Ekranlarımızda onu her gün görüyoruz. Şimdiye kadar pek çok sıfatı oldu: Oyuncu, müzikçi, assolist, gazeteci... Şu sıralar ise bir magazin programı sunuyor. Tıpkı vakitte magazin gündemine kendisi de çokça gereç veriyor. Ünlülerin hayatları hakkında yorum yaparak mesleğini icra eden Seren Serengil'in hayatını da biraz biz didikleyelim ve yorumlayalım dedik.
Çünkü sahiden de enteresan bir hayat!
Onun manzarasının evrimini geçtiğimiz haftalarda incelemiştik. Halbuki kişiliğinin ve hayatının evrimi çok daha ilginç!
Adeta en âlâ senaryo kısmında ödül alacak bir hayat öyküsü sizleri bekliyor.
Hakkındaki en temel ama kendisinin inkar ettiği bilgi ile başlayalım: Doğum tarihi 6 Nisan 1971.
Serengil, şu sıralar doğum tarihinin 1976 olduğunu argüman etmekte. Halbuki Seren Serengil yaklaşık 5 yaşlarındayken babası Öztürk Serengil'in bir sinemasında oynamıştı ve bu sinema 1977 yılında çekilmişti.
Münasebetiyle, Serengil'in doğum tarihi, kendisinin sav ettiği üzere 1976 değil; 1971.
O doğduğu günden itibaren magazin basınında! Evet, hakikaten de magazin dünyasının ta içine doğdu!
Ağzında gümüş kaşıkla doğduğunu da aslında gururla söylüyor. Babası, hepimizin tanıdığı ünlü sanatçı Öztürk Serengil. Annesi ise Nevin Teoman.
Hayat baya ışıltılı ve süratli başlamış Seren için...
"Çikolatası bile özel olarak İsviçre'den getirtildi."
"El bebek gül bebek büyüdü. Öztürk'ün birinci çocuğuydu. 40 yaşına kadar baba olamamıştı. Bir saat altı ıslak kaldı diye üç dadıyı kovdu. Seren'in bir dediği iki olmadı."
Nevin Teoman, kızı Seren Serengil'in nasıl şımartılarak büyütüldüğünü bu türlü gururla anlatıyordu. Lakin maalesef ki Seren Serengil, parayla saadet olamayacağının ispatı niteliğindeki kitabını yıllar yıllaar sonra kaleme alacaktı. Seren Serengil, hiçbir vakit memnun bir aile ortamını deneyimleyemediği için mutsuz bir yetişkin olduğunu düşünüyor.
Ebeveynlerinden ünlü olan her ne kadar Öztürk Serengil üzere gözükse de, aslında annesi Nevin Teoman çok daha baskın ve varlıklı bir bayandı.
Serengil'in de tüm hayatını adeta domine etti.
Aileden varlıklı olan Teoman, eşi Öztürk Serengil'i de çekip çevirmişti. Çünkü Öztürk Serengil her ne kadar ünlü bir oyuncu olsa da, o periyotlarda Yeşilçam'da çok da büyük paralar dönmüyordu. Ayrıyeten Öztürk Serengil'in kötü bir alkol ve kumar sorunu vardı. Merhum sanatkarın konutların tapularını ortaya koyup kumar oynadığı söylenir. Seren Serengil tüm bunlara karşın babasına her vakit daha büyük bir bağ ile bağlıydı.
Ebeveynlerin bu sıkıntılı evliliği, Seren şimdi dört yaşındayken sonlandı... Lakin meseleler bitmedi!
Öztürk Serengil'in kumar bağımlılığı devam ediyordu. O denli bir boyuttaydı ki, Öztürk Serengil boşanma esnasında tüm mal varlığını ve meskenleri eşi Nevin Hanım'a "bende kalırlarsa ben bunları harcarım, sende ise inançta olurlar" diyerek verdi.
Boşandıktan yıllar sonra Öztürk Serengil, Libya'da kumar borçları sebebi ile mahpusa düşecek ve akabinde kurduğu bir şirket batacaktı. Onu bu bataktan kurtaracak olan da adeta devlet üzere bir bayan olan Nevin Teoman'dı elbette. Nevin Teoman, çok zeki bir bayandı ve hayatı boyunca bu insanları toplardı. Öztürk Bey'i, kurduğu milletlerarası kontaklar ile mahpustan çıkarması yalnızca kolay bir örnek!
“Mahkeme salonunda karar vermiştim. O beni babamdan ayırdı, ben de onu mahvedecektim...”
Annesiyle işte tam bu yıllarda uygunca şiddetlenen çatışmalarını 2007 yılında yazdığı "Nefret" isimli kitapta anlattı!
Serengil nasıl da yalnız bir çocukluk geçirdiğini, annesinin babasını yok yere boşadığını; o kadar yalnız kaldığını ki konut çalışanlarına bile çok bağlanıp, onlar işten çıktığında hıçkıra hıçkıra ağladığını anlattı bu kitapta. Annesini suçluyor üzere görünse de, annesi bu kitabı yazdıktan sonra dahi her daim Seren'in yanında olacaktı.
