Son Konu

Peygamberimizin (asm) ashabıyla olan ilişkisi nasıldı; onlara nasıl davranırdı?

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Bu sorunun cevabı için Peygamber Efendimizin (asm) hayatını, ahlakını, davranışlarını anlatan geniş eserlerden okumak gerekir Ancak kısaca bazı özelliklerini ifade etmeye çalışalım:

Peygamberimizin (asm) güzel ahlâkını, insanlarla olan ilişkilerini, onun en yakınlarından ve kendisini bir gölge gibi takip eden sahabîlerinden öğrenmekteyiz Peygamberimizi (asm) en iyi tanıyan ve bilenler; hanımları, hizmetinde bulunan kimseler ve yakın arkadaşlarıdır

Meselâ, on beş yılı peygamberlikten önce olmak üzere yirmi beş yılı Peygamberimizle birlikte geçen onun vefakâr ve fedakâr hanımı Hz Hatice (ra)’den, özet olarak Peygamberimizin (asm) şahsiyet ve karakterini öğrenmekteyiz

Hazreti Hatice (ra), Peygamberimize (asm) ilk olarak vahiy gelir gelmez hiç tereddüt etmeden inanmış, Peygamberimizin (asm) üzerindeki telaşı görünce de teskin etmiş, merak ve endişesini gidermişti

Hz Hatice (ra), Peygamberimizi (asm) şöyle teselli ediyordu:

“Allah, seni kat’iyyen utandırmaz Çünkü sen akrabalarına iyi davranır, çaresizlerin yardımına koşar, yoksulu himaye eder, mazlumun elinden tutar, misafirlere ikram eder, hak yolunda musibete uğrayanları gözetir bir insansın

Dokuz sene Peygamberimiz (asm) ile birlikte hayât geçiren Hz Aişe (ra), Hz Hatice (ra)’den sonra Peygamberimizin (asm) en çok sevdiği hanımıydı Peygamberimizin (asm) aile hayâtını ve şahsi özelliklerinin pek çoğunu Hz Aişe (ra)’den öğreniyoruz Hz Aişe (ra) ise, Peygamberimizin (asm) ahlâkını şöyle anlatıyor:

“Resulullahın (asm) ahlâkı Kur’ân’dı Resulullah, şahsı için hiçbir zaman kin tutmaz ve intikam almazdı Bir şeye kızarsa, ona, Kur’ân kızdığı için kızardı Bir şeyi beğenirse, Kur’ân onu beğendiği için beğenirdi

“Resulullah iki şeyden birisini tercih edecek olsa, muhakkak onların en kolay olanını seçerdi Şayet o kolay olan şey günah bir şey ise, Resulullah ondan da insanların en uzak duranı olurdu

“Ne kötü söz söyler, ne de kimseye kötülük etmek isterdi Resulullah konuşurken sözleri birbirine ulamaz, uzatmazdı Sözü ayıra ayıra söyler, dinleyenlerin gönüllerine sindirirdi Bir şey anlatırken de kelimeleri tane tane söylerdi O kadar ki, isteyen onları sayabilir, ezberleyebilirdi

Küçük yaştan itibaren Peygamberimizin (asm) terbiyesi altında bulunan, peygamberliğinden sonra da her zaman ve her an onunla birlikte bulunan ve mübarek neslinin devamına vesile olan Hz Ali (ra) ise Sevgili Peygamberimizin (asm) ahlâkî güzelliklerini şöyle sıralıyor:

Peygamber Efendimiz her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve engin gönüllü idi Asla asık suratlı, katı kalpli, kavgacı, şarlatan, kusur bulucu, dalkavuk ve kıskanç değildi

“Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten gelir, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayâl kırıklığına uğratmaz ve onları isteklerinden bütünüyle mahrum etmezdi

“Üç şeyden titizlikle uzak dururlardı: Ağız kavgası, boşboğazlık ve faydasız şeyler Şu üç husustan da titizlikle sakınırlardı: Hiç kimseyi kötülemezler, kınamazlar ve hiç kimsenin ayıbı ve gizli yanlarını öğrenmeye çalışmazlardı

“Sadece faydalı olacaklarını ümit ettikleri konularda konuşurlardı Peygamberimiz konuşurken meclisinde bulunan dinleyiciler, başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan kulak kesilirlerdi Kendileri susunca da, konuşma ihtiyacı duyanlar söz alırlardı

