Son Konu

Buket Harıkçı Yazio: Yoga Üzerine Muzaffer Alemdar ile Röportaj

klimaci

Yeni Üye
Katılım
9 Ocak 2022
Mesajlar
151,968
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
45
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
s-58dbcff41c9644fec463e68f451b9cb4c94f2808.jpg


Hepimiz kendimizi sağlıklı, mutlu, enerjik ve donanımlı hale getirmeye çalışıyoruz. Bunun için bazen sanat bazen spor bazen bir hobi edinerek gerçekleşmesine alan açıyoruz. Herkes kendine en uygun olanını en iyi hissettirenini bulmaya çalışıyor fakat sanıyorum yoga artık en çok tercih edileni ve en ses getireni oldu zaman içinde. 

Eğer yogaya dair aklınızda sorularınız varsa, anlam bulma arayışı içinde iseniz sizi bu keyif veren ve öğreten röportajımıza bekliyoruz.

Kendi adıma söyleyeceklerim ise şunlar olacak; ilk kez bir meslektaşımla röportaj yapmak beni her zamankinden çok daha fazla heyecanlandırdı. Röportajın sesini kaydederken de dosyaya oluştururken de gayet etkisinde idim ve bilincime kazıdım her bir satırını. 

Yogaya bakışım, yaklaşımım her geçen gün değişip dönüşüyor.

Yoganın hayatımda olmasına şükretmediğim bir gün olmadı herhalde.

Vesile olduğu sonsuz güzellikler için minnettarım.

Nameste!


Bize kendinizden bahseder misiniz?




Küçüklüğümden bu yana spor yapıyorum. Spora boksla başladım. Babam Almanya eyalet boks şampiyonu olduğu için ‘’Nakavt Kralı’’ilan edildi. O dönem 1969-1979 yılları arasında Almanya’nın en ünlü boksörlerinden biriydi. Almanya’da dört kez eyalet şampiyonluğu yaşadı. Gazetelerde ‘’Müthiş Türk’’diye manşet atarlardı. Tabi babamın oğlu olduğum için de küçüklüğümden bu yana boks yapıyorum. Boks ve boksla ilgili egzersizlerin içinde büyüdüm. O yüzden sporla hep iç içe oldum. Spor hep hayatımın içinde oldu.

Daha sonra eğitim hayatımın lise kısmında spor akademisine girmeye karar verdim ve kazandım. Ardından o dönemlere denk gelen ekonomik kriz nedeniyle babamın yürüttüğü işler battı ve ben öğrenciyken çalışmaya başladım. Fitness salonlarında işi öğrenmek için gece gündüz, hiçbir karşılık almadan çalışmaya başladım. Bu arada okul hayatım devam ediyor ve ben gün içinde sekiz otobüs kullanarak hem işe hem okula gidip gelmeye çalışıyorum.  Sürecim böyle ilerlerken; fitness, grup dersler ve özel derslere yöneldim. Çalıştığım yerlerde çok iyi hocalarım vardı. Birçok yerde eş zamanlı çalıştım. Üniversitenin kampüsünde, farklı fitness merkezlerinde çalışarak pilates karşıma çıktı ve ciddi merak sardım.

Ardından fonksiyonel egzersizler hakkında çalışmalarım oldu ve öğrencilik zamanlarımda özel dersler vermeye başladım. Türkiye’de ilk özel derslerin yayılmaya başladığı zamanlarda ben özel ders vermeye başlamıştım. Ardından pilates eğitimleri ile sürecimi desteklemeye devam ettim ve ilk pilates eğitimimi The Pilates Coach diye bir kuruluştan aldım. Joseph Pilates’in kurucusu olduğu ve eğitmen eğitimlerinde bu ekolü öğreten bir sistemdi. Bir ay süren bu eğitim oldukça öğretici ve donanımlı idi. Şimdiki eğitimler gibi bir hafta olmuyordu eğitimler. Ardından bir eğitim daha aldım ve bu eğitimin hocası Madonna’nın eğitmeniydi. Dünyanın en iyi pilates eğitmenlerinden ve pilatesi dünyaya tanıtan Michael King’ten toplamda üçüncü seviye eğitimler aldım ve bu eğitimler toplamda 3 ay sürdü. O dönemler fitness ve pilatesi birleştirerek hem grup hem de özel dersler vermeye devam ettim. Birçok spor salonunda fitness, step aerobik, pilates, boks içerikleri ile dersler devam etti. Şunu söyleyebilirim, öğrenci iken çalışıp kazandığım gelirimin çoğunu eğitimlere harcadım. ACE (Amerikan Egzersiz Konseyi) diye bir eğitim var. Bu eğitim dünyada geçerliliği olan eğitimlerden biri. Oldukça uzun sürer. 

Ardından postür üzerine eğitimler almaya devam ettim. Doç. Dr. İrfan Gürmez hocamdan 200 saatlik süren bu eğitim ile birlikte spor ve egzersiz üzerine   gündemde hangi eğitim varsa almaya ve araştırmaya devam ettim. Akabinde lisansımı da yaptığım Marmara Üniversitesinde ‘’Hareket ve Antrenman Bilimleri’inde yüksek lisan programına katıldım ve zamanım olsa doktora da yapardım fakat çalışmaktan ve yoğunluktan dolayı şu an için bu kısımda durdurmuş oldum. Fitness ve personel trainer hayatım böyle geçti. Ardından yoga asanalarına merak sardım. Hareket ve antrenman tekniklerine hâkim olduğum için yoga asanalarını bu minvalde incelemeye başladım. Hangi açılar, hangi hareketler bize iyi geliyor, hangi formda yapılırsa postürümüze etki eder diye çalışmalarımı sürdürmeye devam ettim. 

Sonra yoganın bilimine ve ilimine merak sardım ve araştırmalarım sonucu alacağım eğitimin Yogababa Adnan Çabuk ve eşi Lordes Çabuk’tan almaya karar verdim. Zaten küçüklüğümden bu yana meditasyonla ilgiliydim. Çeşitli uygulamalar yapıyormuşum ve sonradan öğreniyorum ki onların hepsi meditasyonmuş. Arkasından yoganın ezoterik sitemi ile nefesi, enerji bedenini, zihinsel ve fiziksel bedenin akışını, meditasyonun içinde zihinsel kontrolümüzü, yüksek bilinç ve farkındalığımızı arttırmanın yollarını içeren eğitimler ile yogayı hayatıma dahil etmiş oldum.

Size özellikle benim merak ettiklerim ve genel olarak yoga hakkında sorular hazırladım. Başlıyorum. ‘’Düşünceler beynin dili, duygularsa bedenin dilidir.’’ cümlesinden yola çıkarak yogayı bize nasıl anlatmak istersiniz?


Zerdüştlük (Ahura Mazda) diye bir din vardır. Orada sadece iki kriter vardır. 

