bilgiliadam
Yeni Üye
şehit asker mektupları
şehit mektupları
şehit mektubu
Burada adı gecen şahıslar ve yaşanan olaylar tamamıyla gercektir
31 Ekim 2005 tarihinde saat22:00 sularında Şırnak Uludere uzun gecit
sisi tepe mevkiinde ulkemizin bolunmez butunluğune yuce milletimizin
birlik ve beraberliğine kasteden bolucu teror orgutune karşı yurutulen
mucadelede şehit olan asker vurulduğu anda cep telefonu ile annesini babasını arar şehitlik haberini kendisi veren ve helallik isteyen
evin bir tek oğlu 19844 jandarma er kahraman asker Oğuz PARPAROĞLUN'un son mektubu:
Oğuz:Of anam of hasretinle yine efkar bastı yureğimi oğlunu uykudan
uyandırmaya kıyamayan benim canım anam eve biraz gec kalsam beni arardın nerde kaldın yavrum deyip ağlardın asker oğlun icin ağlama sakın teskere uzaktır izinim yakın beni ozledikce resmime bakın
kısmet olur bir gun donerim elbet sayılı gun tez gecer biter bu hasret
anacım oğlun şimdi cok uzaklarda sırt cantası sırtında belki yolarda belki dağlarda belkide pusuda anacım babam derdi ya oğlum orası ana kucağı değil asker ocağı babam cook haklıymış asker ocağında sabah gec olur anam sevdiklerinden ayrı kalmak guc olur biz askeriz bizi bekliyor dağlar ağlasa anam ağlar gerisi yalan ağlar nişanlıma soyleyin yalnız gezmesin acele edipte ceyiz dizmesin gelin ata binmiş ya nasip derler
Allah yazımızı kara yazmasın canım anam ola ki bana bir şey olursa sakın ağlama oğlum şehit oldu deyip kara bağlama şehitler olmez sakın olu demeyin ben şehit anasıyım ben şehit babasıyım deyin hic hic uzulmeyin oğlum son mektubunda yazmıştı sanki sanki icine doğmuştu deyin değilmiki buca cabanın sonu bir avuc toprak tek korkum unutulmak yureği vatan sevgisiyle dolu jandarma er Oğuz PARPAROĞLU
Baba:hele yavrum askerim gonderdiğin mektubu aldım hem okudum yavrum hem de ağladım mujde dedilerdi yavrum sen geldin sandım askerden oğlum sen geldin sandım asker oğlum sen geldin sandım Allahıma emanet olasın yavrum Oğuz'um her şey vatan icin kınalı kuzum
Anne:Oğuz'um kınalı kuzum ellerine yakmışım kına bekci gondermişiz seni vatan annen baban kurban olsun yoluna Allahım'a emanet olasın Oğuz'um her şey vatan icin kınalı kuzum Oğuz'um Oğuz'um
ve
İşte Asker Oğuz'un Şehit Edildiği Acı olu an:
silahlar patlar ve oğuz vurulur ver tam bu sırada babanın telefonu calar arayan Oğuzdur
Baba:alo oğuz
Oğuz:ah yandım anam baba ben oğuz baba ben vuruldum hakkınızı helal edin
yavruuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
Anne:Oğlum Oğuz'um anan kurban olsun sana bir yere saklan yavrum
Oğuz: Ana takatim yok kalkamıyorum hakkınızı helal edin
Baba:aman acı haberde Oğuz'um kendi soyledi baba ben vuruldum hakkın helal et dedi yavrum dedim de dilim dişim kitlendi evin bir tek oğlu şehidim dedi Oğuz'um şehit olmuşta vatan sağ olsun vatan sağ olsun vatan sağ olsun askerime kurşun sıkan kahrolsun
Anne: ağlayrAk soledi:dedim yavrum Oğuz'um bir yere saklan dedi ana takatim yok her tarafım kan dedi ana ben oluyom sağ olsun vatan Oğuz'um kınalı kuzum şehit olmuş vatan sağ olsun askerime kurşun sıkan kahrolsun Oğuzuma kurşun sıkan kahrolsun
Şehit Mektubu
Sana evlat acısı yaşattığım icin beni affet anne!
