Son Konu

Saçlarımız Bizim Hakkımızda Ne Söylüyor?

yasuo

Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2021
Mesajlar
84,876
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
35
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0


Kadınlar, tarih boyunca çeşitli rollere sokulmuş, dönem şartlarına göre kendilerine verilen sorumlulukları yerine getirmişlerdir. Bu verilen sorumluluklar arasında güzellik kavramı ön plandadır. Güzellik kavramına uygun medya, moda, oluşan yeni trendler kadınları belirli bir standarda uymaları konusunda dikte edici olmuşlardır. Tarih boyunca değişen güzellik kavramları örneğin beden üzerinden verecek olursak antik çağlarda “aşırı kilolu” kadın güzeldir kavramı yerini “balık etli “ kavramına daha sonra ise “sıfır beden” kavramına bırakmıştır. Güzellik söylemi ve moda üzerinden kadınlar üzerinde kurulmaya çalışılan baskının asıl sebebi araştırmalara göre ekonomiktir. Bu sayede kozmetik dünyası gelişmiştir. Günümüzde modern ekonomi kadının güzellik miti içerisinde tanımlanmasına bağlıdır. ( Wolf,1991) Güçlü endüstriler arasında sayılan diyet, kozmetik ve estetik cerrahi müdaheleler sürdürülebilirliğini güzellik söylemlerine ve modaya kısacası hedef kitlesi olarak belirlediği kadınlara borçludur. Sağlık, güzellik ve moda tüketiminin devamlılığı için bedeni denetim altında tutan ifadeler yer almıştır. Burada etkili rol beden imajlarıdır. Beden imajı, kişinin kendi beden görüntüsünün zihnindeki resmidir. Beden imajı çok boyutlu ve öznel olmasının yanında bireyin bedeniyle ilgili tüm duygu, düşünce ve algılarının akıldaki şemasıdır demek daha doğru olur. Olumlu bir beden imajına sahip bireyler olumlu benlik saygısına sahiptirler, özgüvenleri yüksek olur ve kendilerini sosyal hayat içerisinde daha rahat hissederler, olumlu muhakeme yaparlar. Olumsuz beden imajına sahip bireyler ise düşük benlik saygısına sahiptirler, düşük özgüvenleri vardır ve bu yüzden kaygıları yüksektir kendilerini başkalarının yanında değersiz olarak algılayarak toplum içinde beğenilmeyecekleri düşüncesi yüzünden sosyal ortamlara dahil olmaktan kaçınırlar . Benlik saygısı ise kendimizi nasıl gördüğümüz kendi hakkımızda ne düşündüğümüz ve kendimize ne kadar değer verdiğimizi tanımlar. Bunun içerisinde bireyin kendine saygı, kendine duyduğu güven, kendini benimseyip değer vermesi kendini onaylaması ve değerli bulması da vardır. (Yörükoğlu,1990).

Beden imajını oluşturan çeşitli bileşenler bulunmaktadır. Bu bileşenler; algılar (bir kişinin beden ölçülerini kendi zihninde nasıl canlandırdığı), tutumlar (hem bilişsel hem de duygusal olarak kendi bedeni hakkındaki düşüncelerinin güzellik idealine ne şekilde uyduğu) ve davranışlar (ölçülü yemek yeme, aşırı yemek yeme, aşırı spor ve diyet yapmak, makyaj yapmak, saç bakımı) olarak sıralanmaktadır (Botta,1999). Güzellik söylemleri, ideal beden imajını ortaya çıkarmıştır.Bu ideal bedene ilişkin özellikler medyada belirli anahtar kelime ve kavramlar aracılığı ile tanımlanır. Örneğin zayıf olmak, kaslı olmak ve fiziksel zindelik genç olmak, güzel görünmek ile eşdeğer tutularak, yaşlanan beden ve güzel görünmeyen kırışık bir cilt, kişi için kaygı kaynağı haline getirilmektedir (Özbolat, 2011). Şişman olmak, bakımsız görünmek veya yaşlanmak kaçınılması gereken durumlar olarak sunulmaktadır. Bireyler bunu yok edebilmek için telafi edici davranışlara yönelirler. Bunlardan en önemlisi saç bakımıdır. Bu noktada medya yine devreye girer.Medya sadece ideal bedeni değil, aynı zamanda bu ideallere ulaşmak için neler yapılması gerektiğini ve yöntemlerini de yayan bir araçtır. Dolayısı ile kendisini medyada yer alan ideal beden ile karşılaştıran birey, bu karşılaştırma sonucunda o ideal bedene ulaşmak için göstereceği çabaları da yine medyadan öğrenmektedir. (Warren and Rios,2013)