‘’İyi düşünürsen iyi konuşursun, iyi konuşursan iyi eylem yaparsın.’’ bunu öğütler. Diğeri de derki ‘’kötü düşünürsen kötü konuşursun ve kötü eylemler yaparsın.’’ Sadece zerdüştlükte bu iki kriter vardır ve ‘’bunlara dikkat et’’ der. Baktığında tüm dinlerin, bütün düşüncelerin, yoganın hepsi bu kaynaktan gelir. Çok basit, çok anlaşılır, karmaşık olmayan bir din ve öğretidir. Dediğinizden onu çıkardım.

Duygular, söylediğin düşünceleri, duygulara, duygularsa hareketlere dönüşüyor. Yogada da böyle; eğer güzel düşünceler varsa zihnin de dilinden de güzel şeyler çıkar. Sen zihnini temiz tutarsan ve bazı o basamakları yerine getirirsen vicdanınla hareket edersin. (Vijnanamaya Kosha) Yogiler de hep vicdanı ile hareket ederler amaç yogada hep vicdan ile hareket etmektir.  Senin duygu ve düşüncelerini sentezlerden geçirip güzelleştirerek, vicdanınla hareket etmen gerektiğini vurgular. Evin en çekirdeğine, kabuğuna gitmektir.


Newton’cu bakışına göre dış çevre iç ortamımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi kontrol eder. Peki, biz kendimizi dış çevreden soyutlamadan daha çok içimize nasıl odaklanabilen olabiliriz?


Yoga zaten bize bunu yapmayı söyler. ‘’Sen izleyicisin, seyircisin, sen bir tiyatro sahnesini izliyorsun, izleyici olarak kal, her şeyi izle. Ama bunu yaparken yüksek farkındalık ile izle. Çevreni izle, iyiyi izle, kötüyü izle, güzeli izle. Fakat bunların içine girip de o karmaşıklığa düşmeden, izleyiciliğini farkındalığınla yaşayarak izle.’’ der. Hayatla bir ‘’komanda gibi uyumlan’’ der. Eğer dış çevrene uyumlanırsan ve ondan kaçmaya çalışmadan yaparsan dış çevrendeki o seni etkileyen olayları düşünüp de ‘’ben bu olayları kabul etmiyorum ve kaçıyorum’’ dersen, o olayları hep yaşamayı çekmiş oluyorsun.

O seni etkileyerek, yaşamında kalan olayları izleyerek dönüştürme alanı açıyor yoga. İzleyip bir kalkan oluşturup dönüştürmek için kaynaklar sunar yoga. İnsanlar ne yapıyorsa yapsın onları bir renk olarak göreceksin. İyiyi de kötüyü de. Sen onlardan etkilenmeden içe dönüyorsan yani vicdanına doğru dönebiliyorsan o zaman sen her şeyi, yoga alanında her şeyi tamamlamışsındır demektir.  Yoganın nihai amaçlarından biri de budur.

Yogada dualite vardır. İyi kötü, güzel ve çirkin. ‘’Çevrende bunlar hep olacak’’ der. Sen bunları dönüştür diye olaylar çıkarır hayat karşına. Bunları kabul etmek zorunda değilsin ama dönüştürmek zorundasın. Bundan sıyrılmadan, kaçmadan, izleyerek. İzledikten sonra zaten sessiz durup bir kenarda ve izlemeyi, özbilincin ile yaptığında yüksek seviyede bunu sürdürürsen, sen o zaman ancak iç dünyana ulaşabilirsin.

İzlersen ulaşabilirsin.


Yogada teslim olmak ne demek?


Yogada teslimiyet vardır. (İshvara Pranidhana). Çünkü teslim olursan sen sadece eylemlerinden sorumlu olursun. Seçeceğin eylemler sana aittir. Güzel eylemler, çirkin eylemler, kötü sözler ve iyi sözler. Bunlar sana aittir. Yapacağın eylemler de sana aittir. Örneğin meditasyona başlamak, öfkeyi yenmek için uğraşmak ya da üniversiteye gitmek. Ama eylemlerinden sonra yapacağın şeylerden sonra sonucuna sen karar veremezsin. İşte bu ‘’yogada teslimiyet’’in ifadesidir. Eğer bunun farkına varırsan yani sonucunun senin çabanla olmayacağın bilincine varırsan hiçbir zaman mutsuz olmazsın. Çünkü Yaradan’a teslim olmuşsundur. Yapacağın, düşündüğün eylemlerin ne yaparsan yap sonucunun değiştirilemeyeceğini anlamış olursun. Başına bir şey geldiği zaman bunu değiştiremeyeceğini bildiğin için huzurlu, rahat ve güvende olursun.

Teslimiyette en temelde bu unsurlar vardır. Belirtmeliyim ki yogada teslim olmak şu demek değildir; teslim olup yan gelip yatmak. Uğraşacaksın... Diyelim kolun kırıldı, kulağın kesildi, yakınmayacaksın, onun öyle olması gerekiyormuş. Belki kulağın kesilmese kafan, boynun kopacaktı. Teslimiyet budur. Hem zihnini hem bedenini, bütün bedenini Yaradan’a bırakmaktır. Tasavvuftada meditasyonda da ve tüm dinlerde de vardır. Yaradan’a, Allah’a veya ismini ne koyduysan o güce nasıl sesleniyorsan ona teslim olmalısın. 

Teslimiyet konusu hassas bir konu ve karıştırılıyor çoğunlukla. Çok sık duyduğumuz şu evrene mesaj yolla cümlesiyle, yan gelip yatmakla teslimiyet gerçekleşmez. Yapılması gereken ve yoganın amacı yüksek mutluluğa karıştırmaktır ya, buna kavuşmak için teslim olmak gerekir. Teslim olduğun zaman mutluluğu, huzuru, güveni yaşarsın. Bu durumdan sonra başına ne gelirse iyi ya da kötü düşünebileceğin, buna teslim olduğun için zihni serbest bırakarak, diğer yola geçiş yapabilirsin.


Yoganın sekiz basamağı vardır. Bunlar neyi ifade eder?



Yoganın sekiz basamağının hepsi birbiriyle bağlantılıdır. İlk önce der ki; sen kendinle ilgili bazı geliştirmen gerekenler var ve sonra çevrenle ilgili yapacakların var onlarla da ilgilen. Yama ve Niyama’dır bu. Burada şiddetsizlik ve sevgi vardır. Şiddetsizliğin kendisi sevgidir. Çünkü sevgisi olan kişi hiçbir şeye şiddet duyamaz. Şiddet duyan kişi çiçeği koparamaz, kediye vuramaz, bir insana kötü bir şey söyleyemez.

Yogada birinci kural sevgidir. Dinlerde de böyledir. Sev, merhamet göster, şefkat duy… Daha sonra makul olmaktan bahseder. (Tapas) Hareketlerinde, davranışlarında, düşüncelerinde makul seviyede olmayı öğütler. ‘’Sevincinde, üzüntünde, meditasyonunda, eğlenmede makul olmayı koru’’ der. Hz. Muhammed bir gün insanları görür ve sorar; ‘’Neredesiniz siz, neden görünmüyorsunuz ne vakittir?’’ 

