iltasyazilim
Yeni Üye
Yeraltı Kaynakları
Yeraltı kaynaklarımız nelerdir?
Yeraltı Kaynakları Sorunları
Madenlerimiz, sanayinin esas girdilerini sağlayacak, kaynak yaratacak ve üzerleri ne yen i sanayi tesisleri kurulacak yeraltı servetleridir Madenlerin bir öteki önemli özelliği de tükenebilir olmalarıdır Oluşumu için milyonlarca sene ve mucizevi doğal koşulların zorunlu olduğu madenlerimizin üretim ve tüketiminde toplumsal faydanın önde tutulması bilimsel ve teknik bir zorunluluktur
Yeraltı kaynaklarına sahip almak; bir ülkenin sanayileşmesi ve kalkınması için yeterli değildir Dünyada rezerv olarak büyük maden yataklarına sahip olan ülkeler sömürge olarak yaşarken, maden yataklarına fazla eksik yada hiç sahip olmayan ülkeler dünya ekonomisinde liderliği zorlamaktadırlar Önemli olan hammaddeye sahip olmak değil, onun nasıl değerlendirildiği, katma değeri yüksek bir sanayi oluşturarak madenlerimizi onun girdisi haline getirmektir Ülkemiz maden yatakları açısından birkaç maden haricen ( bor, krom, linyit, trona, ) varlıklı kaynaklara sahip olmamakla birlikte çeşitlilik açısından bir zenginliğe sahiptir Bu potansiyellerimizle akılcı toplumsal politikalar oluşturarak kendimize yeter konuma gelebilir, maden ithalatçısı bir ülke olmaktan kurtulabiliriz
Bu gerçeklerden hareketle, yeraltı kaynaklarımız Cumhuriyetin birincil yıllarındaki Genel Sanayileşme Politikaları doğrultusunda ciddi olarak ele alınmıştır Sanayinin belli başlı girdisi olan enerji ve hammadde kaynaklarımız için toplam ulus yatırımları içerisinde % 40‘lara varan kayda değer oranlarda yatırımlar gerçekleştirilerek, toplam madencilik üretimimizin % 80‘i kamu eliyle işletilmiştir
1978 yılında yürürlüğe konulan 2172 sayılı Bir Takım Madenlerin Devlet Eliyle işletilmesi Hakkında Kanunçerçevesinde kamu işletmeciğine geçen bor ve linyitlerde büyük yatırımlar gerçekleştirilerek bor ve bor ürünleri üretimihracatında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir Linyit madenciliğinde gerçekleştirilen devletleştirmeler sonrasında da bu sektörde yapılan ayrıntılı yatırımların sonucunda imal miktarı üç kat arttın l irken linyite dayalı termik santrallerin sayısı çoğaltılarak ülkemizin petrole olan bağımlılığı büyük ölçüde aşılmıştır Dünyanın en büyük rezervlerine sahip olduğumuz bor da gerçekleştirilen büyük atılıma karşın yeniden aynı yasa kapsamında ele alman ve dünya ölçeğinde büyük potansiyeline sahip olduğumuz trona(doğal soda) konusunda çok uluslu şirketlerin baskıları sonucunda hemencecik hiç bir yatırıma gidilmemiştir
Ülkemizde son yıllarda uygulanan yanlış yatırım ve üretim politikaları; maden aramalarından üretimine kadar sektörü etkilemiş, bu konularda görevlendirilmiş kurum ve kuruluşları asli görevlerini yapamaz hale sokulmuşlardır Imalatçı kuruluşlarımız, idame yatırımları dahil, her türlü mali kaynağı kesilerek, finansman batağına sokularak, tefecilere hükümlü edilmişlerdir
Ülkemizde son yıllarda aranmışbulunmuş ve işletilmesi tasarlanmış bir tek maden yatağı yoktur halbu ki, dünyanın çok uluslu büyük şirketlerinden birincil ikisinin de arasında bulunduğu tanıdık olmayan şirketler, ülkemizde yürüttükleri 45 takvim aramalar sonucunda üç adetepitermal Altın yatağı ve üstelik bakır+altın yatağı bulmuşlar ve işletme hazırlığına başlamışlardır Altın, madencilik ve metalürji açısından ekonomi kurtarıcısı bir maden değildir Araması ve işlenmesi son derece zor, riskli ve masraflıdır Altın da tüm diğer madenlerimiz gibi, modern bilim ve teknoloji gereklerine uygun olarak aranmalı; işletilmeli, izabe ve rafinasyonu ülkemizde yapılarak, yüksek katma değerinde sağlanmalıdır
