Son Konu

Şuphecilik (Septisizm) Ne Demek

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Şuphecilik (Septisizm) Ne Demek

Kesin bilginin olanaksızlığını savunan felsefesel goruş

1 Antik Cağ: Tarihsel surecte şuphecilik, ileri surulen duşuncelerin eskidiği ve yeni duşuncelerin henuz ortaya cıkmadığı cağlarda belirmiştir Bu cağlardan ilki, Yunan koleci toplumunun yozlaşyığı ve cokmeye yuz tuttuğu cağdır Bu yozlaşma ve cokuntu, Yunan bilgicilerinin (sofistlerinin) şupheciliğinde yansımıştır Thales'ten beri ortaya atılan felsefesel acıklama denemelerinin cokluğu, doğal olarak eleştiriyi ve şupheyi gerektirmiştir Bu cağa antik aydınlanma cağı denir Antikcağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras (485411), tarihsel surecte ilk şuphelenen duşunurdur Şoyle der: ''Her şeyin olcusu insandır Her şey bana nasıl gorunurse benim icin boyledir, sana nasıl gorunurse senin icin de oyledir Uşuyen icin ruzgar soğuktur, uşumeyen icin soğuk değildir Her şey icin, birbirine tumuyle karşıt iki soz soylenebilir'' Demek ki herkes icin gerekli kesin ve saltık bir bilgi edinmek olanaksızdır Bu goreci şuphecilik, Protagoras'ın izleyicisi Leontinoi'lı Gorgias (483375)'ta daha da ileri giderek yokculuğa (nihilizme) varmaktadır Gorgias şoyle diyor: ''Hicbir şey yoktur Varsa bile insan icin kavranılamaz Kavranılsa bile oteki insanlara anlatılamaz'' Antikcağ Yunan şupheciliği, bu ilk bilgici doneminden sonra Elisli Pyrrhon (365275)'la okullaşıyor Bilgi sorununu dizgesel (sistematik) olarak ilk inceleyen şupheci Pyrrhon'dur Bu yuzden Pyrrhon'a şupheciliğin kurucusu denir Buyuk İskender'in ve Aristoteles'in cağdaşı olan Pyrrhon, Akademia'yla peripatos (Platon'la Aristoteles) okulları arasındaki karşıtlığı sezmekte gecikmemiştir, daha sonra da bu karşıtlığın Stoa ve Epikuros okullarında derinleşmesini izlemiştir Bu gozlemleri, Pyrrhon'a, felsefe oğretilerine karşı guvensizliği ve bundan oturu de şupheyi aşılamıştır Şoyle diyor: ''Gercekten guzel ya da cirkin olan hicbir şey yoktur Herhangi bir şeyi guzel ya da cirkin bulan insanın kişisel secimidir Gercek bir bilgi olmadığına gore, bilge kişi, her şeyde yargıdan kacınmalıdır'' Ruhsal rahatlık ancak boylesine bir ilgisizlik ya da duygusuzluk'la sağlanabilir Bu duşuncelerini sozlu dersleri ve yaşamıyla acıklayan Pyrrhon'un oğretisi, yazılı olarak, izdaşı Timon (320230) tarafından yayılmıştır Timon, ustasının oğretisini uc onermede formule etmiştir:

a Nesnelerin gercek yapısı kavranılamaz'dır
b Oyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kacınma olmalıdır
c Ancak bu tutumladır ki ruhsal dinginlik'e kavuşabiliriz