‘’Muhammed’im iki gün iki gece namaz kıldık’’ diye karşılık alır. Ardından ‘’olmaz böyle’’ diye ekler. Siz çıldırdınız mı? Eviniz var işiniz var. Allah sizden bunu istemiyor.’’

İbadetin bile makul olanından söz eder. İşte makul olmak ibadet için de geçerli bir davranıştır.

Kendini geliştirmek konusunda tüm dinleri araştırmayı öğütler bu basamaklar. Çünkü kişinin gerçek hakikate ulaşması için bu bir safhadır. Yama ve Niyama’lar dürüstlükten bahseder. Bu temiz ve saf olmaktır. ‘’Ruhunu ve kalbini temiz tut’’ der. Eğer bunlar için bir çaban olmaz ve uzaklaşırsan ki bu durumu ‘’Ego’’ başlığı altında da inceleyebiliriz. Ego olduğunda bir sonraki basamaklara erişebilirsin ama o yüksek mutluluğa giden yollara varamayacağını söyler. Budizm’de de İslamiyet’te de böyledir. Çok basittir aslında, kalp temizliğidir bu. ‘’Temiz kalp ile yola çık’’ der. Yoga ya da çıkacağın her yola da. İçeriye, kendi evine yaklaşman için önce. 

Bir diğeri nefesfir. Prana, ‘’enerji’’ demektir. Enerji güneş, ay, çiçek, doğa, insan… Yogadada (pranamaya) nefesini kullanmayı öğretir sana. Nefesi kullanmayı, nefesinle birlikte odaklanmanı, yoğunlaşmanı sağlar ve söyler. Yani şudur; ilk önce kendinle ve çevrenle olan ilişkilerini düzeltin, daha sonra senin devamlı her gün yaptığın ama fark etmediğin nefesini kontrol etmeni söyler nefesinle. Çünkü fiziksel bedeninin arınacağından bahseder ki; yogada fiziksel beden çok önemlidir. Toksinleri atar. Dürüst olmak evet yoga için önemlidir fakat bunu elde edebilmek için nefesinle uyumlu bir bedene sahip olmak gerekir. 

Yogadaki birçok nefes tekniği akciğer kapasitesini arttırmak için yapılır. Zihni rahatlatmak için de nefes teknikleri uygularız yogada. Yapılan araştırmalarda yogilerin bulduğu nefes tekniklerinin ne denli doğru olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Yogik nefesi örneğin, karından alırsın göğse sonra tekrar karından verirsin ve en son göğüsten bırakmış olursun nefesi. İnsan sağlığı için en önemli nefes tekniklerinden biridir. Nefesi kullandıkça oksijen taşıma kapasiten artar ve organların hücresel olarak yenilenir. Bunların hepsi nefes ile olur. Bu sebeple yogada nefes çok önemlidir. Meditasyona ve zihne girmek için nefesi kullanırsın. Kapalabhati Nefes’i vardır mesela akciğeri temizler ve birçok nefes vardır kişinin organlarının sağılığını arttıracak. Aslında biz nefes teknikleriyle fiziksel bedeni uyarıp zihinsel bedene ulaşmaya çalışırız.  

 Sonra Asanalar vardır basamaklardan birisi olarak. Yogada asanalar için der ki; tamam hareketleri yapıyorsun ama üç-dört basamak sonra meditasyona girmen lazım. Onun için meditasyona oturduğunda vücudunda ağrılar ve acılar oluşmasın… Meditasyonda bağdaş kurduğumuz zaman kök çakradan en son baş çakrasına kadar düz olması gerektiği için (kundalini enerjisi) kaslarının esnek olması lazım. Asanalardaki hareket geçişleri ve hareketlerdeki genişlik bunu yapabilmek içindir. Yogadaki nihai amaç senin meditasyondaki duruşunu hazırlanmaktır. Asana pratiklerinin yapılamasının en büyük ve birinci nedeni budur. İkinci nedeni, kasların üzerindeki fasyaları açarak enerji bedenine, içe doğru meditasyondaki o alana yaklaştırmak içindir. Asanalar bireyi daha esnek yapmak için değildir ya da el üzerinde takla atmak için değildir. Bunlar için oluşturulmadı Asanalar.  Ben en çok da bunları anlatmak istiyorum Youtube kanalımda, sosyal medyamda. Tek vizyonum bu. Yoga asanaları yap evet, esnek olmak iste ama nefesi kullanmıyorsan, Asanaları meditatif halde yapmıyorsan çok güzel bir egzersiz yapmış olursun. Yoga yapmış olmuyorsun. Yoganın egzersiz kısmını yapmış oluyorsun. İstediğin kadar takla at, istersen havada dur, hiçbir anlam ifade etmiyor. Günümüzde insanlar yogadan sırf bu yüzden soğuyor. 

Yoganın o klasik, spiritüel yapısı sana böyle söylemez. Asana’arı yaptığında egzersiz yapmış oluyorsun yap zaten, çok sağlıklı ama yoga yapıyorum diyorsan bunu egzersizden ayırmalısın. Birisine yoga yapıyorum, yoga ile ilgileniyorum diyorsan senin, el üzerinde durman değildir marifet ilerlemiş olman yogada.

Yogada asanaları nefes ve meditatif halde yaparak sen o akışı tamamlarsan yogada ilerlemiş olursun. En basit üç, beş hareketi yapan ilerlemiş olur zaten. Yogada baş üstü hareketler değildir seni ikinci üçüncü seviyeye taşıyan şey. Yoga fiziğini düzeltir, vücuttaki bezelere baskı yapar, o yapılan hareketlerde bezeler aktif hale gelir işte bunlar gerçekleşirken; epifiz ve hipofiz bezleri gibi vücut içi dinamiklerin dengeli çalışmasını sağlar. Çakraların olduğu alanlara baskı yaparak o alanlara baskı uygular ve genişlemesine neden olur. Asanalar kökten tepeye doğru tıkanıkları açar; sen evde yuvada ve içte kalabil diye.

Bir başka basamak olan ‘’Arzularını Kontrol Et’’mektir. (Pratyahara) Yoga ‘’Sen eğer arzularını kontrol edebilirsen o zaman eve içe daha yakın olursun, arzularını kontrol ettikten sonra konsantre olursun’’ der. (Dhana) 

Dışarıdan gelen tepkileri, çevreden gelen uyaranları düşünmemeyi söyler arzuları kontrol etmek. Biraz önce teslimiyette de konuştuğumuz şeye benzer bu. İnsanlar ne derse desin içinde, kendinde kalmaya çalışmak hem teslimiyetin hem de arzuları kontrolün içerisinde bir konudur. Yogada ve pratiklerde arzuların kontrolüne en güzel örneklerden biri dedikodu yapmamayı vurgulamaktır. Duyguların kontrolünü sağlamak önemli bir konudur yogada. Bunu şimdiki yaşantımıza çevirmemiz gerekir. Beş bin sene önce böyleydi, hâlâ böyle. İnsanlığın; kıskançlıkları, hasetleri, arzuları bizi içimizden, evimizden uzaklaştıran uyaranlardır. Yoga bunlardan kaçmadan farkındalığı arttırarak halletmemiz gerektiğini vurgular.