Biliyorum bana kızmıyorsun Ama icinde yanan ateşle “ağıt yakıyorsun anne Ana yureği bu Biliyorum yureğinde kocaman bir kor yanacak bundan sonra Bayramların bayram olmayacak bensiz Mezarımın başında gecireceksin tum bayramlarını Mezar taşımı temizleyeceksin gozyaşlarınla
Duşman işgaline uğramasın bu topraklar anne Dayan annem dayan! Ben seni şehitlerin arasında bekleyeceğim
O koca yureğinde ateş yaktığım icin beni affet baba!
“Vatan sağ olsun! derken sesin titreyecek biliyorum baba Bayrağımıza bakarken “Vatan sağ olsun! diyeceksin tekrar tekrar… Cocukluğumda bana anlattığın Canakkale şehitlerine senden selam gotureceğim baba
Beni affet taze gonca gulum, hayat arkadaşım!
Seni genc yaşta dul bıraktığım icin Ben şehit oldum, sen şehit eşi Dunya hayatında yokluğumun acısını yaşayacaksın belki…
Tabutumun başında ağlarken “Doyamadım sana yiğidim! diyerek gozyaşlarını damlattın tabutuma Ben sana doydum mu sanıyorsun? Ya senin namusuna leke getirecek alcaklar ulkemi işgal etseydi! işte o zaman ben gercekten olmuş olurdum
Sizi “yetim bıraktığım icin beni affedin evlatlarım!
O kucuk ellerinizi tutup yanaklarınıza bir opucuk daha kondurmak icin neler vermezdim Kokunuz burnumda tuterken şehitlik nasip oldu Size doyamadım
Sen beni oldu sanma oğlum “şehitlere olu demeyin! diyen Allah, bize olmeden once yerimizi gosterdi Orayı gorsen sende bir an once şehit olmak istersin Seni orda bekleyeceğim oğlum! inşallah sende şehit olursun!
Kolay mı bırakıp gittim sizi sanıyorsunuz Hepiniz gozumun onunden gectiniz “Ben sizi nasıl bırakıp giderim? diye duşunurken, Hz Peygamberi gordum anne Ellerini acmış beni bekliyordu anne Ruhumu teslim ederken gideceğim yer gosterildi bana O ne guzellik! Cennete uctuğumu anladım Bakmayın siz cesedimin kan revan icinde kaldığına Hic acı cekmedim ben Dunyada şehitlerden başka hic kimsenin yaşayamayacağı kadar rahat bir olum yolculuğu yaptım
Milletime soyleyin, beni Fatihasız bırakmasın!
*****************************************
Bir Canakkale Şehidinin Son Mektubu
Valideciğim,
Dort asker doğurmakla muftehir şanlı Turk annesi!
Nasihatamiz mektubunu, Divrin Ovası gibi guzel, yeşillik bir ovacığın ortasından gecen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım Tabiatın yeşillikleri icinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti Okudum, okudukca buyuk dersler aldım Tekrar okudum Şoyle guzel ve mukaddes bir vazifenin icinde bulunduğumdan sevindim Gozlerimi actım, uzaklara doğru baktım Yeşil yeşil ekinlerin ruzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı
Gozlerimi biraz sağa cevirdim guzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem cam ağacları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola cevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı guluyor, oynuyor, kopuruyordu Başımı kaldırdım, golgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, guzel bir bulbul, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını acarak gostermek istiyordu
İşte bu gecen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, cayınız, buyurunuz, iciniz, dedi
Pekala, dedim Aldım baktım, sutlu cay
Mustafa bu sutu nereden aldın? dedim
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden suru yok mu?
Evet, dedim Evet ne kadar guzel
İşte onun cobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yuz dirhem sut, hem de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve ictim
Fakat bu sırada duşunuyorum Ben validemin sayesinde onun gonderdiği para ile boyle sut iceyim de, annem icmesin, olur mu? Şevket neden icmiyor?
