İnsan vücudundaki,
Karbonhidratlarının tümünü
Yağlarının tümünü
Proteinlerinin yarısını
Suyunun %10'unu yitirirse ömür tehlikeye girer.
% 1'lik su kaybında a Hipotalamusta susama merkezini uyarılır.
% 3'lük su kaybında a Kan hacmi ve fizikî performans azalır.
% 5'lik su kaybında a Birey konsantre olamaz.
% 8'lik su kaybında a Baş dönmesi, haddinden fazla yorgunluk, soluma güçlüğü oluşur.
% 10'luk su kaybında a Kas spazmı, çok yorgunluk, dolaşım - böbrek
yetmezliği üzere önemli sıhhat dertleri ortaya çıkar.
% 20'lik su kaybında a MEVT !
Vücuttaki su orantısının ehil seviyede tutulması yaşamsal ehemmiyet taşıdığından vücuttan kaybolan ölçülerde su alınması mecburidir. Ülkü vücut su nispetleri; metabolizmayı tetikler, hücrelerin kendini yenilemesini sağlar, yaşlanmaya karşı tesir gösterir. Kanın akışkanlığını sağlar, böylece kalp ve damarların yükünü azaltır. Omurga dahil bütün organlar bundan faydalanır; su orantısının bel fıtığına karşı bile büyük eği olduğu düşünülmektedir. Ayrıyeten cildin dolgun, pürüzsüz ve genç kalmasını sağlamaktadır.
İnsan vücudunun su içeriği yaş, cinsiyet, uzunluk uzunluğu, vücut tartısı ve fizikî aktiviteye nazaran değişir. Evlatların vücudunun su nispeti yüksektir (% 70, yeni doğan bebekte ise % 90) ve yaş ilerledikçe suyun bölgesini yağ dokusu almaya başlar. Binaenaleyh yaş ilerledikçe suyu daha çok tüketmek gerekir. Yetişkinlerde vücut su orantısı % 60, yaşlılarda ise % 50'dir. Sporcuların su nispeti ise standart bireylerden % 5 daha yüksek seviyede olması gerekmektedir. Yapılan egzersize bağlı olarak su içimi artırılmalıdır. Vücutta egzersiz sırasında kaybedilen suyun alanına konulması ve tekrar vücut su istikrarının sağlanması için kâfi su tüketimi kaidedir. Su tüketimi egzersiz sonrasında olabileceği üzere, vücudu su kaybına hazırlamak ismine egzersiz öncesinde velev egzersiz esnasında da (15'er dakikalık aralıklarla yudum yudum su içilmesi şeklinde) olabilir.
VÜCUT SU NISPETI TABLOSU
SU NISPETI Erkek Hatun
Az < % 55 < % 50
Sıradan % 55 - 65 % 50 - 60
Kuşkulu > % 75 > % 70
Böbreklerin vazifesini noktasına getirebilmesi ve hasebiyle vücuttaki yağ akımının istikrarlı olabilmesi için bol su tüketilmelidir. Zira karaciğerin vazifesini yapabilmesi, böbreklerin kâfi çalışmasına bağlıdır. Karaciğerin en önemli vazifelerinden biri, vücutta depolanmış yağları vücudun kullanabileceği güce çevirmektir. Gereğince su içilmediği takdirde böbrekler gereğince çalışamaz ve süzme sürecini gereği üzere gerçekleştiremez. Karaciğer de böbreklerin hizmetini üstlenmeye başlar, kendi hizmeti 2. plana düşer ve daha az yağ yakmaya başlar. Yakılmayan yağlar vücutta birikmeye başlar. Kilo kaybı konumuna kilo alımı kelam konusu olur.
Suyun zayıflama üzerine olan tesiri göz gerisi edilemeyecek kadar ziyadedir. Gerek midede yarattığı hacimden ötürü alınan besinlerde kısıtlama yapması, gerekse metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi artırması ve bir de sindirime olan katkısı! Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, tersine keyif vermeli. Suyun sağladığı yararlar bunlarla hudutlu değil elbette:
Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, başkaca atık eserlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar.
Ağız, göz ve burun üzere vücut dokularının nemlenmesini sağlar.