Hepsi sırayla. 

Sonra konsantre olmaktan bahsedebiliriz. Konsantre olmak demek bir şeye bakıp saatlerce kalmak demek değildir. (Drana) Konsantrasyonda seni dışarıdan etkileyen unsurları kontrol edebilir hale geldiğinde artık meditasyona rahat girebilir oluyorsun. Birinci basamaktan bu basamağa kadar çok yol var. Bunu yapabilmek için çok derin çalışmalardan ve çok tekrarlardan geçmemiz gerekir. Kolay değil. Artık hazırsan bir şeylere konsantre olabilirsin; bir nesneye, muma, ışığa, sese, kokuya… Onun içinde akmaya çalışmalısın. ‘’Zihninde sadece o olsun’’ der yoga. Nefesinin içindekini algıla ister meditasyon. Bu drana pratiği yani bir şeye konsantre olma çabanın hepsinin altındaki niyet meditasyona ulaşman içindir. 

Drana meditasyondan önceki basamaktır. İşte bizler ego sahibi olduğumuzda konsantrasyon bozukluğu yaşıyoruz. O sebeple yoga yapmak, meditasyonda olmak egonun zorlandığı bir konudur. Teslimiyette olmazsan, makul olmazsan konsantre olamazsın. Onu bile abartmış olursun. ‘’Zihninde ve meditasyona girmek için o hale (fiziken hazır olmak) geldikten sonra en alttaki bir önceki basamağı da tamamla’’ der. Meditasyon ondan da kurtulmaktır. ‘’Meditasyona giriyorsun şimdi otur ve izle’’ der. ‘’Sen oradasın ama orada değilmişsin gibi izle’’ der. Meditasyonda bir çaba yoktur. Diğer basamakları yaptıktan sonra diğer basamakları yapma halidir meditasyon. Kendini bırakma halidir. Çabasız, seyirci kaldığın bir hal. Çalışılarak gelinecek bir nokta değildir. Diğer basamakları yaparsan ulaşabileceğin bir noktadır. Birisi sana ‘’Meditasyon öğretiyorum’’ derse oradan kaç ve onun hiçbir şey bilmediğini bil. Bu bir uyarı olsun. Yedi basamak öğretilir ama meditasyon öğretilemez. Nyama, yamalar anlatılabilir, konsantrasyon öğretilebilir ama meditasyon öğretilemez. Yaşanarak hissedilebilir anlaşılabilir bir şey. Kendini bırakma halidir ve orada gelecek her şey kişinin kendi tecrübesidir.  Sorgulanamaz, ne yaşanıyorsa kişinin kendine hastır ve bu başka birisi tarafından düzeltilebilecek bir şey olmadığı gibi tektir, özeldir. 

Meditasyondan sonra bir basamak daha gelir; Samadhi…

Samadhi’de öğretilebilecek bir şey değildir. Yaşarsın ya da yaşamassın. Yeter ki bu basamakları yap. O aşamaya gelmeyi arzulama. Samadhi, yüksek mutluluk halidir.  Bu da anlatılacak bir şey değildir. O zaman hakikatle, evrenle buluşup gerçek hakikati bulabilme, bütünleşme anıdır. Evrenin sen, senin evren olduğunu, hepimizin sevgiden yaratılıp birbirimizle ilişkili olma halini anlama halidir. Sufizim’de buna ‘’Vecd Olma Hali’ denir. Kendine geçme olarak özetleyebiliriz. Samahdi, insanın kendiyle bütünleştiği haldir ve andır. Yoganın bütün basamakları yüksek mutluluğu, yüksek farkındalığı ve bilinci sağlamak içindir. Tüm basamaklar burada son bulur.

Yoga pratiklerinde, akışlarda spesifik olarak denge duruşları vardır. Bunların soyut olarak içsel dengeye katkısı nedir?


Yoga asanalarında özellikle denge gerektiren hareketlerde tekrar basamaklara dönersek, nefes ve meditasyon giriyor devreye. Sen eğer o denge akışında meditasyonu kontrol edebilirsen dengede durabilir oluyorsun. Nefes ve konsantrasyon dışarıdan gelen uyaranları bir kenara atıp sadece vücudunla, fiziğinle, içinle bir olabiliyorsan dengeyi sağlayabilir oluyorsun. Bu senin iç dünyana da yansıyabilir oluyor. Daha uzun vadede bireyin davranışlarına, hareketlerine de yansır. Ama yansımaya da bilir. Yani sen dengede durduğun için farklı kazanımlar elde edebilirsin. Kimisi dengede hiç nefesi ve konsantrasyonu sağlamada çok yeteneklidir, kasları esnektir dengede durur, bunun iç yaşantısına yansıyacak diye bir anlamın yoktur. O dengeyi farkındalıkla yaparsan, yaşarsan o zaman fayda kazandırır.


Bir canlı yayın sohbetiniz anında dikkatimi çekmişti, uzun bir süre hayvanları gözlemlediğinizi ifade ettiniz. Elbette nefesi önceliklendirerek hangi bilgi ve deneyimleri elde ettiniz? Canlıların nefes alışverişlerindeki farklılıkları bize yoga bakış açısıyla değerlendirebilir misiniz?


Bir kitap okumuştum. O kitapta sadece insanların ağızdan nefes alıp verdiğini söylüyordu.

 Sonra hayvanları gözlemlemeye, hayvanat bahçelerine gitmeye başladım. Belgeselleri takip ettim. Ve gözlemlerimin sonucunda hakikaten hiçbir hayvanın ağzından nefes almadığını gördüm. Yoktu.

Eski dönemlerde, insanlar doğal beslenirken, doğadan kopmaya başlamadan önce hep burundan nefes alıp verirdi. Bebeklerde doğduktan sonra doğru nefesi kullanarak gelişirler. Yogada bu sebeple burundan nefes alıp verilmesini söyler. Çünkü bunun fizyolojik olarak etkileri vardır. Burundan nefes alındığı zaman oradaki mukozalar, kıllar filtre görevi yapar ve burundan nefes alındığı zaman soğuk havayı ısıtır, ciğerlerin zarar görmemesini sağlar. Nedeni budur. Burundan yavaşça nefes vermek, parasempatik sinir sistemini uyarır. Kişiyi daha içe çeker, içe yönlendirmiş olur. Mesela yoga pratiklerinde nefes tutma vardır. Nefesi alırsın tutarsın ve verirsin. Toksinleri yavaşça nefes yoluyla atmış olursun ve gevşeme yaşatmış olursun vücuda. Biz de alem olarak hayvanlarla aynı yerde olduğumuz için ilkel olanı, gerçek olanı yapmayı hedeflenmeliyiz konu nefes olduğunda.


Oldukça fazla sayıda nefes tekniği var. Örneğin; Kabalabatti nefesi direkt olarak karın bölgesinin çalıştırıldığı bir teknik. Diyorsunuz ki karın kası elde etmek için bu tekniklerle nefes çalışın. Detaylandırabilir misiniz?


