Son Konu

Hayât Bin Kays El-Harrânî

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
HAYÂT BİN KAYS ELHARRÂNÎ

Harrân'da yetişen evliyânın büyüklerinden, âriflerin ileri gelenlerinden Nesebi; Hayât bin Kays bin Kahhâl bin Sultan elEnsârî elHarrânî'dir Urfa'ya alt Harrân kazasında doğup yetiştiği için Harrânînisbeti ve ŞeyhülKıdvelakabı ile meşhûr oldu Doğum târihi hakkında, kaynaklarda bir bilgiye rastlanamamıştır Ömrünün 50 senesine yakınını Harrân'da geçirmiş büyük bir velîdir Ahali ve bâzı sultanlar, onu ziyâret edip duâsını alırlar, onunla berâber olmakla bereketlenirlerdiYüksek hâllerin ve kerâmetlerin sâhibi olup, ehliyeti, ihlâsı, iffeti yanında, dînine çok emrindeki bir zât idi Cömertliğiyle meşhûrdur 1185 (H581) yılında orada vefât etti Harrân'ın dışına defnedildi Kabri, ziyâretçilere açıktır

Hayât bin Kays hazretleri büyük himmet sâhibi olup, yüksek makamlara kavuşmuştu Keşf ve kerâmetleri, açık ve meydanda bir zât idiAllahü teâlâya yakın olma derecesi bakımından yüksek bir mevkide bulunuyordu Hakîkat ilimlerinde derin bilgisi vardı Sayısız kerâmetleri yanına, hikmetlerle batmış, yüksek hakîkatleri açıklayan sözleri çoktur İlimde ve tarîkatta öyle yükselmişti ancak, himmet ve tasarrufları Yedi Beyzâya benzetilirdiYedi Beyzâ, Mûsâ aleyhisselâmın mûcize olarak gösterdiği beyaz ve parlak olan sağ eli olup, istediği zaman yakasına sokup çıkardıkça, güneş gibi bir ilâhî nur parlamaya başlardı Düşmanları bu nûri ilâhîyi görür görmez, kaçıp dağılırlardı Bu tâbir, mecâz olarak, kerâmet ve hârikulâde hâller ve meziyetler hakkında da kullanılırdı O, her yönden ilim ve hâl sâhiplerine ışık tutmuş ve kendisine ilim, hâl ve zühd yönünden reislik verilmiştir Bu hususlarda, öyle fazla velî kendi talebelerinin terbiyesini ona havâle etmişler ve onun sâyesinde nice kimse makam ve hâl sâhibi olmuştu Ondan sayısız kimse ders ve feyz almıştı Yetiştirip mezûn ettiği talebelerinin sayısı da hayli kalabalıktır Yetiştirmiş olduğu ta

lebeler, karanlık bir gecede parlayan yıldızlar misâlî, seçilmiş ve kerâmet ehli zâtlardır

Evliyânın büyüklerinden birçoğu, onun hâllerini beğenip, söylediklerini her tarafta etmişler ve birçok âlim de, onun büyüklüğünü her vesîle ile dile getirmiştir Âlim ve câhil, cümbür cemaat ondan istifâde etmiş, Harrân halkının başı sıkıştığında ona başvurulmuştur Meselâ Harrân Ovasında, bâzan günlerce suyun damlası bulunmaz olurdu Halk, bunun çâresini bulmuştu Derhal Hayât bin Kays hazretlerine koşar, onun duâsını alır, duâsının himmet ve bereketiyle yağmur yağar, insanlar susuzluktan kurtulurdu Bu hususta onun yardımları saymakla bitirilemez Sultan Nûreddîn Zengî onu ziyâret edip, hıristiyanlara aleyhinde yaptığı cihâdda azim ve gayretini kuvvetlendirince, onun muvaffak olması için duâ ederdi Sultan Selâhaddîni Eyyûbî de ziyâret eder, ondan duâ isterdi Duâsını alarak yaptığı harbi kazanırdı