Medya, günümüz güzellik idealinin güçlü bir kaynağıdır. Gazete, dergi, radyo, televizyon, medyada yer alan yazılar, reklamlar, görseller ideal ve olması gereken beden hedeflerini ortaya koymakta ve hedef kitlesi olan kadınlar üzerinde bir talep oluşturmaktadır. Bu mecralarda tüketilen kıyafetler , güzellik ve estetik kavramları göz önüne serilmektedir. Moda olmayan kötü gibi bir imaj oluşturulmaktadır. İdeal ve kimi zaman gerçeküstü bir imaj sunulmakta ve kadınlara üstlerini örtmeleri gereken kusurları olduğu gösterilmektedir. Ve ancak bunlara sahip olunduğunda toplum içinde var olabilecekleri imajını verir. Aslında medya aracılığıyla oluşturdukları yeni kimlikleriyle toplum tarafından kabul edilebilir hale gelmeye çalışmaktadırlar. “ideal kadın” imajını verirler aslında kadınlara yetersiz oldukları daha iyi olabilecekleri yönünde mesajlar vermektedir. Çeşitli endüstriler yoluyla kozmetik kısmını ele alırsak kadınlara çözümler sunulmaktadır. Modanın da sürekli değişimiyle yeni ihtiyaçların oluşmasıyla tatminsizlik ve eksiklik sabit hale getirilmektedir. Kadınlarda estetik ve mükemmel olma endişesi özgüven eksikliği yaratarak kadınlar bu tüketim döngüsünün içerisine girerler. Öyle ki sunulan bu “ideal kadın” imajı toplum, küçük gruplar ve bireyler arasında normalize edilerek genel geçer bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır.

Güzellik söylemlerinin nasıl algılandığı ve endüstriye tüketime atfettikleri değer ve tüm bunların duygusal ve fiziksel etkileri sonucunda kadınlar çeşitli yollara başvurdukları görülmektedir. Kimine göre saç bakımı bir ihtiyaç, kimine göre özgüven sağlayan araç kimine göre bir zorunluluk iş yaşamında ve sosyal yaşantı için kesinlikle yapılması gereken bir eylem. Bazı yaklaşımlara göre, Saçlar, kişiliğin ifadesi ve sosyal açıdan arzulanan ve arzulanmayan özelliklerin göstergesidir. Kadınlar, saçları aracılığıyla bireylere beden imajlarıyla , kendi ruh halleriyle, karakterleriyle ilgili mesaj vermek isterler. Bakımlı ve sağlıklı saçlar, kişinin kendisini iyi ve özgüvenli hissetmesini sağlayan önemli bir bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Saçların bakımlı veya bakımsız olması, kişilik gelişimi, hayat tarzı ve motivasyon üzerine ipuçları verebilir. Kadınlar saçları aracılığıyla, insanlara nasıl görünmek istedikleri hakkında mesaj vermek isterler. Burada hangi özelliklerin önemli olduğu da kültürden kültüre değişiyor.