Eğer kişi yoga değil de egzersiz yaparak kas elde etmek ve özellikle karın kası istiyorsa, bunu hareket etmeden sadece nefes çalışması yaparak elde etmesi mümkün. Çok yoğun mekik çalışıyorcasına karın kasını aktifleştirebilir. Bu kabalabatti nefesi ile de mümkün. Burada kasları sık- bırak uyaranıyla aynı mekikte yarattığımız etkiyi yaratmış oluyoruz. Hatta daha sağlıklı olduğunu söylemek mümkün. Çünkü herhangi bir omura ve ekleme baskı yapmadan gerçekleştirmiş oluyorsun. Üstelik bunu nefesin ritmiyle yaptığın için en içteki kaslar devreye giriyor. Yani global en üstteki değil, Rectus Abdominis dediğimiz Core bölgesi kasları devrede oluyor. İnternal, Eksternal Oblique kasları. Bunlar devreye girdiği için onlar kuvvetlenmiş oluyor. Bu kasların incelmesini ve sıklaşmasını sağlayabilecek de bir nefestir.


Parasempatik sinir sistemimiz istemsiz çalışan sistem ve kaslardır. Yoga pratikleri, spor veya egzersizin herhangi bir dalında olarak vücuttaki bu sinir sistemimizi nasıl etkiliyor?


Parasempatik sinir sistemi bir sinir ağıdır. Kasların rahat ve gevşek olmasıyla alakalı olan bir durum değildir aslında. Çok gergin kasları olan bir insan da meditasyon yapabilir. Parasempatik sistem hormonal bir sistemdir. Hormonel olduğu için nasıl egzersiz yaparak serotonin, endorfin gibi diğer bütün hormonlar bizi mutlu kılıyorsa egzersizle birlikte o rahatlama ve gevşeme anında (yoga, pilates vs.) devreye girmiş oluyor. Uğraştığın herhangi bir branşta uygulamada ve harekette hep sinir sistemleri devrededir.


Nöroplastite ve epigenetik… Bu kavramlar artık sporla, yogayla, meditasyon ile birlikte anılıyor. Siz bu kavramların içerisine neler eklemek istersiniz?


Mesela benim dedemin dedesi şeker hastası diye ben Tip1 Diyabet hastası olabilirim, bu bir olasılık evet ama sonradan olan şeker hastalığı genetik olmuyor. Bunu biz kendimiz besleyici olmayan, zarar içeren şekerli gıdaları tüketerek, kendimiz üretiyor oluyoruz. Aynısını yoga veya egzersiz üzerinden ele alacak olursak bunların hepsi bizim seçimlerimizle biz kendimizi fiziksel ve zihinsel olarak yenilemiş oluyoruz. Bu da fizyolojik olarak çalışan sistemler aracılığıyla gerçekleşiyor. Normal bir insanın beyninden ayak parmağına dakikada 6 litre kan dönerken, egzersiz yapan birinin hareket halinde dakikada 24 litreye kadar çıkıyor. Bu ne demek oluyor? 

O kan devamlı damarlarımızdan geçerken, hücrelerimizi yeniliyor. Kanın içindeki atıkların daha rahat tespit edilmesini ve atılmasını sağlıyor. Vücudun kendini yenilemeye karşı yeteneği zaten var ama egzersizle, hareketle, meditasyonla bu süreci daha derin ve olgunlaştırmış oluyoruz.  Sadece bunu bilmek bile hareketli olmamız için bir neden olmalı. Bu bizim seçimimiz. Nöroplastite ile genç kalmak, dinç kalmak bizim elimizde. Epigenetik olarak ele alacak olursak, torunlarımıza kendimizden emanetler etmiş oluyoruz.


Yoga pratiklerinin duygusal bağımlılıklar üzerine etkisi nedir?



Yoga bağımlılıklardan kurtulmaktır. Çünkü bir nesneye veya birisine bağımlı olursan, mutluluğunu ona yüklemişsin demektir. O olmadan mutlu olmayacağını bilmen ve böyle yaşaman seni o şeye bağımlı hale getirmiştir ve bu da içten- evden uzaklaştırır seni. 

Alkol içersen mutlu olursun. Âşık olur, onu görmezsen mutsuz olursun. Bağımlısın çünkü. Duyguların, zihnin bile artık onun hakimiyeti altındadır. Bir duyguya da bağımlı olabilir insan. İşte bu noktada yoganın 8. basamağında yüksek mutluluk haline ters düşmüş oluruz. Keyif, coşku, neşe halinden uzak tutacak her şey bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Bağımlılık, mutluluğu, neşeyi, güzel yaşamayı etkileyen faktörlerden biridir duygusal olarak. Bu bile mutluluğun kuralı olmalıdır. Bir şeye bağımlı olmamak.

Mesela cinselliğe bağımlı olmamak, aşırı sosyalliğe bağımlı olmamak gibi… Devamlı konuşmaya bağımlı olmak, sürekli insanların etrafında olmaya çalışmak… Bunların hepsi bağımlılıktır. Sessiz kalamamayı öğreniyorsun o zaman. Bu da meditasyon halinden uzaklaştıran bir şeydir. İçe girememeye neden olan bu şey, bağımlılıklardan ileri gelir. Onlardan koparsan, bağımlılıklarını dönüştürürsen, enerjini yönlendirebilirsen kendini geliştirmiş ve mutluluğu bulmuş olursun. Alkole olan bağımlılığını bir enstrüman öğrenerek dönüştürsen, aktif meditasyon ile o enstrümanı mutluluğuna dönüştürebilirsin. Bu bile insanın mutlu olması için bir nedendir.

Yaptığımız pratiklerin, sporun veya egzersizlerin bedenimiz üzerinde sonuçları genel olarak olumlu oluyor. Peki negatif sonuçları var mıdır, bağımlılık gibi? Kendinizden de bir örnek verebilir misiniz?


Eğer egzersiz ve yogaya bağımlı oluyorsan ol. Eğer gitar çalmaya bağımlıysan ol. Çünkü öyle mutlusun. Sana katacağı bir şeyler var. Kötü bağımlılıklar var; sevgi, aşk, alkol.

Yogada az önce söz ettiğimiz makullük (tapas) ilkesini hatırlayalım. Egzersiz veya yogayı sabahtan akşama kadar yapmak bir bağımlılıkken, her gün yapmak bir bağımlılık değildir. Eklemlerine, hormonlarına, kaslarına, zihnine, diğer insanlarla olan yaşantına, hayattan kopuşuna neden oluyorsa burada zararını yaşayıp, faydasını ellerinle reddetmiş olursun. Ama her gün bir saat bağımlıysan bağımlı ol.


Zihin – kas bağlantısını kurarak egzersiz yapmak ne demek?


Bu yogada da egzersizde de olmalı. Bazı insanlar görüyoruz vücut geliştirme adına çalışmalar yapan, hızlı bir tekrar içinde o zihin-kas bağlantısını kurmuş. Babamdan bahsettik sohbetimizin başında. Babam antrenmanlarında bağlantıyı kurardı bu konuda. Bunun hızla alakası yok. Yavaş yaparak da hızlı yaparak da bunu kavramak mümkün. 