Hayât bin Kays elHarrânî hazretlerinin oğlu Ebû Hafs Ömer şöyle anlatır: Şeyh Zagîb erRahâbî, babamın ziyâretine gelmişti Babam ise, sabahtan namazından sonra evinin kapısında oturmuş, kendi işi ile meşgûl oluyordu Zagîb erRahâbî gelip kapının diğer tarafına oturdu Babam, onunla hiç konuşmadı Şeyh Zagîb, buna alındı ve içinden: Tâ Rahâbe'den geldim de, bana hiç iltifât edip konuşmadı Hiç böyle olur mu?diye düşündü Babam ona anında şöyle seslendi: Benim hakkımda kalbinden geçirdiğin şu îtirâzından nedeniyle, sana bir hasar geleceğinden korkuyorum Bunun dış âzâlarında mı, yahut iç âzâlarında mı meydana gelmesini istersin?O da: Dış âzâlarımda olsun!deyince, babam elini uzattı, o ânda gözlerinden bir tânesinin şekli ve yeri değişip rahatsızlandı Adam kalkıp derin saygı gösterdi ve oradan ayrıldı ve memleketi olan Rahâbe'ye döndü Birkaç yıl sonra, kendisine bir yerde tesâdüf ettiğimde, gözünün iyileşmiş olduğunu gördüm Sebebini sorunca: Bir zikir halkasına iştirâk ettim Orada babanızın talebelerinden biri ile görüştüm Ellerini hasta gözüme koyunca, hemencecik iyileşip eski hâline döndüdiye yanıt verdi O gün, baban benim gözüme parmağı ile işâret ettiği vakit kalb gözüm çözülmüş, onun feyzi ile çoğu garîb şeyler görmüştüm

Harrân'da bir câmi yapılıp, sıra mihrâba gelince, kıble husûsunda Hayât bin Kays hazretleri ile câmiyi yapan zât aralarında ihtilâf çıktı Sonunda Hayât bin Kays ustaya: Önüne bak, kıbleyi göreceksin!buyurdu O zât da, önüne baktığında Kâbe'yi aleyhinde gördü ve düşüp bayıldı

Bir gün, Hayât bin Kays hazretleri ile berâberindekiler, yolculuğa çıkmışlardı Yorulunca, bir yerde istirahat etmek istediler Ümmi Gâylân denilen bir ağacın aşağıda istirahate çekildiler Bir aralık hizmetçisi, Hayât bin Kays'a; Ben, hurma yemek istiyorum!deyince; ona: Şu ağacı salla, hurma düşer ve yersin!buyurdu Hizmetçi; Bu ağaç Ümmi Gâylân denilen bir ağaçtır, hurma ağacı değildirdedi Hayât bin Kays hazretleri, Ben sana o ağacı salla diyorumdeyince, hizmetçi ağacı sallamak zorunda kaldı Ağacı sallayınca, misk gibi yaş hurma dökülüverdi Dökülen hurmaları yediler, doydular ve daha sonra kalkıp gittiler