Fakat yukarıdaki bulbul bağırıyordu: Validen kaderine kussun, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu ciceklerden koklayacak, bu sutten icecek, bu ekinlerin secdelerini gorecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve cıkardığı sesleri duyacak idi
Şevket merak etmesin, o gorur, belki de daha guzellerini gorur
Fakat valideciğim, sen yine muteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı gostereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende gorecektir
O guzel cayırın koyu yeşil bir tarafında, camaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet guzel sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar guzeldi Bulbul bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini cıkarmıyordu
Herkes, her şey, butun mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O guzel yeşil cayırların uzerine diz coktum
Butun dunyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gozlerimi yukarı diktim, ağzımı actım ve dedim :
Ey Turklerin Ulu Tanrısı! Ey şu oten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen butun bunları Turklere verdin Yine Turklerde bırak Cunku boyle guzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Turklere mahsustur
Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin butun dilekleri; ismi celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, boyle guzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin sungulerini keskin, duşmanlarını zaten kahrettin ya, butun butun mahveyle!
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dunyanın en guzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde duğun olmuyor İnşallah duşman asker cıkarır da, bizi de gotururler, bir duğun yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Cantayı al, sandığa koy Ben sana vaktiyle anlatmış idim, bu dunya boyledir
Fakat sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız zaman ister
Valideciğim, camaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
*********************************
Bir Şehitin Son Mektubu
Olur ya bir catışmada olursem
Bir şehitin son mektubu arkamdan yas tutmayın
Bırakın toprağımda rahat uyuyayım
Bedenimden Komandomu cıkarmayın
Onlar benim gururumdur
Olunce kefenim olacak
Başımdan mavi beremi cıkarmayın
O benim şanım şerefim Olacak
Ayağımdan botlarımı cıkarmayın
Onlar nice yollar aşacak
Şehit olursam Sırat Koprusunden gececek
Elimden tufeğimi almayın
O benim mezarıma sembol Olacak
Yaramın kanını silmeyin
Ahirette hesabı sorulacak
Goğsumden kor kurşunu cıkarmayın
O Benim Madalyam Olacak
şehit mektupları
şehit mektubu
Burada adı gecen şahıslar ve yaşanan olaylar tamamıyla gercektir
31 Ekim 2005 tarihinde saat22:00 sularında Şırnak Uludere uzun gecit
sisi tepe mevkiinde ulkemizin bolunmez butunluğune yuce milletimizin
birlik ve beraberliğine kasteden bolucu teror orgutune karşı yurutulen
mucadelede şehit olan asker vurulduğu anda cep telefonu ile annesini babasını arar şehitlik haberini kendisi veren ve helallik isteyen
evin bir tek oğlu 19844 jandarma er kahraman asker Oğuz PARPAROĞLUN'un son mektubu:
Oğuz:Of anam of hasretinle yine efkar bastı yureğimi oğlunu uykudan
uyandırmaya kıyamayan benim canım anam eve biraz gec kalsam beni arardın nerde kaldın yavrum deyip ağlardın asker oğlun icin ağlama sakın teskere uzaktır izinim yakın beni ozledikce resmime bakın
kısmet olur bir gun donerim elbet sayılı gun tez gecer biter bu hasret