Bu bir yetenek oluyor hareketin içinde bizi geliştiren. Genel olarak 20’li, 30’lu yaşlarda hızlı yoga, hızlı hareket yaptırırsan ya da yaparsan zihin-kas bağlantısı mümkün olmuyor. Küçük yaşlarda komut alma bilgisi gelişmiş insanın zihin-kas bağlantısı hızlı da olabilir. Ama sedanter birinin zihin-kas bağlantısını kurması çok mümkün olmuyor. Çünkü diğeri bir teknik, bir varoluş süreciyken öbürü bir sonuca ulaşmaya çalıştığı için bağlantıyı kuramamış oluyor. Kurmadan yapılması kötü değil fakat bağlantıyı kurarak yapman iyi ve fayda getiren bir çalışma olur.

Hareket etmesi zaten güzel ama bağlantıyı kurmak kasları daha farkında devrede tutacağı için sayısız faydası olacaktır. Hareketleri hızlı yapıp, kısa sürede tamamlamak yerine, uzun ve farkında yapmak ve ömür boyu bunun içinde olmanın keyfini çıkarmak gerekir. Hırpalamadan, sakatlamadan kullanılan teknikler bizi motive de edeceği için daha sürdürülebilir olacaktır hayatımız için. Yogada nefesi kullanarak asanalarda yoğunlaşmak mümkünken, egzersizde de zihin ile kasın arasındaki bağlantıyı kurarak çalıştırmak iyi bir sonuç yaşatmış olur.

Örneğin; kol kasınızı çalıştırırken sadece kol kasınızı çalıştırdığınızı düşünmek zihin-kas bağlantısı demek oluyor. Düşünmektir aslında tek cevabı bu sorunun. Yaptığın hareketi, yaptığın pozisyonu o hareketi yaparak ve nefesini kullanarak zihnini yönlendirerek dönüştürmektir. Bunun çalışma teknikleri vardır. Instagram canlı yayınlarımda bazen gösteriyorum bu teknikleri. Teknik detayları öğrencilerime daha detaylı aktarabiliyorum elbette ama yine de bu çalışmalardan herkes fayda sağlasın diye elimden geldiğince aktarmaya anlatmaya çalışıyorum.


Michael King hocadan eğitim aldığınızdan söz ettiniz. Pilatesin önemli isimlerinden biri. Madonna’nın hocası. King hocadan aldığınız eğitimin, günümüzdeki eğitimlerden farkı neydi?


Bahsettiğiniz gibi Michael bir pilates hocasıydı ve alanında müthiş bir hoca. Zihin- kas bağlantısını öğrendiğim hocadır kendisi bundan 20 yıl önce. O dönemler zihin-kas bağlantısı yeni yeni çıkıyordu. Sayı sorardık ‘Hocam kaç sayı tekrar edelim, ettirelim’ diye. ‘’Sayı yok’’ derdi. ‘’Zihin- Kas bağlantısını kurmaya çalış. O zaman yap istediğin kadar. O kişiye ve vücuda göre değişir’’ derdi. Bize bunu pilatesin prensibi olarak anlattı. Pilateste de elbette nefes önceliklidir. Tüm dünyayı dolaşan bir hocaydı ve misyonu kendi metodunu yaymaktı herkese. Uzun süreli eğitimlerdi ve yaptığı eğitimleri şimdiyle kıyasladığım zaman tabi insanlar para kazanmak için yapıyor ama bazı insanları anlarsın paranın dışında bir hisle orada olur eğitimi veren kişi. King hoca öyleydi eğitimlerde.

Uzun süren bu eğitimde beni etkileyen özelliğinden biri içten oluşuydu. Aldığımız eğitimlerdeki yazılı, sözlü kayıtları almak zordu. Biz ses kayıtlarını ödevlerimizi ve çalışmalarımızı alıp Amerika’ya ulaştırırdık, izlerdi ve eğitimlerimizi böyle tamamladık King hocadan. Bildiğin bir askeri eğitim gibiydi. Pilates camiasında olup, bir kere bile olsa ders alsın çok isterim herkesin. Yoga gibi meditatif bir pilates dersi yaptırırdı. Pilates yaptığını anlamazdın. Şimdiki gibi haldur huldur değildi onun eğitimleri ve dersi. Şu an her şey ticari gidiyor. 1 haftalık eğitimlerin hoca adayına ne katabileceğini söyleyebiliriz ki? 

Şimdilerdeki eğitimle eski eğitimleri kıyasladığımda hiçbir şey ileri gitmiyor, maalesef zaman ilerledikçe geriye gidiyoruz. Sosyal medyadaki yapılan hareketleri görünce şoklara giriyorum.


Çok ve hızlı yapılan tekrarlar ile az ve yavaş yapılan tekrarların arasındaki fark nedir?


Biz bunları spor bilimleri üzerinden ele alabiliriz. Eğer kişi sporcu ise ve bir branşa hazırlanıyor ise golf, tenis, vücut geliştirme gibi branşlarda bunu rahatlıkla kullanabilir. Kuvvetin artması gerekiyor ise ve fizyolojik olarak bir yere varmak istiyorsa. 

Son araştırmalar hareketlerin hızlı da yapılsa yavaş da yapılsa kas hacmini arttırmanın mümkün olduğunu söylüyor. Genel prensipler vardır; çok tekrarlar dayanıklılığını artırır, yani bir işi yaparken o işi yapabilme kabiliyetini (icra kapasitesi), az tekrar olup yavaş yapıyorsan da hareketi kuvvetini artırır. 

Bunların ayırımını böyle yapmak mümkün. Eğer zihin-kas bağlantısını kurarak yapıyorsan her ikisi de mümkün hale gelebilir.  Benim tavsiyem biraz yavaş biraz hızlı yap. Hepsini denemek ve sürdürmek mümkün. Kuvvet çalışırken dayanıklılık da artıyor. Aynı şekilde dayanıklılık çalışıldığında da kuvvet artıyor.

Yavaş teknik uygulandığında da hızlı teknik uygulandığında da kas hipertrofi olur. Kas sıkılaşması gibi bir terim kullanılıyor öyle bir şey yok. Kas sadece hipertrofi olabilir. Kas büyür, gelişir, hacmi artır.


Birey kendine en iyi gelen egzersizi nasıl anlayabilir?


Pratik yaparak, deneyerek, deneyimlerek… Kişi hangisinde mutluysa, kendine ney iyi geliyorsa onu yapmalı. Tenis oynamak iyi geliyorsa onu yapsın, golf oyunuyorsa golf. Yürüyüş örneğin. En çok yürüyüş oluyor önerim. Sağlık olarak yürüyüş öyle müthiş bir şey ki, tabi meditatif bir şey olduğunu da eklemek isterim. Psikolojik olarak doktorlar depresyon hastalarına önerir. Bunun dışında fiziksel olarak da önermek mümkün. Ayrıca koşmak ve yürümek konularına da değinebiliriz. Kişiye göre mutluluk veren ve vücuduna uyan şey koşmaksa koşabilir, bunların hepsi yürümek için de aynı şekilde geçerli. Zıplamak için bile konuşmak mümkün bunu.