Vücuttaki kan, gastrik likit, tükürük, amniyotik likit (gebelikte) ve idrar üzere vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.
Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine ekte bulunur.
Cilt sıhhatinde, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının kontrolünde, ödemin atımında rolü vardır.
Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde vazife alır.
Kilo alıp vermeden ötürü oluşan sarkmaları sporla birlikte önler.
Vücudun muhtaçlık duyduğu iz minerallerin pek birçoklarını sağlar.
Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar.
Su ömrün vazgeçilmezleri arasında olmasına karşın asıl sorun su içme kültürünün geliştirilememesidir. Hiçbir likit içeceğin suyun konumunu tam mealiyle tutmadığını unutmamak gerekir.
Su içmek için susamayı beklememeli !
Suyu ne hengam ve nasıl almalıyız?
Su dışındaki pek çok likit hayatımızda önemli ölçüde mahal almaktadır. Çalışma hayatının vazgeçilmez ikramları çay, kahve, neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları vb. içecekler. Bu içeceklerden kimilerinin diüretik tesiri olduğundan vücudun gereksinimi olan sıvıyı karşılamayacağı ve velev vücuttan likit atımını artıracağı için suyu su olarak içmek gerekir. Öğünlerden 30 yahut 15 dakika evvel alınan suyun metabolizmayı hızlandırma üzerine ve midede hacim oluşturarak öğünde çokça besin alımı engellemek ismine göz gerisi edilemeyecek yararları vardır. Son günlerde sıkça tartışılan bahislerden biriyse yemek tarafken su içelim mi? Şayet ki kişinin yemek bölgeyken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmelidir. Lakin tüketmiyorsa kendini de zorlamamalıdır. Zira bir öğünde likitle birlikte midenin alabileceği kapasite muayyendir. Yemekle birlikte su alındığında mideye daha az besin alınmaktadır. Su içilmeyen günlerde ise kalan kısım da yemekle doldurulmak istenir, daha ziyade besin tüketilir. Suyun yararını en üst seviyede sağlayabilmek için yemeklerden 15 dakika evvel su içmeli ve yemek sırasında su içme alışkanlığı varsa devam ettirilmelidir.
Tabiattaki yararlı olan her şeyin ziyadesi da zararlıdır. Az içilen suyun zararı kadar ziyade içilen suyun da özelikle kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarında zararı vardır. Tüm bu malumatlar böbrek ve kimi sindirim sistemi hastaları için değişkenlik gösterebilir. Gereğinden çok çokça su içilmesi vücutta toksik tesir yaratarak su zehirlenmesine neden olabilmektedir.
Suyun; yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok kıymetli vazifeleri vardır. Su, kabızlığa en güzel dermandır. Su eksikliği sırasında vücut, iç dokularından (özellikle de kalın bağırsaktan) su çekerek dışkının sertleşmesine, hasebiyle kabızlığa yol açar. Ehil su tüketildiği takdirde bağırsakların çalışması sıradan seyrinde olur ve kabızlık önlenir.
Vücutta mahsusen el, ayak ve bacaklarda oluşan ödemi engellemek için en düzgün formül su tüketmektir. Ödemi yok etmek için alınan ilaçlar, bitkisel eserler süreksiz bir formüldür. Başkaca su, kasların istikrarını sağlar, cilt kuruluklarını önler ve kilo kaybından sonra gelişen sarkmaları engelleyerek cildin esnekliğini devam ettirir.
Kilo kaybetmek, kilo korumak ve çokça besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Pekala lakin günlük su tüketimi ne kadar olmalıdır? Sağlıklı bir bayanın günde 10 bardak, erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo ziyadesi olan kimselerin bu ölçüden daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir. İçilen çay, kahve, kola üzere içecekler diüretik oldukları için asla suyu yanını tutmamakta, vücuttan su atımını artırmaktadır. Nasıl Türk kahvesi yanında su içiliyorsa, tıpkı formda çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekmektedir. En güzel çözücü, saf, eksiz ve doğal olan içecek su olduğu için günlük likit gereksiniminin 3/4'ü su olarak tercih edilmelidir. Münhasıran yaz periyodunda suya daha bir kıymet vermek gerekmektedir.