Aslında "kocama dokunma" sorununun tohumları daha Serengil'in çocukluğundayken atılmış...
Zira Nevin Teoman, eşi Öztürk Serengil'in kendisini aldattığını öğrenince derhal mahkemeye verip boşanma davası açmış. Babasına adeta aşık olan Serengil ise bunu yanlış bulmuş ve "ne olurdu biraz sabretseydi, beni babamdan ayırdı!" diyerek annesini suçlamış.
Nevin Teoman, Seren Serengil'i de kurtarmaya çalıştı aslında... Şahsen şahit olduğu bu cemiyet hayatına hiç bulaşmamasını istedi!
Seren'i düzgün okullarda okuttu, her imkanı sağladı. Okumasını ve meslek yapmasını istiyordu. Hatta İsviçre'de Seren'in gideceği okul bile hazırdı... Lakin Seren Serengil şimdi 15 yaşındayken, müzikçi olmaya karar vermişti bile!
Nevin Teoman bile bu Koç burcu kızına karşı koyamadı. Bu durumda "şarkıcı olacaksa da en uygununu olsun, eğitim alsın" diye düşündü...
Piyano ve bale dersleri aldı. "Alafranga" yetiştirildi ancak alaturka bir assolist oldu!
Hatta alaturka hiç dinlemiyordu bile! Lakin Seren için öncelik babasının nüfuzu ile şöhret olduğu için, tercihini gazinolardan yana kullandı.
Annesi buna da karşı çıktı lakin tekrar de kelam dinletemedi!
Seren yaklaşık dört yıl boyunca gazinolarda çalıştıktan sonra dizi kesimine giriş yaptı. Artık yetişkin bir bayandı ve magazin gündeminde giderek daha çok yer alıyordu.
Emrah ile olan münasebeti çok konuşuldu. 1990 yılında başlayan Serengil'in dizi macerası, kesintilerle birlikte 10 yıla yakın sürdü. 2000 yılına geldiğimizde ise ne müzik, ne de oyunculuk yapıyordu. Artık program sunmaya başlamıştı! Evlilik ve barıştırma programlarının birinci temsilcilerinden biri o aslında. Ancak bu programlar hem çok tutmadı, hem de yayın saatleri çok erkendi ve Serengil sunuculuğa da orta verdi.
Bu noktadan sonra artık bir "magazin figürü" olma periyodu başlamıştı... 2000'li yıllara Serengil aşkları ve arbedeleriyle damga vurdu!
Müzikle, gazinolarla ve sunuculukla işi bittiği halde artık daha da gündemdeydi. Zira özel hayatı o denli bir sallanmaya başlayacaktı ki...
Birinci evliliği adeta bir skandala dönüşmüştü: Ozan Kaçmaz, 2000 - 2002
Bu evliliği yıllar sonra işte bu sözlerle anlatacaktı:
"Aile kurma telaşım vardı. 'Bir an evvel evleneyim sonra işime bakayım' dedim. Ozan'ın ailesi beni çok seviyordu. Annesi babası ve kızkardeşleriyle aram çok düzgündü. Ailesinin bu derece beni sevmesinden ötürü ben de Ozan'ı sevdim. Yani daima beni seven birilerinin, bir ailenin yanında olmak istedim. Orada birinci şahıs Ozan değildi, aileydi."
Lakin Ozan Kaçmaz, balayına giderken bile yanında Playstation'unu götüren, biraz çocuk ruhlu bir ağabeyimizdi. Düğün Serengil'in konutunda gerçekleşmiş, gelinliğini dahi Serengil kendisine almış ve tekrar kendi başına aldığı takılar için "kayın validem aldı" palavrasını söylemişti. Zira kendi annesi bu evliliğe karşıydı ve Seren, eşinin ezik görünmesini istemiyordu.
Bu evliliğin sonunda, Nevin Teoman'a nazaran, Ozan'a Seren'in cebinden en az 150 bin dolar gitmişti...
Akabinde şok bir evlilik geldi: Cengiz İmren, 2002 - 2005
Cengiz İmren çetecilik kabahatinden hapisteyken, Seren Serengil, İmren'le evlenme kararı almıştı. Söylediğine nazaran çok seviyordu ve yalnızca İmren onu televizyonda görsün diye tekrar bir programda sunuculuk yapmaya başlamıştı. Bu ikiliye de Serengil'in annesinden onay gelmemişti fakat Serengil'in de olayı buydu zati biraz... Türlü türlü "bad boy"lar seçerek, anneyi çıldırtmak...
Bu ikili 2005 yılında olaysız boşandı. Serengil boşanma sebebi olarak "benim yanımda kendini ezik hissediyordu, bu türlü hissetmesini istemedim" dedi. Ortalarında rastgele bir tatsızlık hala yok.
Asıl enteresan ayrıntı ise Serengil, İmren ile evliyken yaşandı... Serengil'in İbrahim Tatlıses'in oğlu Ahmet'i bıçakladığı iddiası!