anacım oğlun şimdi cok uzaklarda sırt cantası sırtında belki yolarda belki dağlarda belkide pusuda anacım babam derdi ya oğlum orası ana kucağı değil asker ocağı babam cook haklıymış asker ocağında sabah gec olur anam sevdiklerinden ayrı kalmak guc olur biz askeriz bizi bekliyor dağlar ağlasa anam ağlar gerisi yalan ağlar nişanlıma soyleyin yalnız gezmesin acele edipte ceyiz dizmesin gelin ata binmiş ya nasip derler
Allah yazımızı kara yazmasın canım anam ola ki bana bir şey olursa sakın ağlama oğlum şehit oldu deyip kara bağlama şehitler olmez sakın olu demeyin ben şehit anasıyım ben şehit babasıyım deyin hic hic uzulmeyin oğlum son mektubunda yazmıştı sanki sanki icine doğmuştu deyin değilmiki buca cabanın sonu bir avuc toprak tek korkum unutulmak yureği vatan sevgisiyle dolu jandarma er Oğuz PARPAROĞLU
Baba:hele yavrum askerim gonderdiğin mektubu aldım hem okudum yavrum hem de ağladım mujde dedilerdi yavrum sen geldin sandım askerden oğlum sen geldin sandım asker oğlum sen geldin sandım Allahıma emanet olasın yavrum Oğuz'um her şey vatan icin kınalı kuzum
Anne:Oğuz'um kınalı kuzum ellerine yakmışım kına bekci gondermişiz seni vatan annen baban kurban olsun yoluna Allahım'a emanet olasın Oğuz'um her şey vatan icin kınalı kuzum Oğuz'um Oğuz'um
ve
İşte Asker Oğuz'un Şehit Edildiği Acı olu an:
silahlar patlar ve oğuz vurulur ver tam bu sırada babanın telefonu calar arayan Oğuzdur
Baba:alo oğuz
Oğuz:ah yandım anam baba ben oğuz baba ben vuruldum hakkınızı helal edin
yavruuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
Anne:Oğlum Oğuz'um anan kurban olsun sana bir yere saklan yavrum
Oğuz: Ana takatim yok kalkamıyorum hakkınızı helal edin
Baba:aman acı haberde Oğuz'um kendi soyledi baba ben vuruldum hakkın helal et dedi yavrum dedim de dilim dişim kitlendi evin bir tek oğlu şehidim dedi Oğuz'um şehit olmuşta vatan sağ olsun vatan sağ olsun vatan sağ olsun askerime kurşun sıkan kahrolsun
Anne: ağlayrAk soledi:dedim yavrum Oğuz'um bir yere saklan dedi ana takatim yok her tarafım kan dedi ana ben oluyom sağ olsun vatan Oğuz'um kınalı kuzum şehit olmuş vatan sağ olsun askerime kurşun sıkan kahrolsun Oğuzuma kurşun sıkan kahrolsun
Şehit Mektubu
Sana evlat acısı yaşattığım icin beni affet anne!
Biliyorum bana kızmıyorsun Ama icinde yanan ateşle “ağıt yakıyorsun anne Ana yureği bu Biliyorum yureğinde kocaman bir kor yanacak bundan sonra Bayramların bayram olmayacak bensiz Mezarımın başında gecireceksin tum bayramlarını Mezar taşımı temizleyeceksin gozyaşlarınla
Duşman işgaline uğramasın bu topraklar anne Dayan annem dayan! Ben seni şehitlerin arasında bekleyeceğim
O koca yureğinde ateş yaktığım icin beni affet baba!
“Vatan sağ olsun! derken sesin titreyecek biliyorum baba Bayrağımıza bakarken “Vatan sağ olsun! diyeceksin tekrar tekrar… Cocukluğumda bana anlattığın Canakkale şehitlerine senden selam gotureceğim baba
Beni affet taze gonca gulum, hayat arkadaşım!
Seni genc yaşta dul bıraktığım icin Ben şehit oldum, sen şehit eşi Dunya hayatında yokluğumun acısını yaşayacaksın belki…
Tabutumun başında ağlarken “Doyamadım sana yiğidim! diyerek gozyaşlarını damlattın tabutuma Ben sana doydum mu sanıyorsun? Ya senin namusuna leke getirecek alcaklar ulkemi işgal etseydi! işte o zaman ben gercekten olmuş olurdum
Sizi “yetim bıraktığım icin beni affedin evlatlarım!
O kucuk ellerinizi tutup yanaklarınıza bir opucuk daha kondurmak icin neler vermezdim Kokunuz burnumda tuterken şehitlik nasip oldu Size doyamadım
Sen beni oldu sanma oğlum “şehitlere olu demeyin! diyen Allah, bize olmeden once yerimizi gosterdi Orayı gorsen sende bir an once şehit olmak istersin Seni orda bekleyeceğim oğlum! inşallah sende şehit olursun!