Sâlih bin Gânim bin Ya'lâ isimli bir zât: Güzel bir günde, Yemen'den Hind Denizine bir sefere çıkmıştı Gemi denizin ortasına gelince, şiddetli esen kasırga ve dalgaları tutuldu Gemi hasara uğrayıp delindi ve battı Salih bin Gânim, bir tahta parçasına tutunarak, kimsenin yaşamadığı bomboş bir adaya ulaştı Çok gezdiği hâlde hiç kimseyi göremedi Orada bir mescid görüp, içeriye girdi Mescidde bulunan dört kişi, kıbleye yönelmiş, tâat ve zikir ile meşgûl idi Selâmlaştıktan sonradan hâlini hatırını sordular O da, soranların hâllerini müşâhedeye devâm etti Yatsı namazı vaktinde, Hayât bin Kays hazretleri içeriye girdi Onların yanında yaklaşıp selâm verdi Namaz kılmak için öne doğru geçti Onu imâm yapıp, yatsıyı cemâatle kıldılar Sabaha dek ibâdet, tâat ve zikir ile meşgûl oldular Sabahtan namazı da kılındı Namazdan sonradan, Hayât bin Kays hazretlerinin; Ey pişmanlık edenlerin sevgilisi! Ey âriflerin neşe, mutluluk kaynağı! Ey âbidlerin gözbebeği! Ey yalnızların dostu! Ey sığınanların sığınağı ve ey ümidini kesenlerin dayanağı! Ey sıddîkların kalblerinin kendisine meylettiği ve sevgililerinin kalblerinin kendisiyle dost olduğu ve korkanların himmetinin kendisine bağlandığı yüce Rabbim!diye münâcâtta bulunup, yalvardığını işitti Sonra ağladı O sırada etrâfı aydınlatan nurlar fark etti Onlar sebebiyle, ayın on dördündeki parlaklık gibi her taraf aydınlanmıştı Sonradan Hayât bin Kays mescidden: Sevenin, sevgiliye gitmesi, büyük bir iştir Çünkü, kalbte korkulardan meydana gelen dehşetli endişe vardır Ey sevgili! Ben ıssız çölleri yürüye yürüye katediyorum Karşılaştığım bütün ovalar ve dağlar, beni daima sana gönderiyormânâsındaki beyitleri söyleyerek çıkıp gitti Orada bulunanlar, Sâlih bin Gânim'e: Bu zâta tâbi ol!dediklerinde, peşine takıldı Yer ve gök, denizler ve dağlar, sahrâlar, onun ayağı altında dürülüyordu O, her adımını atışında, Yâ Rabbî! Hayât'a yaşam ver!diyordu Eksik vakit sonradan, bir anda yeryüzü katlanıp, hemen Harrân'a geldiler Oradakiler demin sabahleyin namazını kılıyorlardı

Ebû Abdullah elKureşî diyor fakat: Vefâtlarından sonra kabirde, hayatlarındaki gibi kerâmetleri ve tasarrufları aralıksız dört evliyâ gördüm Bunlar: Ma'rûfi Kerhî, Seyyid Abdülkâdiri Geylânî, Ukayli Münbecî ve Hayât bin Kays elHarrânî hazretleridir

Hikmetlerle doymuş, kalblere tesir eden sözlerinden bâzıları şunlardır:

Kalbinde, Allah korkusu bulundurmak ve sıddîklerin hâlleri ile hâllenmek isteyen kimse, her işinde sünneti seniyyeye yapışmalı, onu mutlaka yerine getirmeli ve helâl lokma yemelidir İnsanın meleklik sıfatından mahrûm olması; haram yemesi ve Allahü teâlânın yarattıklarına ızdırap etmesi sebebiyledir

Kalb yumuşaklığını, Allah adamı olan evliyânın sohbetlerine devâm etmekte aramalıdır Kalb nûrunu da, sohbete olan gayreti devâm ettirmede aramalıdır

Sâdık talebenin alâmeti şudur: Bir ân bile, Rabbini zikretmekten, O'nu hatırlamaktan ayrılmamalı ve O'nun hakkını gözeterek, farz ve sünnetlere devâm etmeli, dünyânın geçici zevklerinin sevgisini kalbe sokmayıp atmalı ve kalbinde dâimâ cenâbı Hakk'ın sevgisini bulundurmalıdır

Haramlardan sakın ve dünyâya düşkün olma Zühde, ibâdet etmek niyetiyle sarılmalı, yoksa kendisinin zühd sâhibi olduğunu gösterip, dünyâlıklara kavuşmak için onu vesîle etmemelidir

Muhabbet, yâni Allahü teâlâyı hoşlanmak, mârifetin (yâni O'nu tanımanın) ve Hakk'a giden yolun en büyük nişânıdır Bâkî, baki var olan sevgiliye, muhabbet ile kavuşulur

1) TabakâtülKübrâ; c1, s153
2) KalâidülCevâhir; s115
3) Câmiu KerâmâtilEvliyâ; c1, s410
4) ŞezerâtüzZeheb; c4, s269
5) TabakâtülEvliyâ; s430
6) NefehâtülÜns; s612
7) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c6, s225 *
 
Üst Alt