Pironcular icin gercek mutluluk budur

Gorulduğu gibi, yuzyıllarca sonra Kant'ın oğretisinde bicimlenecek olan bilinemezcilik, antikcağ Yunanlılarında şuphecilik biciminde yansımaktadır Daha acık bir deyişle, antikcağ bilinemezciliği şupheciliktir Pyrrhon şupheciliği, stoacılıkla Epikurosculuğu da belli olculerde etkilemiştir Bundan sonra Şupheciliğin, Platon'un izdaşlarınca surdurulen akademiye sızdığını goruyoruz Kimi felsefe tarihcileri bu sızmayı, Pyrrhon şupheciliğinin buyuk bir başarısı olarak nitelerler(?Nşuphecilik kacınılmaz olarak ortaya cıkacaktır ve Akademide de zaten var olan şuphecilik ortaya cıkmıştır N) Platon akademisinin akademi şupheciliği adıyla anılan bu şupheci donemi, orta akademi donemidir Arkesilaos (316241, Karneades (214129) ve Klitomakhos (180110) gibi duşunurlerce surdurulen akademi şupheciliği, felsefe tarihcilerince olcu şupheciliği olarak nitelenir Akademi şupheciliği, kesin gercek deyimi yerine gerceğe benzer deyimini koymuş ve bununla yetinilmesi gerektiğini savunmuştur Onlara gore kesinliği hicbir zaman elde edemeyeceksek de kimi şeylerin oteki şeylerden daha cok doğruluğa yatkın olduğunu gorebiliriz Gerceğe benzer olan, en cok olasılı (muhtemel) bulunandır Ussal olan da, olanaklı bulunanların icinde en olasılıya gore davranmaktır (Bertrand Russell Batı Felsefesi Tarihi'nde, bu goruş coğu cağdaş duşunurlerin paylaşabileceği bir goruştur, der) Bu yuzden akademi şupheciliği, olumlu şuphe ya da verimli şuphe deyimiyle nitelenmiştir Cunku bu şuphe, kesin gerceğe henuz ulaşamamışsa bile, yanılınabileceğini de gozonunde tutarak kesin gerceği aramakta ve her an kendi kendini duzeltip tamamlayarak gittikce daha cok kesin gerceğe yaklaşmaktadır Bununla beraber, İO: 56 yılında Atina'nın elcilik goreviyle Roma'ya gonderdiği uc duşunurden biri olan, orta akademinin ikinci başkanı Karneades, Roma'da tuze (adalet) ustune iki ayrı konuşma yapmış ve birinde tuzeyi tanıtlamak icin ileri surduğu kanıtları ikincisinde birer birer curutmuştur Boylelikle de kesin gerceğin bulunmadığını gostermiştir Roma'lı genclerin pek beğendiği bu soylevlere yaşlı Marcus Cato şiddetle karşı cıkmış ve senatoda yaptığı bir konuşmayla elci Karneades'in Atina'ya geri gonderilmesini sağlamıştır(Plutarkhos, unlu Yaşamlar'ında, Cato'nun bunu, Karneades'i sevmediğinden değil, genellikle felsefeyi sevmediğinden yaptığını yazar) Orta akademi, ozellikle Arkesilaos'un buyuk etkisiyle tam iki yuzyıl (İO 69 yılında olen Antiokhos'un akademi başkanlığına kadar) şupheci kalmıştır Bu iki yuzyıl sonunda stoacılığa teslim olan akademi şupheciliğinden sonra antikcağ Yunan şupheciliği, Girit'li Aenesidemos (İS 1 yuzyılda yaşadığı sanılıyor)'la yeniden ve Pironcu bicimiyle canlandırılmıştır Tarihlerin yazdığına gore Greklerden iki bin yıl once Knosos'ta, şupheci soz oyunlarıyla saraylıları eğlendiren bir ceşit şupheciler varmış Bu yuzden kimi felsefe tarihcileri Aenesidemos'un bu kokenden de kaynaklandığına işaret ederler Aenesidemos'un Pironcu şupheciliği, akademi sonrası şupheciliği ve yeni Pironculuk adlarıyla da anılır Şuphecilik yolunda Aenesidemos'u Lukianos (İS 2 yuzyılda yaşamıştır) ve Sekstos Empeirikos (140230) izlemiştir Ozellikle Empeirikos'un tanrıbilimsel şuphecilik'i ronesansta filizlenecek olan bilim tutkusunun tohumlarını atmış sayılmaktadır Antikcağ Yunan şupheciliği, İS 3 yuzyılda gucunu yitirmiş ve yerini cağın gereksinimlerine daha uygun duşen inakcı dinlere bırakmıştır Antikcağ Yunan şupheciliği genellikle duyumsal bilgiden şuphelenmiş ve bundan oturu duyumcu şuphecilik deyimiyle de nitelenmiştir İlerde, eytişimsel ve tarihsel ozdekci oğreti boylesine bir şuphenin ne kadar yersiz ve yanılgılı olduğunu butun acıklığıyla sergileyecektir