Bu konuda varsayımsal olarak yapılan bir hesaplamada; 10 gft ortalama tenörlü bir altın yatağının, benzer kütlesel büyüklükteki % 25 B203 tenörlü bir bor yatağının sağlayacağı faydanın l 3‘ünü, aynı kütlesel büyüklükteki % 25 Cr,03 tenörlü bir krom yatağı ile, % 2,5 tenörlü bakır yatağının sağlayacağı gelirden daha eksik kazanç getireceği görülmüştür Bilhassa bor ve krom açısından yukarıda varsayılan değerlerin fazla üzerinde potansiyellerimizin olduğu ve bunlarda büyük bir talanın yaşandığını görmek, altın konusunda tüm uzman geçinenlerin bir kere daha düşünmelerini gerektirir Son yıllarda bütün öteki doğal kaynaklarımız gibi madenlerimiz üstünde oynanan oyunlar ve Devleti madencilik sektöründen sileceğizsloganlarıyla yapılan uygulamalar sonucunda ilk olarak kömür, krom, antimuan, manyezit, demir vb işletmelerimiz, özel sektör başta edinmek üzere kapanmış ve ülkemiz ham cevher ihraç eden bir ülke konumunu da yitirerek giderek maden ithalatçısı bir ülke durumuna düşürülmüştür
Madenler ve yeni dünya düzeni (YDD)
YDD kavramının en kayda değer olgusu tekeller ye fazla uluslu şirketlerdir Günümüzde en büyük 500 dev şirket dünya zenginliklerinin % 42‘sini denetlemektedir Dünyanın en manâlı l 2 endüstrisinin % 40‘ı, sayısı beşi bulmayan şirketlerin elindedir Bunlar araba, havacılık, madencilik ve petrol, elektronik, demirçelik, bilgisayar gibi endüstrilerdir Petrol dalında etkinlikler belirten Shell ve Exxon‘un toplam takvim gelirleri, dünyadaki en büyük 27 devletin yıllık gelirine eşittir Tekrar Shell‘in arama ve imal gerçekleştirmek için dünya üzerinde kapattığı sahaların büyüklüğü 1 620 000 km2‘nin üzerinde olup, 146 ülkenin yüzölçümünden daha büyüktür Bu fazla uluslu ve ortaya çıktıkları ülkelerden kat kat pozitif parasal güce sahip bu büyük dev şirketler YDD‘nin hedefine ulaşması için var güçleri ile mücadele vermektedirler Doğal kaynakların ve çevrenin imha edilmesi, bu şirketlerin kâr hanelerindeki değerlerin yükselmesini de beraberinde getirecektir
Son yıllarda ülkemizde yaşanan; Eskişehir Kaymaz ve İzmir Bergama yöre halkını sıkıntılı eden altın madenciliği çalışmaları da, bu oyunun bir parçasıdır
*
Yeraltı kaynaklarımız nelerdir?
Yeraltı Kaynakları Sorunları
Madenlerimiz, sanayinin esas girdilerini sağlayacak, kaynak yaratacak ve üzerleri ne yen i sanayi tesisleri kurulacak yeraltı servetleridir Madenlerin bir öteki önemli özelliği de tükenebilir olmalarıdır Oluşumu için milyonlarca sene ve mucizevi doğal koşulların zorunlu olduğu madenlerimizin üretim ve tüketiminde toplumsal faydanın önde tutulması bilimsel ve teknik bir zorunluluktur
Yeraltı kaynaklarına sahip almak; bir ülkenin sanayileşmesi ve kalkınması için yeterli değildir Dünyada rezerv olarak büyük maden yataklarına sahip olan ülkeler sömürge olarak yaşarken, maden yataklarına fazla eksik yada hiç sahip olmayan ülkeler dünya ekonomisinde liderliği zorlamaktadırlar Önemli olan hammaddeye sahip olmak değil, onun nasıl değerlendirildiği, katma değeri yüksek bir sanayi oluşturarak madenlerimizi onun girdisi haline getirmektir Ülkemiz maden yatakları açısından birkaç maden haricen ( bor, krom, linyit, trona, ) varlıklı kaynaklara sahip olmamakla birlikte çeşitlilik açısından bir zenginliğe sahiptir Bu potansiyellerimizle akılcı toplumsal politikalar oluşturarak kendimize yeter konuma gelebilir, maden ithalatçısı bir ülke olmaktan kurtulabiliriz
Bu gerçeklerden hareketle, yeraltı kaynaklarımız Cumhuriyetin birincil yıllarındaki Genel Sanayileşme Politikaları doğrultusunda ciddi olarak ele alınmıştır Sanayinin belli başlı girdisi olan enerji ve hammadde kaynaklarımız için toplam ulus yatırımları içerisinde % 40‘lara varan kayda değer oranlarda yatırımlar gerçekleştirilerek, toplam madencilik üretimimizin % 80‘i kamu eliyle işletilmiştir