“Sahabîler Peygamberimizin huzurunda konuşurlarken asla ağız dalaşında bulunmazlardı İçlerinden birisi Peygamberimizin huzurunda konuşurken o sözünü bitirinceye kadar hepsi de can kulağıyla konuşulanı dinlerlerdi Peygamber Efendimizin katında onların hepsinin sözü, ilk önce konuşanın sözü gibi ilgi görürdü

“Sahabîlerinin güldüklerine kendileri de güler, onların hayret ettikleri şeylere kendileri de hayretlerini ifade ederlerdi Huzurlarına gelen gariplerin kaba saba konuşmaları ile yerli yersiz sorularının yol açtığı tatsızlıklara sabrederlerdi Sahabîler ise onların gelip soru sormalarını çok isterlerdi

Peygamber Efendimiz, ‘İhtiyacının giderilmesini isteyen birisiyle karşılaştığınız zaman ona yardımcı olunuz’ buyururlardı

“Peygamberimiz ancak yapılan iyiliğe denk düşen ve fazla dalkavukluğa kaçmayan övgüleri kabul eder, haddi aşmadığı sürece hiç kimsenin sözünü kesmezdi Şayet huzurlarında haddi aşacak şekilde konuşulursa o zaman ya konuşanı susturmak, ya da meclisten kalkıp gitmekle ona engel olurlardı

Hz Hatice (ra)’nin ilk kocasından olan oğlu Hind bin Ebi Hale ki bu zat aynı zamanda Peygamberimizin üvey oğludur Hz Hasan’ın isteği üzerine Peygamberimizin üstün vasıflarım şöylece dile getirmektedir:

“Resulullah daima düşünceli idi Onun susması konuşmasından uzun sürerdi Lüzumsuz yere hiç konuşmazdı Konuşmaya başlarken de, sözü bitirirken de, Allah’ın adını anardı Sözleri hak ve doğru olup, birçok manaları veciz bir şekilde az sözle ifade ederdi Konuşurken ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı Hiç kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi En ufak bir nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti basit görmezdi Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi

“Dünya işleri için kızmazdı Fakat bir hak çiğnendiği zaman öyle bir kızardı ki, o hak yerini buluncaya kadar öfke ve gazabını hiçbir şey, hiçbir kimse önleyemezdi Buna karşılık, Resulullah, kendi şahıslarına ait bir mesele hakkında kimseye kızmaz ve intikam almayı düşünmez, aksine hilim ve kerem sahibi olarak, kötülük edene iyilikle mukabele ederdi

“Kızdığı zaman hemen kızgınlıktan vazgeçer ve kızdığını belli etmezdi Neşelendiği, ferahlandığı zaman gözlerini yumardı En fazla gülmesi tebessümdü Gülümserken de mübarek dişleri parlak inci taneleri gibi görünürdü

Yine dokuz yıl kadar hizmetinde bulunan Hz Enes bin Malik de Peygamberimizin (asm)bir güzelliğini şöyle açıklamaktadır:

“Resulullah, insanların en lütuflu olanı idi Soğuk bir günün sabahında bile bir kölenin, bir cariyenin, bir çocuğun getirdiği su ile abdest alır, onları geri çevirmezdi Kendisinden bir şey soranı can kulağıyla dinler, soru soran ayrılıp gitmedikçe Resulullah onu terk etmezdi

“Birisi Resulullahın elini musafaha etmek için tutsa, tutan kimse Peygamberimizin elini bırakmadıkça Resulullah onun elini bırakmazdı

Peygamberimizin vahiy katibi Zeyd bin Sabit’in yanına birkaç zat gelerek, “Ey Zeyd, Peygamberin (asm) hal, hareket ve sözlerinden bize haber verir misiniz? diye sordular Zeyd bin Sabit de şöyle anlatmaya başladı:

“O Yüce Resulden size ne haber vereyim? Siz eğer onun bütün hal, tavır ve sözlerinden sual ederseniz, o öyle bir denizdir ki, sahili yoktur Fakat bazı hallerinden size bahsedeyim:

“Ben Resuli Ekremin komşusu idim Kendisine bir vahiy geldiği zaman bana birisini gönderirdi Ben de huzuruna gider, indirilen vahyi yazardım Biz huzurlarında dünya işlerinden bahsetsek, kendisi de bizimle beraber dünya işlerinden bahsederdi Biz âhiret işlerinden bahsetsek, bizimle beraber âhiretle alâkalı meselelerden konuşurdu Biz yemeğe dair konuşmaya başlasak, bizimle beraber yemek hususundaki bu sözlere katılırdı

Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
 
Üst Alt