2 Ronesans şupheciliği: Ronesans şupheciliği, feodal uretim duzeninin yozlaşmasını ve cokuşunu yansıtır Antikcağ Yunan şupheciliğinde de gorulduğu gibi şuphecilik, tarihsel surecte, daima var bulunan uretim duzeninin bunalıma girdiği cağlarda başgostermiştir Batı'da antikcağ Yunan şupheciliğine karşı duyulan ilgi daha 15 yuzyılda uyanmıştı Columbia Universitesi profesorlerinden Kristeller 15 yuzyıla ait Latince bir Sekstos Empeirikos cevirisi bulmuştur Ronesans şupheciliği Henricus Cornelius Agripa vaon Nettesheim (14861533)'la başlar Michel de Montaigne (15331592), Fransisco Sanches (15521623), Jean Pierre Camus (15841654), rahip Pierre Charron (15411603) ve izdaşlarınca surdurulur Ronesans şupheciliği ozellikle Fransa'da filizlenmiştir Bu şuphecilik, kimi felsefe tarihcilerinin savlarının tersine, tumuyle bilime karşı, bilinemezci ve yıkıcı bir niteliktedir Bu şuphecilik, tanrıdan değil, bilimden şuphelenmiş ve hicbir bilimsel gerceğe varılamayacağını ileri surmuştur Pascal'ın unlu sozu, Ronesans şupheciliğinin ana savını ozetler: ''Tanrı bize gerceği gosterinceye kadar doğru olan Pironculuktur'' Felsefe tarihcileri Ronesans şupheciliğine modern şuphecilik de derler Ne var ki cağımızda onun cok daha modernleri turemiştir

3 17 Yuzyıl: Bu yuzyılın şupheciliğinde Fransız duşunuru Rene Descartes (15961650)'ınozel bir yeri vardır Onun şupheciliğine yontemli şuphe denir Descartes, şupheciliği, kesin bilgiyi buluncaya kadar tum bilgileri gozden gecirme anlamında bir yontem olarak kullanmıştır Onun dışında 17 yuzyıl şupheciliği Francois la Mothe le Vayer (15861672), Blaise Pascal (16231662) ve ozellikle Pierre Bayle (16471706) gibi duşunurlerce surdurulmuştur Cağının en ilginc kafalarından biri ve pek guclu bir sozlukcu olan Bayle, gercekte dincidir, şoyle der: ''Usumuz, sadece, her şeyi daha şaşırtıcı bir hale getirmeye ve her şey ustunde şupheler uyandırmaya yeteneklidir O, şimdiye kadar, kendi kurduklarını yıkacak araclar sağlamaktan başka bir şey yapmamıştır Us, gun boyunca orduklerini gece soken bir Penelope'dir Bundan oturu felsefe calışmalarının bize sağlayacağı en buyuk yarar, felsefenin doğru bir yol gosterici olmadığını anlamaktır Kendimize başka bir yol gosterici aramak zorundayız Bu da dinsel vahyin ışığıdır'' Bu gerici sozlerine karşın Bayle, tanrıtanımazlığı bile savunacak kadar hoşgorulu olduğundan ve Protestanlığından oturu cağının feodal Katolik inakcılığıyla (kısa bir sure Katolik de olmuştu) savaştığından bir bakıma ilerici bir rol de oynamıştır Ozellikle, tanrıbilimcilerin inaksal kanıtlarını tartışma alanına cekmekle ozdekciliğin yerleşmesini kolaylaşmıştır Bayle'a gore erdem aklın aldığına değil, aklın almadığına inanmaktır Akla uygun olana inanmak kolaydır, bunu herkes yapabilir Guc olan, herkesin beceremediği akla uygun olmayana inanabilmektir Gercek dincinin erdemi bu guc eylemde belirir Tanrı duşuncesini, bilimle, akılla bağdaştırmaya calışmak boşunadır Bunlar hicbir zaman bağdaşamazlar Şu halde her birinin alanını otekinden ayırmak, birbirlerine karşı hicbir ustunluk duşunmeksizin, her birini kendi alanı icinde değerlendirmek gerekir Aklın gucu kendi sınırı icindedir, bu sınırı aşamaz Hicbir bilimde gercek bir kesinlik yoktur Buna karşı inanın da sınırı cizilemez, inan inanabildiğin kadar Her ikisi birbirlerine karşı da celişiktir İsteyen istediği yolu tutsun Ben kendi payıma her iki yolu birden tutuyorum, der Bayle