Saç şekli, kesim veya şekillendirme- renklendirme gibi kriterler ile kişiliği belirlemek ve standardize etmek ve bu şekilde değerlendirme yapmak kadına yapılan toplumsal baskının devamı niteliğindedir ve bunun üstünden verilmiş bilgiler sağlıklı olmaz. Kişiliği tanımlamak ise sanıldığının aksine kompleks ve zor bir süreçtir. Kişinin içinde bulunduğu coğrafyadan, kendi yaşam öyküsünden ,genetik mirasından, aile hikayesinden , öznel deneyimlerinden, sosyokültürel ve sosyoekonomik durumundan beslenen çok daha incelikli değerlendirilmesi gereken bir konudur. Fakat, Bir kadının kısa veya uzun saçlı, permalı, kıvırcık veya düz saçlı olması, saçlarının ince veyahut kalın telli olması, sarı, siyah, kahverengi veya mor, pembe olması kişilik hakkında doğrudan ve herkes tarafından kabul edilir kesin ve net bilgiler vermese de kişinin yaşam tarzıyla, beklentileriyle, istek ve arzularıyla ilgili bize ipuçları verebilir.

Bazı duygu durum bozukluklarında görülen duygusal dalgalanmalar kişinin dış görünüşünde farklılıklara sebep olabilir. Depresif duygu durumunda olan bir kişi kendisini depresif, çökkün, mutsuz ve her şeye karşı ilgisini kaybetmiş hisseder ve günlük yapması gereken aktiviteleri yapmakta zorlanır ve bu kişiler özbakım becerilerini yerine getirmede ( banyo yapmak, saç taramak, giyinmek, makyaj yapmak) sorun yaşarlar. Bu nedenle, bu kişilerin saçları bakımlı değildir , ve beden imajları; ( algılar, tutumlar, davranışlar) bedenlerinin zihinlerindeki görüntüleri olumsuzdur ve bunu değiştirmek için de çaba göstermezler.

Kaygılı ve özellikle mükemmeliyetçi örüntüye sahip bireyler dışarıdan nasıl göründükleriyle çok ilgilidirler. Yetersizlik duygusuna kolay kapılabildikleri için dışarıdan gelebilecek eleştiriler, mimikler, bakışlar, davranışlar kişilerin beden imajlarının olumsuz olmasına neden olabilir. Kaygılarıyla baş edebilmek için dış görünüşlerinin mükemmel ve kusursuz olması yönünde çaba gösterirler. Saçlarının bakımını ihmal etmezler, kuaföre gitmeden sokağa çıkmazlar. Saç şekli ve rengiyle ilgili sıklıkla değişiklik yaparlar ve bu sayede daha dikkat çekici görüntü elde etmeye çalışırlar.

Kişilik Bozuklukları açısından değerlendirdğimizde; Narsisistik Kişilik Bozukluğunu ele alırsak bu kişilerin temel özelliği, davranış veya fantezide büyüklenmecilik, kendisine hayranlık duyulması ihtiyacı içerisindedir. Narsisistiklerin genellikle kendilerini fazla seven ve kendilerine fazla güvenen kişiler olduğu zannedilir. Oysa, gerçek durum bunun tam tersidir. Narsisistik, kendini sevemediği ve kendisine saygı duyamadığı için, kendisini sevebilmek ve saygı duyabilmek adına, durmadan bir şeyler yapma ihtiyacı duyar. Kendilerinin çok önemli olduklarının duygusunu taşırlar. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorarlar.Çok beğenilmek isterler. Bu sebepten ötürü de bu bireyler güzelliklerine önem verdikleri ve dışarıdan gelecek takdire ihtiyaç duydukları için dış görünümlerine çok zaman ayırırlar. Bunlardan en kolay yolu da ve kısa sürede değişim yaratabildikleri için saçları ile belirli bir uğraş içerisindedirler. Bakımsız, ve dışarının beğenmeyeceği bir saç modeliyle dışarıya çıkmazlar. Saç bakımlarına önem verirler. Yeni moda ve trendleri sıklıkla takip ederler. Geleneksel ve eski dönemlerde uzun saçlar tercih edilirken, modern çağda kısa saç daha çok tercih edilir olmuştur. Saç boyunun kısa oluşunun kişileri daha fresh ve daha genç bir görüntüye neden olduğu düşünülmektedir. Narsisistikler, saç rengi olarak ise sarı veya klasik bir renkten farklı olan renkleri tercih ederek dışarının dikkatini daha çok çekmeyi arzularlar. İddialı, farklı ve bakımlı bir saç modelini tercih ederek insanlar tarafından beğenilmeyi arzularlar.

Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğunun temel özelliği, düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişiler arası ilişkilerde kontrollü olmak üzerine aşırı kafa yormaktır. Bu sebepten ötürü kaygılı olan bireylerin örüntüsünde gördüğümüz mükemmellik üzerine kafa yorarlar. saç bakımlarını ihmal etmezler, bakımsız ve hoş görüntüsü olmayan bir saçla sokağa çıkmazlar. Uzun saatler boyunca saçlarıyla uğraşırlar.

Histriyonik kişilik bozukluğunun temel özelliği, bu kişilerin hemen her alanda aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı içinde olmalarıdır. İlgi odağı olmadıkları durumlarda rahatsız olurlar. Sürekli ilgiyi üzerlerine çekmek isterler. İlgisizliğe tahammül edemediklerinden, ilgiyi üzerlerine çekmek için her yolu kullanırlar İlgi çekmek ve başkalarının kendisiyle ilgilenmesini sağlamanın en kolay yollarından biri olduğu ve ilgiyi üzerlerine çekmek için sürekli olarak fiziksel görünümlerini kullanırlar. Renkli, dikkati çeken, dekoltesi ya da yırtmacı çok açık kıyafetler giyerler. Her zaman bakımlı olmaya özen gösterir, saçları hep yapılmış dolaşırlar, büyük parlak aksesuarlar takar, renkli dikkat çeken makyajlar yaparlar. Günün önemli bir bölümünü fiziksel görünümleri ve bakımları ile ilgili olarak geçirirler. Kendilerini farklı ve ilgi çekici biri olarak göstermenin en kolay yolu da saç olduğu için farklı ve herkesin sıklıkla tercih etmediği renkleri tercih edip saçlarını boyatırlar. Bu renkler toplumun farklı bulduğu ve iddialı tüm renkler (pembe, mor, turuncu) olabilir.

Sınırda(borderline) kişilik bozukluğunun temel özellikleri, insanlar arası ilişkilerde, kimlik duygusunda ve duygulanımda tutarsızlıklar ile kendilerini kontrol etmekte zorluk çekmeleridir. Kadınlarda, erkeklerden 3 kat daha fazla görülür. Kimlik karmaşası olarak tanımlanan belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı ya da kendilik duyumu vardır. Nasıl biri oldukları, nelerden hoşlandıkları, neleri önemsedikleri, gelecekle ilgili tasarıları, nasıl kişilerle arkadaş olmak istedikleri, nasıl yaşamak istedikleri konularındaki duygu ve düşünceleri sık ve kolaylıkla değişir. Çok kısa zamanlarda bir biriyle zıt arzu, istek, inanç ve düşüncelere sahip olabilirler. Kendine zarar verme olasılığı yüksek, en az iki alanda, dürtüsellik (örn. para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanmak, tıkınırcasına yemek yemek) gösterirler. Hızlı araba kullanma, rastgele ve ödeme zorluğu çekecekleri halde alışveriş yapma, rastgele, riskli olabilecek cinsel ilişkiler kurma, yemek yeme ya da içki içmeyi denetleyememe, kumar oynama, alkol veya madde kullanma gibi, çeşitli alanlarda denetimsiz, dürtüsel davranışlar gösterirler.