Kolay mı bırakıp gittim sizi sanıyorsunuz Hepiniz gozumun onunden gectiniz “Ben sizi nasıl bırakıp giderim? diye duşunurken, Hz Peygamberi gordum anne Ellerini acmış beni bekliyordu anne Ruhumu teslim ederken gideceğim yer gosterildi bana O ne guzellik! Cennete uctuğumu anladım Bakmayın siz cesedimin kan revan icinde kaldığına Hic acı cekmedim ben Dunyada şehitlerden başka hic kimsenin yaşayamayacağı kadar rahat bir olum yolculuğu yaptım
Milletime soyleyin, beni Fatihasız bırakmasın!
*****************************************
Bir Canakkale Şehidinin Son Mektubu
Valideciğim,
Dort asker doğurmakla muftehir şanlı Turk annesi!
Nasihatamiz mektubunu, Divrin Ovası gibi guzel, yeşillik bir ovacığın ortasından gecen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım Tabiatın yeşillikleri icinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti Okudum, okudukca buyuk dersler aldım Tekrar okudum Şoyle guzel ve mukaddes bir vazifenin icinde bulunduğumdan sevindim Gozlerimi actım, uzaklara doğru baktım Yeşil yeşil ekinlerin ruzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı
Gozlerimi biraz sağa cevirdim guzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem cam ağacları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola cevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı guluyor, oynuyor, kopuruyordu Başımı kaldırdım, golgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, guzel bir bulbul, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını acarak gostermek istiyordu
İşte bu gecen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, cayınız, buyurunuz, iciniz, dedi
Pekala, dedim Aldım baktım, sutlu cay
Mustafa bu sutu nereden aldın? dedim
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden suru yok mu?
Evet, dedim Evet ne kadar guzel
İşte onun cobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yuz dirhem sut, hem de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve ictim
Fakat bu sırada duşunuyorum Ben validemin sayesinde onun gonderdiği para ile boyle sut iceyim de, annem icmesin, olur mu? Şevket neden icmiyor?
Fakat yukarıdaki bulbul bağırıyordu: Validen kaderine kussun, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu ciceklerden koklayacak, bu sutten icecek, bu ekinlerin secdelerini gorecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve cıkardığı sesleri duyacak idi
Şevket merak etmesin, o gorur, belki de daha guzellerini gorur
Fakat valideciğim, sen yine muteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı gostereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende gorecektir
O guzel cayırın koyu yeşil bir tarafında, camaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet guzel sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar guzeldi Bulbul bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini cıkarmıyordu
Herkes, her şey, butun mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O guzel yeşil cayırların uzerine diz coktum
Butun dunyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gozlerimi yukarı diktim, ağzımı actım ve dedim :
Ey Turklerin Ulu Tanrısı! Ey şu oten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen butun bunları Turklere verdin Yine Turklerde bırak Cunku boyle guzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Turklere mahsustur
Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin butun dilekleri; ismi celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, boyle guzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin sungulerini keskin, duşmanlarını zaten kahrettin ya, butun butun mahveyle!
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dunyanın en guzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde duğun olmuyor İnşallah duşman asker cıkarır da, bizi de gotururler, bir duğun yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Cantayı al, sandığa koy Ben sana vaktiyle anlatmış idim, bu dunya boyledir
Fakat sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız zaman ister
Valideciğim, camaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
*********************************
Bir Şehitin Son Mektubu
Olur ya bir catışmada olursem
Bir şehitin son mektubu arkamdan yas tutmayın
Bırakın toprağımda rahat uyuyayım
Bedenimden Komandomu cıkarmayın
Onlar benim gururumdur
Olunce kefenim olacak
Başımdan mavi beremi cıkarmayın
O benim şanım şerefim Olacak
Ayağımdan botlarımı cıkarmayın
Onlar nice yollar aşacak
Şehit olursam Sırat Koprusunden gececek
Elimden tufeğimi almayın
O benim mezarıma sembol Olacak
Yaramın kanını silmeyin
Ahirette hesabı sorulacak
Goğsumden kor kurşunu cıkarmayın
O Benim Madalyam Olacak