4 18 Yuzyıl: Bu yuzyılın şupheciliği ozellikle İngiliz duşunuru David Hume (17111776)'la Alman duşunuru Immanuel Kant (17241804) tarafından gercekleştirilmiştir 17 yuzyılın buyuk şuphecisi Bayle'ın etkisinde kalan Hume, daha ılımlı bir şuphecilik geliştirmekle beraber, Bayle'ın nesnel gerceklik ustunde tutarlı bir acıklama yapılamayacağı yolundaki genel savını benimsemiştir Profesor Richard H Popkin bu konuda yaptığı bir incelemede şoyle der: ''Hume, eğer doğa bize yardım etmese, bizim ya da hic olmazsa kendisinin şupheden cıldırabileceğini gordu'' Hume, bu durumda, temelde bir şupheci olmakla beraber ne de olsa bir bilim adamı olan Blaise Pascal'ın şu goruşune sığınmıştır: ''İnsan, hicbir zaman gercek anlamda tam bir Pironcu (şupheci) olamaz Doğa, onun yetersiz usunu destekler ve cıldırmasına engel olur'' Hume da boyle davranmış ve şupheciliğin zorunlu sonucu olan dinsel kor inacın yerine Hutcheson'un ruhbilimini koymuştur Kant'ın şupheciliyse unlu bilinemezciliğinde belirir Hume ve Kant, usun olanaklarını sınırlamakla gerici bir rol oynamışlar ve dinsel inancların iceri girmesini sağlayacak kapıları acmışlardır

5 19 Yuzyıl: Şuphecilik ve bunun doğal sonucu olan bilinemezcilik, burjuva felsefesinin bilgisiz kafaları bulandırmak icin kullandığı araclardır Bu yuzen hemen butun burjuva ideologları, gizli ya da acık, şuphecilikten ve bilinemezcilikten yararlanmışlardır Bu tutumun en unlu iki orneği Alman duşunuru GottlobErnst Schulze (17611833)'un oğretisiyle Fransız duşunuru Auguste Comte (17981857)'un olguculuğudur Schulze'a felsefe tarihcileri Aenesidemos derler Schulze'a gore nesnel gercekliği acıklayabilecek hicbir bilgi olanaklı değildir Auguste Comte da aynı kanıdadır ve olgulardan başka hicbir şeyin bilinemeyeceğini savunarak şupheciliğin geleneksel kanıtlarından yararlanmaya calışır 20 yuzyılın olgucu temele dayanan tum idealist bilimdışı oğretileri de bu tutumu izlemekte ve surdurmektedirler Cağdaş bilimdışı oğretilerin şupheciliği, bozuk duzenin ve duşuncesinin yozlaşmasını ve cokuşunu yansıtır