Duygu durumlarının değişimine bağlı olarak; beden görüntülerine de bu değişimleri yansıtırlar. Mutsuz hissediyorlarsa kendilerine zarar verici bir davranış olarak hiç düşünmeden saçlarını kestirebilirler. Saçlarının rengini çok farklı bir renge boyatıp bir sonraki gün uyandıklarında renginden memnun olmayıp pişmanlık yaşarlar. Sonra tekrar eski görüntüsüne dönüştürmek isteyebilirler. Sınırlarda oldukları için toplumun kabul etmediği bir görüntüyü bedenlerine özellikle saçlarına yansıtabilirler. Marjinal renkleri tercih edebilirler. Tıpkı histriyonikler gibi iddialı saç renklerini( mor, turuncu, pembe) kullanabilirler. Saçlarında değişik şekiller kullanıp uygun olmayan ortamlara gidebilirler.

Bir bireyin duygusal dalgalanmalar yaşadığında dış görünüşlerinde farklılıklara neden olduğundan bahsetmiştim. Yaşanılan değişim ve psikolojik geçiş süreçlerinde sadece saç üzerinde bir değişiklik yaşanmaz, bazen estetiksel müdahaleler, onyomani ( alışveriş bağımlılığı), egzersiz bağımlılığı, madde ve alkol bağımlılığı da ortaya çıkabilir.Ancak saç, değişimin en kolay olabildiği ve en kısa vadede sonuç veren ve kendine zarar verme açısından en masum olan bir değişim yoludur. Özellikle kadınlar, psikolojik olarak sorunlar yaşadıklarında baş etme yolu olarak sıklıkla buna başvururlar. İlişkisini yeni sonlandırmış veya herhangi bir nedenden depresif hisseden bir kadın kolaylıkla soluğu kuaförde alarak saçını değiştirme yoluna gidebilir. Saçını kestirebilir, boyatabilir veya şekliyle oynayarak kendini daha iyi hissetmek için telafi edici bir davranışta bulunabilir. Yeni çıkan moda trendleriyle de kişiler moda olan saç renkleri, şekli ve boy modelini tercih edebilirler. Günümüzde saç boyunun kısalığının kadınları daha genç ve fresh hissettirdiği belirtilip ve doğal saç renklerinin ve doğal saç modellerinin daha çok tercih edildiği görülmektedir. Saçı yapılı gibi görünmeyen, üzerine uğraş verilmemiş görüntüsü olan saçlar yaygınlaşmış durumdadır. Avrupa’ da uzun yıllardır tercih edilen bu model Türkiye’ ye yeni gelmiştir. Böylelikle ideal kadın imajının etkisi ve yarattığı psikolojik baskı azaltılmaya çalışılmaktadır. Özellikle saçı çok yapılı olmasını rahatsız edici bulan kadınların tercih etmesinin yanı sıra boya maddesinin içeriğindeki kimyasalların saç diplerine ve saçlarına zarar verdiklerini düşünen kadınlar da doğal saç modasını gündelik hayatlarına yerleştirmektedirler. Ayrıca, bu sayede kişi kendini çok fazla değiştirmeden ufak rötuşlarla bunu ortaya çıkardığı için özgüven seviyesinde belirgin bir artış olmaktadır.

Kadınlar bu sayede çağa ayak uydurmakta ve saçlarına çok fazla müdahele etmeden daha iyi göstermektedirler. Toplumda bu fark edildiği için de kadınların özgüvenlerini destekleyen yaklaşımlar, kendilerini oldukları gibi sevmelerini sağlayan çalışmalar ile de önce bireyin kendiyle barışması sağlanarak özgüvenleri ve benlik saygısı arttırılarak kişilerin kaygıları azaltılıyor ve daha iyi hissetme hali ortaya çıkıyor. Kendilerini dış görünüşleriyle sevmek yerine var oldukları için sevmeye başlıyorlar. Saçı ve diğerlerini sadece araç olarak görüp beklentileri de değişiyor. Çünkü doğal görünüm ile de amaçlanan önce kişinin kendini beğenme ve sevme halini ve kullandıkları saç ve makyajı sadece bir araç olarak görmesini sağlamak. Bu yeni çıkan yaklaşımlar güzellik söylemi ile ortaya çıkan toplumsal baskıyı ve “ideal kadın” imajını kaldırmayı amaçlamaktadır. Toplumsal onay almak isteyen ve çağın gerektirdiklerine uyum sağlamak isteyen kadınlar aynı zamanda bu şekilde olumlu bir beden imajına sahip olurken, özgüvenlerini ve benlik saygılarının artmasını sağlarlar.

