Avustralya'nın biyolojik açıdan tuhaf bir yer olduğu söylenebilir. Orada yaşayan memelilerin birden fazla - ve neredeyse tüm sürüngenler ve amfibiler - Dünya'nın öbür hiçbir yerinde bulunmuyor. Dünyanın öteki yerlerindeki hayvanlarla neredeyse birebir görünen çeşitler, evrimsel olarak bakıldığında çoklukla benzerlerinden çok uzakta yer alıyorlar. Kurbağaların devasa pitonlara ilgi duyduğu, kuşların çöplerinizi çaldığı ve her şeyin sizi öldürmeye çalıştığı bu ülke için "tuhaf" tanımlaması epeyce uygun.
Dahası, Historical Biology (Tarihsel Biyoloji) mecmuasında yayınlanan bir makalede detaylı olarak açıklanan yeni bir keşfin gösterdiğine nazaran tarih boyunca da durum böyleydi. Güney Avustralya'nın dış bölgelerindeki uzak bir büyükbaş istasyonunda bulunan Archaehierax sylvestris, 25 milyon yıl öncesine ilişkin, şaşırtan derecede güzel korunmuş bir kartal fosili ve antik Avustralya hakkındaki fikirlerimizi değiştirecek üzere gözüküyor.
Çalışmanın ortak muharriri Trevor Worthy, yaptığı açıklamada "ağaçlarda oturan tüm bu küçük memeliler ve göldeki hoş ördekler ve flamingolar ile bir arada bir tıp yırtıcının bulunması bekleniyordu" dedi ve şöyle devam etti: "Artık bir tane var ve bunun Kuzey Yarımküre'den epey farklı olduğunu görebiliyoruz - yani Avustralya biyota açısından esasen başka bir yola girmişti."
25 milyon yıl evvelki Avustralya - antik tarihin geç Oligosen periyodu - bugün bildiğimiz topraklardan çok farklıydı. Worthy'nin açıkladığı üzere A. sylvestris, "40+ santigrat derece ve milyonlarca sinek bulunan kurak çölde keşfedilmiş olabilir", lakin yemyeşil bir ormanda yaşıyor, fazla yaklaşan rastgele bir koala yahut ördeğin üzerine saldırıyordu.
Doktora öğrencisi ve çalışmanın başyazarı Ellen Mather ise, yaptığı açıklamada "Archaehierax sylvestris'in kısa kanatlı, uzun bacaklı ve ince yapılı olduğunu fosil kemiklerinden biliyoruz. Gagası, kama kuyruklu üzere çağdaş kartallarımızdan kimileri kadar büyük yahut keskin bir formda çengel değildi. Farklı bir halde, ayak parmakları, bilinen başka canlı yahut fosil çeşitlerine kıyasla daha geniş bir formda ayrılmış üzere görünüyor. Bu, ayak parmakları büsbütün uzatıldığında ayağa daha geniş bir açıklık sağlayarak av yakalamayı kolaylaştırmak ile ilgili olabilir" diyor.
Flinders University
Worthy'nin doğruladığı üzere bu tıp "katiyetle Accipitridae ailesi içinde... şahinler, kartallar ve eski dünya akbabaları ailesi" ve bu kümenin birçok fizyolojik özelliğini paylaşıyor. Fakat, o vakitler bugün olduğundan daha güneyde olan Avustralya'nın izolasyonunda gelişen evrim, birtakım gözle görülür farklılıkların da olacağı manasına geliyordu. Mather yaptığı açıklamada, kuşun "yaşayan rastgele bir cinse yahut aileye ilişkin olmadığını" açıkladı ve yeni tıbbın rastgele bir çağdaş tıbbın direkt atası olması pek muhtemel gözükmüyor.
Mather, "Bu bulgunun gösterdiği şey, Avustralya'nın bu vakit diliminde Accipitridae'nin evriminde kıymetli bir rol oynadığıdır" dedi. "Bu vaktin birden fazla kartal/şahin fosili, ailenin ortaya çıktığı düşünülen kuzey yarımküreden biliniyor; eşsiz bir Avustralya soyunun varlığı, bu ailenin bu vakte kadar dünya çapında sadece yaygın olmadığını, çoktan çeşitlenmiş olduğunu gösteriyor" diyor.
A. sylvestris'in keşfi birkaç nedenden ötürü kıymetli. Takım, bunun dünyadaki en eski kartal gibisi yırtıcı kuşlardan biri olduğunu açıkladı ve şaşırtan bir formda tamamlandı – Mather'ın belirttiği üzere "size üstte verdiğim tüm bilgiler, lakin iskeletin büyük bir kısmı korunmuş olduğu için mümkün oldu, bu da onu yaşayan kartallarla karşılaştırmamıza müsaade verdi." Worthy, takımın fosili kazma ve temizleme konusundaki şiddetli sürecini bitirdiği vakit, eksik kilit kesimler olarak sadece femur ve humerus ile birlikte 63 kemiği bulduklarını açıkladı.
Muharrirler, bunun ötesinde, fosilin global kıymete sahip bir bulmacanın birinci kesimi olabileceğini düşünüyor. Bugün yaşayan tüm kuşların yarısından fazlası ötücü kuşlar olarak da bilinen Passerine ekibine ilişkin. Yeniden de bu çeşitlerin ataları hala bir gizem - tek bildiğimiz Avustralya'dan geldikleri.
Worthy sözlerini şöyle tamamlıyor: "Avustralya papağanlarının ve güvercinlerinin kökenini şimdi bulamadık fakat en büyük soru ötücü kuşlarla ilgili. Avustralya'nın Oligosen devrinde bir vakitler ötücü kuşların kökeni olduğunu biliyoruz. Bu fauna 25 milyon yıl evvel Oligosen'in son kısmından, içinde ötücü kuşlar bulunuyor ve şimdiye kadar tanımlanmadılar. Bu en eski ötücü kuşların ne olduğunu bilmek, global değere sahip kilit bir sorudur."
