Sigmund Freud ile başlayan psikanaliz, sürekli bir evrim ve gelişme kaydederek günümüzde hala
popülerliğini sürdürüyor. Ruhun derinliklerinde, bilinçdışında kalmış olan tasarım, istek ve karmaşaları
bulup ortaya çıkarmayı, böylece bunların ruhu tedirgin ve rahatsız eden baskılarını gidermeyi
amaçlayan ve ruhbilim öğretisi olan psikanaliz, “ruhsal çözümleme” olarak tarif ediliyor. Psikanalizde
insanın uyumlu veya uyumsuz davranışlarının kaynağı sayılan bilinçdışı çatışmaları ve güdüleri
araştırılıyor, bilince çıkartılarak çözümlenmeye çalışılıyor.
PSİKANALİST VE ANALİZAN…
Yaşamda kaçınılmaz olan başarısızlıklarla, çelişkilerle ve düş kırıklıklarıyla baş etmek için psikanalitik
uygulamalar büyük bir başarıyla kullanılıyor. Bu uygulamalarda psikanaliz yapan kişiye “psikanalist”ve onun
analizinden geçen kişiye “analizan” adı veriliyor. Analiz sürecinde psikanalist kimliğini ve kişiliğini çok açık ortaya
koymuyor, güvenli bir ortam yaratıyor, tarafsız kalıyor ve analizanın çocuksu istek ve gereksinimlerini
doyurmamaya gayret ediyor.
HAFTADA EN AZ 3 KEZ GÖRÜŞÜLÜYOR…
Psikanaliz görüşmeleri haftada en az 3 kez olmak üzere gerçekleştiriliyor. Seanslarda analizan divanda uzanıyor.
Psikanalist analizanın görüş açısının dışında genellikle arkasında bir yerde oturuyor. 45 dakika süren seanslarda
analizan zihninden geçenleri, herhangi bir sınırlama, sansürleme ve gizleme olmadan “serbest
çağrışım” şeklinde anlatıyor. Bu çağrışımlar, düşler, umutlar, dilekler ve fanteziler geçmiş aile yaşantısının birer
anısı olarak ilgi konusu oluyor ve psikanalizin çalışma malzemelerini oluşturuyor. Psikanalist ve analizan bu
çağrışımlarda ortaya çıkanlar üzerinde beraberce çalışıyorlar. Bu süreçte psikanalist genellikle dinliyor ve sadece
profesyonel kanaati gerektiğinde, yani içgörü uyandırma fırsatı yakalandığında “netleştirme,
yüzleştirme ve yorumlama” adı verilen tekniklerle analizanın farkındalığını arttırmaya çalışıyor.
ZAMANLA İÇGÖRÜ KAZANILIYOR…
Psikanalizin öngördüğü modele göre, insan zihni bilinçli, yarı-bilinçli ve bilinçdışı katmanlardan oluşuyor. Bu
nedenle psikanaliz öncelikle yaşam boyunca deneyimlenen ancak bilinçdışına itilenlerin hatırlanmasını amaçlıyor.
Çünkü ruhsal sorunların önemli bir kısmı bilinçdışında bulunan iç ruhsal çatışmalardan kaynaklanıyor. Analizan
divanda serbest çağrışımla konuştukça, bilinçli katmandan gelen düşünce, duygu ve imgeler kadar, yarı-
bilinçlilikte belirmeye başlayan belli bazı çağrışımlar da dikkat çekmeye başlıyor. Arka arkaya çok sayıda ve sık
aralıklarla seans yapılmasıyla, bilinçdışında tutulanların türevleri olan bu çağrışımlarla bilinçdışı kendisini ifade
ediyor. Analizan zamanla bilinçdışında tuttuğu çatışmaları ve bunların psikanalize başvurma sorunlarıyla olan
bağlantılarını fark ediyor. Bu hatırlamalar ve farkındalıklarla analizan iç dünyasında neler olup bittiğini keşfediyor,
bunların yaşamındaki olaylara, ilişkilere, tekrar eden sorunlara ve içinden çıkamadığı durumlara nasıl sebep
olduğunu görmeye başlıyor ve içgörü kazanıyor. Bilinçdışı savunma mekanizmalarıyla bilinçdışında tutulanlar
bilince kazandırılıyor. Bunun yanında analizan, kısmen farkında olduğu ancak bütünüyle hâkim olamadığı anı,
düşünce ve duygulara daha fazla hâkim olmaya başlıyor. Farkındalıkların analiz odasında, çok yönlü ve
tekrarlayan şekillerde çalışılmasına “derinlemesine çalışılma” adı veriliyor. Bu süreçte öncelikle düşünsel olarak
öğrenilenlerin duygusal öğrenmelere dönüşmesi, sürekli ve kendiliğinden hale gelmeleri sağlanıyor. Ortaya çıkan
ve söze konulan düşünce, duygu ve fanteziler analiz edildikçe iç ruhsal çatışmalar hafifliyor, zamanla
çözümleniyor ve analizan kendi yaşamının direksiyonuna geçiyor. Ayrıca kendi sınırlarını, zayıflıklarını ve
doğasını olduğu kadar, dünya üzerindeki gerçekçi gücünü ve imkânlarını da kabul eden analizan, seçimlerinin
sonuçlarını ve sorumluluğunu üstlenerek ruhsal olarak özgürleşiyor.
PSİKANALİZ NE ZAMAN GEREKİYOR?
Neden yapıldığı bilinmeyen ve tekrar eden davranışlar, devamlı hissedilen yalnızlık ve boşluk duyguları,
kişilerarası ilişkilerde tekrar eden zorluklar, aşırı utangaçlık ve sosyal fobi, izahı olmayan ve uzun
süren anksiyete ve stres atakları, okul, üniversite, meslek hayatında ve bilhassa aşk ve sevgi ilişkilerinde tekrar
eden başarısızlıklar, izah edilemeyen korku (fobi) ve panik ataklar, hayati zorlaştıran takıntılı düşünceler ve
kontrol edilemeyen davranışlar, izahı olmayan depresyon veya melankoli, evlilik hayatında önemli
duygusal bozukluklar, cinsel sorunlar, maddî veya manevî kayıptan sonra bitmeyen yaslar, psikolojik faktörler
tesirinde olan bedensel hastalıklar, daha az acı çekmek veya sadece ruh evrenini geliştirip büyüterek daha iyi
yaşamak için psikanaliz sürecine girilebiliyor.