Kadınların evlilik öncesinde uzun saç kullanmaları, evlilik ertesi veya doğum sonrası gibi süreçlerde saçlarını kısa kestirme eğiliminde olduklarının istatistiksel bir verisi yoktur. Bu kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Ama Türkiye açısından değerlendirdiğimizde kısa saçın kullanım açısından kolay olması ve uzun saçın ise daha gösterişli ve bakımının zor oluşu doğum sonrası süreçte tercih etmelerinin bir nedeni olabilir. Saçın beğenilme arzusunu besleyen bir araç olduğu düşünülürse kadınlar evlenince saçlarını kestirebilir, çünkü evlendikleri için bu ihtiyacını karşılamış olduğu görüşü akla gelebilir. Ama bunu evrensel ve değişmez bir bilgi olarak ele alamayız çünkü bu bizim kültürel farklılıkları göz ardı etmemize yol açar. Ayrıca günümüz genç nesilde bazı müzik tarzını benimsemiş olanların(rock,punk gibi) kısa ve pixie saç modelini kullandığını ve marjinal olarak nitelendirilmelerine sebep olacak renkler tercih ettiklerini görüyoruz. Bu sadece kişinin medeni halinde olan değişimle değil yaşam tarzıyla da ilintili olarak saç üzerine etki etmektedir. Antik çağlardan beri saç, insanların özgüvenlerinde ve beden imajlarında önemli bir role sahiptir. Yunan ve Roma imparatorluklarında takma saç, zenginliğin ve itibarın sembolü olmuştur. Cleopatra, Nil Nehri’nin Kraliçesi siyah, kalın ve gür saçlarıyla ünlüydü. İbrani efsanevi kahraman Samson ise uzun saçlarıyla kutsallığın sembolüydü. Politik figürler ve hakimler de takma peruk takarlardı ve bu, bilgeliğin, doğallığın ve hakkaniyetin işaretleriydi. Geçmişten günümüze atalarımızdan beri sürüp giden şekilde saç önemini yitirmemiştir.Saç imgesi bu şekilde kutsallaştırıldığı için toplumsal bazda kadınlar kısa saç veya pixie model kullandıklarında yadırganıp eleştirilmekte veya onların psikolojik bir sıkıntı yaşadığı düşünülmektedir.

Düşük benlik saygısı ve algısı kendisini iç dünyasında bütünleştirememiş ve kırılgan egonun dışarıya kendini daha gösterişli ifade etme çabası olarak da değerlendirilebilir. Kişi, başkası tarafından beğenildiği zaman kendini var ediyor. Jacques Lacan bunu “ötekinin arzusu olmak ” ile açıklar. İnsani arzu Öteki’nin arzusunun arzusudur, insan arzulanmayı arzular. Psikiyatrist Dr Agah Aydın da “Herkesin poz kestiği bir öteki var.” cümlesiyle buna benzer bir ifade kullanmıştır. Bir ötekinin gözünde, kendinin en iyi halini görmek uğruna kadınların beden imajında telafi edici davranışlarından biri de saçtır. Bu yüzden saçına zarar gelmiş kadınların yüklediği anlamların derin ve çok yönlü olması sebebiyle beden imajlarına zarar verdiği için mutsuzluk kaynağı da olabilir.


 
Üst Alt