Antrenmanlarda görüyorum inanlar zıplıyor son kuvvetiyle ama neden yapıyor, onu sorgulaması gerekir. Sıkılaşmak ve zayıflamak için olduğunu düşünmek mümkün ama söylemeliyim ki; bunun hiçbir katkısı yok. Yağ yakımı için zıplamanın bir etkisi yok mesela. Ama zıplıyor. 5 dakikada yağ yakıyor mesela. Yani şunu söylemek istiyorum, yağ yakmak için zıplamak zorunda değilsin. Herkes yoga veya pilates yapmak zorunda kalmasın. Basketbol oynayarak da hareketli kalabilir ve hedeflediği şeylere ulaşabilir kişi. Sadece kaçınacağı şeyleri ekleyeyim; kalbi çok yoracak şeylerden uzak durmalı, eklemlere çok fazla baskı yapmamalı. Bir crosfitçinin zıplaması ona zarar vermezken; sedanter birinin hayatı boyunca zıplamasından kaçınması gerektiğini düşünüyorum.


Yoga ile ilgilenen bireylerin beslenme tarzlarından bahsetmek gerekirse; vegan veya vejetaryen olmayı neden bu kadar destekliyor?


Desteklemiyor, öyle bir şey yok. Genellikle son zamanlarda özellikle konuşulmaya başlandı ama yok öyle bir şey.  Yoga yapmak vejetaryen olmayı gerektirmiyor. Aksine et yemesini tavsiye ediyorum. Yoga yapanların kas yapımı için et yemelerini öneriyorum. Şimdi insanlar bitkilerde sebzelerde de protein olduğunu söylüyor ama alınması gereken aminoasitler ette var, sebzelerde yok maalesef. O sebeple vejetaryen olmayı önermiyorum ve yoga ile ilişkilendirmesini biraz absürt buluyorum.

O hayvanın enerjisini de aldığını kötü enerjisinin ve acısının da yiyen insan ile karıştığını duyuyorum. Araştırmalarımda böyle bir kaynak görmedim. Ayurvedik beslenmede et yenmeyecek denir ama bunu Yoga ile ilişkilendirmek gereksizdir. Bu bir piyasaya dönüştü. Hatta şöyle söylemek mümkün; egoya bile hizmet eden bir süreç bu artık bir egosal tatmin olabiliyor. Kişi kendini kabul ettirmek için bile bu beslenme modelini yaşar hale geliyor. Kişi çevreden aldığı uyaranlarla arzularını kontrol edemediği için bu tür şeylere kapılabiliyor. Belki kişi kendini o hayvanın enerjisini alacağına çok inandırmıştır, kendini kötü hissediyordur, yemesin o zaman onun için doğru olan budur ve mutlu eden de odur.  Ona ‘’ee’’ diye zorlayamazsın. Yogada yesin ya da yemesin gibi bir şey yoktur. Kişinin seçimidir, serbest bırakılmalıdır tercih konusunda.


Biraz da yoga kamplarınızdan bahsetmenizi isterim. Nisan ayı kamp programınızı bizzat deneyimledim ve bu kamp için deneyimlerimi merak edenler bir önceki makalemde okuyabilirler. Daha detaylı olarak bize eğitimlerinizdeki akışı ve içeriklerinizi anlatabilir misiniz?


Yoga ve inziva kampı başlığı altında; meditasyon, yoga ve enerji çalışmalarıyla hareketler içerisinde beden farkındalığı yaşamak, haykırmak, kendini serbest bırakmak, çocuk olmak niyetinde oluyoruz. Yaptığımız hareketlerde dışarıdan gelen uyaranlara karşı direnç gösterip arzularımızın kontrolünü sağlamak, araştırmacı olmak… Tekmişsin gibi davranmak, sessiz kalmayı öğrenmek, hareket içinde hareketsiz olmayı deneyimlemektir kampımızın içeriği ve amacı. 

Kamp programı her seviyeye uygun, herkesin katılım göstereceği bir akış içinde düzenlenmiştir. Çünkü Yogada ileri seviyenin el üzerinde durmak, çok esnek olmak olmadığını bildiğimiz ve böyle içeriklerle derinleştirdiğimiz için herkesin keyifle katılabileceği bir program oluyor.  Yogada ileri seviye nefes ve konsantrasyonu kurup orada kalabilmektir dedik, işte tam olarak onları deneyimlemeye çalışıyoruz. Hareketleri kusursuz yapmak demek ne yogadır ne de ileri seviyedir. O yüzden yeni başlayan birisi de kamptan çok fazla verim elde edebilir. Yeni başlayan birisi de kamptan çok güzel şeylerle ayrılabilir. 

Meditasyona girişi anlatıyoruz. Meditasyon teknikleri uyguluyoruz. Ses meditasyonu deneyimleri yaşıyoruz. Yoganın bize ne anlatmak istediği üzerine sohbet çemberleri oluşturuyoruz. Yoganın dinlerle olan tasavvufla olan ilişkisinden bahsediyoruz. Nasıl ayrılmaz bir bütün olduğunu anlatıyoruz. Sabah yürüyüşlerimiz oluyor. İnsanların hiç tanımadığı insanlarla iletişimde olmaları, o duygu ve düşüncelerini, yaşadıkları, hissettikleri deneyimleri gözlemleyip mutlu oluyoruz. Kamptan sonra kurdukları dostlukları görüp iyi hissediyoruz. Kampın en büyük özelliği de o oluyor.

Hiç birbirini tanımayan insanlar kamp sürecinde güzel diyaloglar kurarak, güzel enerjilerle uyumlu insanlar bir araya geliyor. Bugüne kadar herhangi bir negatiflik yaşamadık. Kamplarımızda belli başlı konular var ama her yoga kampımızda farklı bir program uyguluyoruz. Kişilere göre gelişiyor program. Kampın sinerjisine ve enerjisine göre şekilleniyor, uyarlanıyor. Açıkçası bir tur programı gibi olmuyor. Bu kişisel bir program oluyor. Bunları deneyimlemek için, farklı açılardan bedensel ve fiziksel açılımlar yaşamak için hayatınız boyunca en az bir kere de olsa bir kamp deneyiminiz olsun.


Her yoga pratiğinin veya inziva yoga kampının bir niyeti olduğundan söz ettiniz. Sizin genel olarak niyetiniz ne oluyor veya genel olarak tüm kamplarınız için niyetiniz nedir?


Katılımcıların belirlediği bir konu ‘’niyet’’. Tüm zamanlar için ve tek bir niyetimiz var ki o da ‘’iyi niyet’’. Kampa bu niyetle başlıyoruz. Oluşacak tüm diğer niyetler kamp anında gerçekleşiyor. Tanışma çemberinde aslında biz hemen hemen anlamış oluyoruz kampın niyetinin ne olduğunu. O niyeti de o kampın kişilerin yaydığı enerjilerden oluşacağını söyleyebilirim.