Tezlere nazaran Seren Serengil, Cengiz İmren ile evliyken, İbrahim Tatlıses'in oğlu Ahmet Tatlı ile gizlice aşk yaşıyordu. Tatlı bir gün Serengil'in İmren'i hala görmeye gittiğini öğrenince çok kızdı ve Serengil'in meskeninde arbede etmeye başladılar. Tatlı, tüm olanları Cengiz İmren'e anlatacağını söylediğinde de Serengil bir makas ile Tatlı'yı yaraladı. Tatlı'nın sürücüsü onu derhal hastaneye götürdüğünde, Seren Serengil'in suçlanmaması için "bıçaklandıktan sonra yardım istemek hedefli Serengil'in konutuna gittiğini" söyledi.
Tüm bunlar ise Serengil'in yanında çalışan bir bayanın tezleriydi. Serengil, görgü şahidi olduğu için bu çalışanı hırsızlıkla suçlayarak mahpusa attırmaya çalışmıştı. Bakın buraya kadar daima "-mış" diye anlattık zira bu savlar delilsiz kaldı.
En olaylı evliliği ise muhakkak sonuncusu oldu: Musa Altun 2006 - 2010
Size bu evliliğin seyrini şöyle, Serengil'in şahsen kendi cümlelerinden tanım edelim:
2007: "İnternette tanıştık ve Musa ne dediyse, ona inandım. Aile kurma isteğim alakamızı evlilik noktasına getirdi."
2008: "2005'in Mart ayıydı. Musa ile spor salonunda tanıştık. Her zamanki üzere zayıflamaya çalışıyordum. Musa, makyajsız halimle ben olduğumu bile anlamamış..."
2010: "Musa'yı tanıdığımda Karaköy'de sırtında kumaş taşıyan ve 500 lira maaş alan bir adamdı. Babasının parası pulu yok, çalışmıyor, ufak tefek tefecilik işleri yapıyor. Bizim tüm masraflarımızı annem karşıladı."
Bu türlü işte...
Bu evliliğin boşanma süreci bir yıla yakın ve çok şiddetli halde devam etti...
2006: "Onunla hem dengimi, hem rengimi buldum. Ailelerimiz de çok anlaşıyor. Annem de birinci sefer bir alakama onay veriyor. Dengim; zira ortak zevklerimiz çok fazla. Renk sorunu ise; birinci defa tipi ve hayat şekli bana uyan kişi tahminen de Musa."
2009: "Ben büyük bir boşlukta ve aile kurma gayreti içindeydim. Annem Musa'yı hiç istemedi aslında. Nikahıma da gelmedi."
Serengil bu evlilikten çocuk sahibi olmayı çok istiyordu ancak maalesef kısmet olmadı. Üç kere düşük yaptı.
Ama kocası Musa Altun'un savlarına nazaran, üçüncü çocuğuna düşük yaptığı haberi yalandı. Zira hiç gebe dahi kalmamıştı! Serengil'in herkese palavra söylediğini ve kameralar karşısında geçersiz gözyaşları döktüğünü argüman etti. Argümanı da şuydu aslında:
Serengil 6 aylıkken bir düşük yapmıştı ve bebeğin babası Musa Altun'un ailesi hastaneye gelerek bebeğin vücudunu teslim alarak Yahudi mezarlığına gömmüştü. Musa Altun ve ailesi Museviydi. Serengil ise sonradan kameraları da toplayarak "Stefani" isimini verdiği bebeğin mezarını açtırdı ve bebeği babası Öztürk Serengil'in yanına defnettirdi. Altun ailesine, onun isteği olmadan defin sürecini gerçekleştirdikleri için kızgındı.
Akabinde da Yunanistan'dayken 9 aylık bebeğine düşük yaptı. Ama Musa Altun'a nazaran bu düşük haberi de, hamilelik de yalandı. Fotoğrafları ise Photoshop yaptırarak kendisine gebe imajı vermişti. "Eğer o denli ise, 6 aylık bebeğin mezarını yaptıran bayan, 9 aylık bebeği nereye gömdürdü" diye sordu.
Aslında dışarıdan "skandal dolu, medyatik" üzere sözlerle manşetlere taşınsa da, baya acılı tarafları vardı. Serengil için kendi tabiriyle "çocuk meselesi" kapanmıştı.
Elhasıl Serengil'in tüm evlilikleri ailelerin de dahil olduğu uyuşmazlıklara ve çokça para sıkıntılarına mahkum oldu.
Her evlilikten sonra kesinlikle bir "sınıf" ve "para" muhabbeti yapıldı maalesef. Serengil annesine ne kadar kızsa da, her seferinde annesi onu toparladı.
Biraz uzaklaşmak ve kendi başına bir şeyler yapmak istemedi diyemeyiz! Tanzanya'da bir belgesel çekti!
Serengeti'yi seçmesinin sebebi ismine olan benzerliğiydi!
Sonuç olarak Seren Serengil adeta altı müzik albümü, yedi adet sinema sineması ve çokça magazinsel skandal ile çocukluğumuzda yerini aldı.
Ne diyebiliriz ki... Enteresan bir hayat ve enteresan bir bayan şu Serengil!
Umuyoruz ki bir gün huzuru ve memnunluğu bulabilir!