1978 yılında yürürlüğe konulan 2172 sayılı Bir Takım Madenlerin Devlet Eliyle işletilmesi Hakkında Kanunçerçevesinde kamu işletmeciğine geçen bor ve linyitlerde büyük yatırımlar gerçekleştirilerek bor ve bor ürünleri üretimihracatında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir Linyit madenciliğinde gerçekleştirilen devletleştirmeler sonrasında da bu sektörde yapılan ayrıntılı yatırımların sonucunda imal miktarı üç kat arttın l irken linyite dayalı termik santrallerin sayısı çoğaltılarak ülkemizin petrole olan bağımlılığı büyük ölçüde aşılmıştır Dünyanın en büyük rezervlerine sahip olduğumuz bor da gerçekleştirilen büyük atılıma karşın yeniden aynı yasa kapsamında ele alman ve dünya ölçeğinde büyük potansiyeline sahip olduğumuz trona(doğal soda) konusunda çok uluslu şirketlerin baskıları sonucunda hemencecik hiç bir yatırıma gidilmemiştir
Ülkemizde son yıllarda uygulanan yanlış yatırım ve üretim politikaları; maden aramalarından üretimine kadar sektörü etkilemiş, bu konularda görevlendirilmiş kurum ve kuruluşları asli görevlerini yapamaz hale sokulmuşlardır Imalatçı kuruluşlarımız, idame yatırımları dahil, her türlü mali kaynağı kesilerek, finansman batağına sokularak, tefecilere hükümlü edilmişlerdir
Ülkemizde son yıllarda aranmışbulunmuş ve işletilmesi tasarlanmış bir tek maden yatağı yoktur halbu ki, dünyanın çok uluslu büyük şirketlerinden birincil ikisinin de arasında bulunduğu tanıdık olmayan şirketler, ülkemizde yürüttükleri 45 takvim aramalar sonucunda üç adetepitermal Altın yatağı ve üstelik bakır+altın yatağı bulmuşlar ve işletme hazırlığına başlamışlardır Altın, madencilik ve metalürji açısından ekonomi kurtarıcısı bir maden değildir Araması ve işlenmesi son derece zor, riskli ve masraflıdır Altın da tüm diğer madenlerimiz gibi, modern bilim ve teknoloji gereklerine uygun olarak aranmalı; işletilmeli, izabe ve rafinasyonu ülkemizde yapılarak, yüksek katma değerinde sağlanmalıdır
Bu konuda varsayımsal olarak yapılan bir hesaplamada; 10 gft ortalama tenörlü bir altın yatağının, benzer kütlesel büyüklükteki % 25 B203 tenörlü bir bor yatağının sağlayacağı faydanın l 3‘ünü, aynı kütlesel büyüklükteki % 25 Cr,03 tenörlü bir krom yatağı ile, % 2,5 tenörlü bakır yatağının sağlayacağı gelirden daha eksik kazanç getireceği görülmüştür Bilhassa bor ve krom açısından yukarıda varsayılan değerlerin fazla üzerinde potansiyellerimizin olduğu ve bunlarda büyük bir talanın yaşandığını görmek, altın konusunda tüm uzman geçinenlerin bir kere daha düşünmelerini gerektirir Son yıllarda bütün öteki doğal kaynaklarımız gibi madenlerimiz üstünde oynanan oyunlar ve Devleti madencilik sektöründen sileceğizsloganlarıyla yapılan uygulamalar sonucunda ilk olarak kömür, krom, antimuan, manyezit, demir vb işletmelerimiz, özel sektör başta edinmek üzere kapanmış ve ülkemiz ham cevher ihraç eden bir ülke konumunu da yitirerek giderek maden ithalatçısı bir ülke durumuna düşürülmüştür
Madenler ve yeni dünya düzeni (YDD)
YDD kavramının en kayda değer olgusu tekeller ye fazla uluslu şirketlerdir Günümüzde en büyük 500 dev şirket dünya zenginliklerinin % 42‘sini denetlemektedir Dünyanın en manâlı l 2 endüstrisinin % 40‘ı, sayısı beşi bulmayan şirketlerin elindedir Bunlar araba, havacılık, madencilik ve petrol, elektronik, demirçelik, bilgisayar gibi endüstrilerdir Petrol dalında etkinlikler belirten Shell ve Exxon‘un toplam takvim gelirleri, dünyadaki en büyük 27 devletin yıllık gelirine eşittir Tekrar Shell‘in arama ve imal gerçekleştirmek için dünya üzerinde kapattığı sahaların büyüklüğü 1 620 000 km2‘nin üzerinde olup, 146 ülkenin yüzölçümünden daha büyüktür Bu fazla uluslu ve ortaya çıktıkları ülkelerden kat kat pozitif parasal güce sahip bu büyük dev şirketler YDD‘nin hedefine ulaşması için var güçleri ile mücadele vermektedirler Doğal kaynakların ve çevrenin imha edilmesi, bu şirketlerin kâr hanelerindeki değerlerin yükselmesini de beraberinde getirecektir
Son yıllarda ülkemizde yaşanan; Eskişehir Kaymaz ve İzmir Bergama yöre halkını sıkıntılı eden altın madenciliği çalışmaları da, bu oyunun bir parçasıdır
*