Gerçek meditasyon içerideki soruları bulmak ve yakalamak dediniz benim de katıldığım kampta. Herkes bunu yapamıyor veya sonuç elde edemiyor. Yine de meditasyon fayda sağlamış oluyor mu? Hepimiz soru sormayı cesaret edemiyoruz kendimize!


O içteki sorular şunlar; ben kimim, dünya neden var, neden geldik? Bir insan bir yola çıkarsa, bir ışık yakarsa, araştırırsa, tefekkür ederse, düşünürse içinde bu sorular ve benzerleri canlanır. Bu dünyaya gelme amacımız nedir? Bu sorulara cevap almak ister insan ve düşünür. Bu da bir meditasyon çeşididir. Bu sorulara yanıt almak için meditasyon yapılır ama yanıt alacağını bilmeden yapar bu da meditasyonun bir geçiş olduğunu, araç olduğunu ifade eder bize. Bu sorulara meditasyon anında cevap olarak gelmez. Bu cevaplar sana Samadhi anında gelebilir (Yüksek Mutluluk).

Peygamberlere gelen vahiylerde biraz böyle açıklanabilir. Zihinsizlik anında makro kozmozdan mikro kozmoza bilgiler geliyor. O bilgiler eşiğinde hakikati bulmuş oluyorsun. Bu temizlendiğin zaman, içinde hiçbir kötü niyet olmadan olabilecek bir şeydir. Mevlana gibi, Kızılderililer gibi, Lao Tzu gibi …Hakikati aramak için düşünüyorlar sonra sessizliğe bürünüyorlar. Uçma hali, vecd hali.

Sokrates’e sormuşlar, ‘’ Hakikat nedir?’’ diye. ‘’Hakikat başka bir insana, yardım etmektir. Ona iyi eylemlerde bulunmaktır’’ demiş. Kuran’ı Kerim’in iniş amacı mazlumlar içindir. O dönem Kabe’de yaşayan insanların bezirganlar tarafından çekilen çilelerinden kurtulması içindir. O insanları kurtarmak içindir. Öksüzleri, fakirleri, satılan köleleri, tecavüze uğrayan çocukları korumak ve yardımına koşmak için inmiştir.

Bu sebeple inmiştir kitabımız. İman etmek bunları yapmaktır; adaletli olmaktır, fakiri doyurmaktır, rüşvet yememektir, hak yememektir. Allah’a inanmak budur.


Yogada hırsızlık tanımı ne demek? (Astea)


Astea çalmaktır, hırsızlıktır. Ama bu kişinin malını almak anlamına gelmez sadece. Bir insanın sözünü kesmek hırsızlıktır. Karşındaki insanın duygularıyla oynamak, başkasının fikrini kendi fikrinmiş gibi göstermektir hırsızlık. Yalan söylemek, aldatmak da bir hırsızlıktır. Günah almak, yapmadığı şeyi görüyor diye görmek de bir hırsızlıktır.


Karma yoga nedir?


Karşılıksız hizmettir. Karma yogaşunu da ifade eder; karşılık duymadan alma ve verme dengesini düşünmedenhareket etmektir. İnsanların çoğu şu an karma yogadan uzak yaşıyor artık. Kişialma-verme dengesinde sürekli veriyorsa önünde sonunda bir gün alacaktır. Bir şeyibeklememek ve zamanı hızlandırmaya çaba harcanmamalıdır. O dengeyi sağlamayaçalışmadan evrenden, Yaradan’dan mutlaka sana geri döndürecektir.

Onu başkalarından almak içinaramamalısın. Bir de verirken rahatsız mısın, o zaman verme. O dengeyi kurmaya çalışma.Karma yoga karşılıksız bir hizmettir. Şöyle olacağı düşünülür; sen verirsenaslında evrene, kendine de hizmet etmiş oluyorsun. Bazı insanlar sürekli iyilikyapmak eğilimindedir, devamlı iyilik içinde hareket halindedir. Karşı taraf okişinin yorulduğunu düşünür, ama o kişi onu o kadar içten yapıyordur ki aslarahatsızlık veya yorgunluk hissetmiyordur. Her eylemin tüm zamanları kapsayanbir sonucu vardır. Karma Yogada “Eylemlerinden de sorumlusun’’ der.Teslimiyetteki gibi sonuçlarından da sorumlu olmadığından da bahseder.


Bilinç, konsantrasyon tahammül, tevafuk, nefis, mindfulness… Bu kavramlar artık yoga ile çok anılıyor. Özetlersek yoganın insanın en büyük bilince sahip olması için yürüdüğü yoldur diyebilir miyiz?


Yoga bu saydığınız kavramların hepsidir, temelidir. Sonradan ayrılmıştır. Mindfulness örneğin en popüleridir şu sıralar. Ama Yoga bunların hepsini kapsar ve ele alır. Yogayla uğraşan bir insanın ayrıca mindfulness ile ilgilenmesi kişiyi geliştirebilir elbette. Farklı kültürlerden bilgiler ve deneyimler eklenmiş olur.


Yogada ‘’kıyaslama yapmak en büyük şiddettir’’ dediniz. Bu ne demek?


Kıyaslamak kişinin kendini ifade etme çabasıdır. Ama fiziksel olarak kıyaslayınca ego devreye girer ve yanındaki kişi ile bedenini, duruşunu kıyaslamış olduğunda yogadan uzaklaşmış olursun. Birisiyle fiziksel olarak ego devreye girer ve hırs devreye giriyor, Yoga burada barınamaz. İstek ve arzuların kontrolü konusundan hepten uzaklaşmış olursun. Yoga yakınındaki insanı; gör, izle, takip et ama kıyaslama der ki; sonuca gittiğinde gittiğin yol daha elverişli, samimi ve doğal olsun.


Kirya ne demektir?


Temizlenmek demektir. Kirya çalışmaları, temizlenmek için yapılan çalışmalardır. Birçok tekniği ve yöntemi vardır. Nefes, en önemli kiryadır. Bu çok önemli bir aşamadır. Hem fiziksel hem de zihinsel temizlenmedir. Nefes ile insan kendini temizleyebilir.


Yogayı öğrenmek isteyenlere neler önerirsiniz, kaynaklarınız nelerdir?


Yogibaba Adnan Çabuk hocamı tavsiye ediyorum ve kitap olarak da yoga sutraları okumadan önce tüm dini kitapları araştırmalarını tavsiye ediyorum. Kur’anı, Tevrat’ı, Şamanizmi, Zerdüşlüğü, İncil’i bunları araştırıp okumalarını tavsiye ediyorum. Tasavvufu, tasavvufun yoga ile bağlantısını gördükçe ve hedeflerinin bir olduklarını öğrendikçe şaşıracak ve bu şaşkınlıkla onları daha mutlu edecektir, öğrendikleri.


16-19 Haziran 2022’de gerçekleştireceğimiz kampımızdan da bahsetmek gerekirse:



Tüm detayları bu görselde bulabilir veya Muzaffer Alemdar ve de Kaan Hantal'ın Instagram adreslerinden öğrenebilirsiniz.

Instagram
 
Üst Alt