

Evet, ben de şaka yaparım, fakat şaka yaparken bile sadece hakikati söylerim

Bunun yanında, Peygamberimiz insanlarla alay etmez, hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez, zor durumda bırakmaz, işletmegibi olumsuz tavırları hoş karşılamazdı

Peygamberimizin yaptığı şakalar yerli yerinde ve mesaj doluydu Lüzumsuz ve yersiz değildi Daha çok gönül alıcı ve sevindirici şakalar yapardı Çocuklarla, hanımlarıyla, yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması bu türdendi

Peygamberimiz çocukları çok severdi Onlarla ilgilenir, sevindirirdi Çocuklar Peygamberimizden hiç kaçmazlar, nerede görseler hemen yanına gelirler, çevresini sararlardı

Enes bin Mâlik anlatıyor:

Peygamber Efendimiz insanların en güzel ahlâklısı idi Benim Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı Peygamber Efendimiz bizim eve gelerek onu gördüğünde,

Ebû Umeyr'i üzgün görüyorum, sebebi nedir?Babam, 'Yâ Resulallah, oynadığı nugayr kuşu öldü' dedi

(Nugayr, serçeye benzeyen kırmızı gagalı bir kuştur)

Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Ebû Umeyr'i ne zaman görse;

Ebû Umeyr ne oldu senin nugayr?' diye takılırdı

Hazreti Enes'in kendisi de Peygamberimizin hizmetine on yaşlarında iken girmişti Bir defasında Efendimiz kendisine:

Ey iki kulaklı adamdiye takılmıştı

Peygamberimiz aile içinde mükemmel bir eş, şefkatli ve sevimli bir babaydı Zaman zaman eşleriyle de şaka yapar, onlarla olan samimiyetini geliştirirdi

Hazreti Âişe genç ve zeki bir hanım olduğu için Peygamberimiz ona ayrı bir ilgi gösterirdi

Hazreti Âişe anlatıyor:

Ben zayıf, ince belli genç bir hanımdım Bir seferde Peygamberimizle birlikte bir yolculuğa çıktım Peygamberimiz bir yerde Sahabîlere:

Siz ilerleyindedi Onlar gidince ikimiz arkada yalnız başına kaldık Bana:

Gel seninle yarışalımdedi ve koşmaya başladık Ben kendisini geçtim

Aradan birkaç yıl geçmişti Yine onunla birlikte bir yolculukta iken bir yerde Sahabîlere:

Siz ilerleyindedi ve ikimiz yalnız kaldık

Gel yarışalımdedi O zamanlar ben kilo almıştım Önceki yarışmayı da unutmuştum Koşmaya başladık Fakat bu sefer de o beni geçti Gülümseyerek:

Bu defaki benim seni geçişim, o gün beni geçişine bedel olsun' buyurdu

Peygamber Efendimizin kendi aile içindeki bir latifesini de Numan bin Beşir rivayet ediyor:

Bir gün Hazreti Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin huzuruna girmek için izin istedi Kızı ve Peygamberimizin hanımı Âişe'nin Efendimize bağırdığını işitti

Resulullaha nasıl bağırırsın?' diye elini kaldırarak bir tokat atmaya davrandı Fakat Peygamberimiz bırakmadı Ebû Bekir kızgın olarak ayrıldı, çıktı

Ebû Bekir çıktıktan sonra Peygamber Efendimiz Âişe' ye:

Gördün mü, seni nasıl kurtardım adamın elinden' dedi

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Ebû Bekir tekrar müsaade isteyerek Peygamberimizin huzuruna girdi Bu sefer Efendimizle Âişe'yi barışmış görünce sevindi ve Peygamberimize dönerek şöyle dedi:

Beni nasıl kavganıza kattıysanız, barışınıza da katar mısınız?

Peygamberimiz:

Kattık, kattık' buyurdu

Peygamberimizin aile içinde şöyle bir latifesi de olmuştu:

Adamın biri Peygamberimizin amcasıoğlu Abdullah bin Abbas'a sordu:

Peygamber Efendimiz şaka yapar mıydı?

Evet, yapardı

Şakalarından bir örnek verir misiniz?

Bir gün hanımına bol bir elbise giydirdikten sonra;

Güle güle giy, Allah'a şükret ve gelinler gibi yerde sürü' diye takıldı

Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar, kalplerini kazanırdı

Enes bin Mâlik anlatıyor:

Bir gün adamın biri Peygamber Efendimizin huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi

Peygamberimiz ona, 'Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi?' diye takıldı

Adamcağız, 'Yâ Resulallah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım?

Peygamber Efendimiz gülerek:

Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir?' buyurdu

Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelir ve onu evine davet eder:

Yâ Resulallah, beyim sizi davet ediyor

O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?

Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah!

Evet, gözlerinde beyazlık var

Vallahi yok yâ Resulallah

Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın

Peygamberimizin buna benzer bir latifesini Hasanı Basrî Hazretleri rivayet ediyor:

Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek:

Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?dedi

Peygamber Efendimiz:

Yaşlı kadınlar Cennete giremezdiye ona takıldı

Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı

Peygamber Efendimiz, Sahabîlere:

Gidin ona söyleyin, 'Sen Cennete yaşlı olarak giremezsin' Cenabı Hak, 'Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün hep aynı yaşta genç kızlar yaptık' buyurmuyor mu?(Vakıa Sûresi, 36)

Peygamberimizin bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'ten dinleyelim:

Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı Zahir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu:

Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz

Peygamberimiz Zahir'i çok severdi Halbuki Zahir hiç de güzel değildi Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı

Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zahir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı

Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu Tutan kimse bıraksın' diye çabalamaya başladı Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice dayamaya başladı

Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle:

Bu köleyi satıyorum, var mı alan?' diye seslenmeye başladı

Zahir boynu bükük, mahzun bir halde:

Yâ Resulallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi

kuruş veren olmaz' deyince Peygamber Efendimiz: Hayır, yâ Zahir, sen Allah katında hiç de değersiz

değilsin' buyurdu

• • •

Avf bin Mâlik anlatıyor:

Tebuk savaşında Peygamberimizin huzuruna gittim Deriden yapılmış bir çadırın yanındaydı Kapıdan selâm verdim Selâmımı aldı ve bana:

Buyur, gir' dedi

Bütün vücudumla mı gireyim?' dedim

Bütününle gir' dedi ve girdim

Çadır küçük olduğu için Avf şakayla, 'Bütün vücudumla mı gireyim?' demişti

Böylece Peygamberimiz şakaya şakayla karşılık vermişti
 
Üst Alt