6 Eytişimsel ve tarihsel ozdekcilik: Eytişimsel ve tarihsel ozdekci felsefe, şupheciliğin butun yanılgılarını ortaya koymuştur Cağdaş bilimsel felsefede şupheciliğe yer yoktur Cunku bilimsel felsefe duşunce alanında kalmaz, kuramı pratikle denetleyip doğrulayarak geliştirir Pratiğe uygulanabilen kuramdansa şuphe etmek olanaksızdır Engels'in dediği gibi, eğer yapay olarak kaucuk yapabiliyorsak kaucuğu biliyoruz demektir Bilimsel şuphe, kesin gercekliği elde edinceye kadar bilimsel calışmayı surdurmek icin gereklidir; yoksa onu yadsımak ya da bilinemez saymak icin değil Şupheciliğin buyuk yanılgıları başlıca iki noktada toplanır: 1 Saltık gerceğe yanlış bir anlam verirler ve onu son (değişmez, başkaca hicbir bilgiyi gerektirmez) bilgi sayarlar Gercekten de boyle bir bilgi yoktur Gene Engels'in dediği gibi, bilgiye son cekmek sonsuza son cekmek olur Evrensel gelişme nasıl sonsuzsa onun bilgisi de elbette sonsuz olacaktır Belli bir yere bir zamanlar yirmi saatte giden tren, teknik gelişme sonucu olarak bugun sekiz saatte gitmektedir Yarın bu sure cok daha az bir zaman parcasına inecektir Bir zamanlar o belli yere trenin yirmi saatte gittiği nasıl kesin bir bilgiyse bugun sekiz saatte gittiği de oylece kesin bir bilgidir Bilgi bu anlamda gorelidir ama tarihsel olarak kesin ve saltıktır Her goreli bilgi saltıklığını da birlikte taşır Şupheciler, kendi verdikleri anlamdaki saltık (kesin, değişmez N) bilginin yokluğundan bilginin yokluğu sonucunu cıkarırlar; bundan oturu de metafizik ve idealist goreceliğin cıkmazına duşerler 2 Bilgi surecinde duyumların rolunu abartıp saltıklaştırırlar Oysa bilgi sadece duyumlarla elde edilmez, bilgi edinmenin duyum ve duşuncenin ceşitli etkileşimlerini gerektiren karmaşık bir sureci vardır Şupheciler, duyumları saltıklaştırmakla da yetinmeyip onun kişiden kişiye değiştiğini ve bundan oturu de aldatıcı olduğunu ileri surerler Ceşitli kişiler aynı gercekliği birbirinden farklı olarak algılayabilirler, ama bu duyumlarımızın bizi aldattığı anlamına gelmez Unlu bir diyalektikcinin dediği gibi, eğer bir duyu orgenimiz şuphe uyandırıyorsa başka bir duyu orgenimizi kullanırız Gozlerimize inanmıyorsak ellerimizi kullanırız Bu da yetmiyorsa başka insanların ellerinden ve gozlerinden yararlanırız Bu da yetmezse ceşitli araclara, deneye, pratiğe başvururuz Boylece duyu orgenlerimiz, hem birbirlerini denetleyerek, hem de başkalarının duyu orgenleriyle denetleyerek ve aynı zamanda ceşitli araclar, deneyler ve pratikle de denenip doğrulanarak bize doğru ve kesin bilgiyi verirler Orneğin elimize aldığımız yuvarlak meyveye ''bu, elmadır'' deriz Bu kesin bir bilgidir, şuphelenilemez

Gorulduğu gibi, antikcağın ilk şuphecilerinden cağdaş burjuva şuphecilerine kadar tum şupheciliğin kanıtları sadece bu iki buyuk yanılgıya dayanır Protagoras ''hava uşuyen icin, uşumeyen icin sıcaktır'' diyordu, doğru Ama havanın sıcak ya da soğuk olduğunu sizin uşumeniz ya da uşumemeniz değil, termometre saptar Hava size sıcak ya da soğuk gelebilir, bu, bedensel yapınızın direncine bağlıdır Ne var ki havanın, sizden bağımsız olarak ısısal bir nesnel gercekliği vardır Kaldı ki bedensel direncleri duzgulu bulunan insanların buyuk coğunluğu da bunu termometre kadar doğrulukla saptayabilirler (Uşuyup uşumeme, daha cok hareket halinde olup olmamaya, aclığa tokluğa, sıcak soğuk icmeye vb bağlıdır N)
 
Üst Alt