Son Konu

Metafizik (Fizikotesi, Doğaotesi) Hakkında Bilgi

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
29
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Metafizik (Fizikotesi, Doğaotesi) Hakkında Bilgi

Eskiyi korumaya calışan dunya goruşu

Antikcağ: Metafiziğin temeli antikcağın unlu 'değişirlik'le 'değişmezlik' tartışmasındadır İlk duşunceler varlığın temelini aramışlar ve bunu hep canlı bir değişme sureci icinde bulmuşlardı İlkin Kolophon'lu Ksenofanes (İO: 569477) değişmezlik sorununu tanrıbilimsel alanda one surdu ve değişmez nitelikte tek bir tanrı tasarımladı Gorulduğu gibi, 'değişmezlik' sorunu ya da 'devimsizlik' duşuncesi tanrı duşuncesiyle kokten bağımlıdır Metafiziğin kaderi de yuzyıllar boyunca bu bağımlılıkla cizilecektir Ksenofanes'i izleyen Parmenides, değişmezlik savını geliştirerek onu varlığın temeli yaptı ve değişirliği duyularımızın bir kuruntusu saydı Parmenides'e gelinceye kadar butun duşunurler doğasal deneyler (deneyimler N) ustunde duşunmuşlerdi İlkin Parmenides deneyi bir yana bırakarak gerceğe salt duşunceyle varmak istedi Gorulduğu gibi, 'devimsizlik' duşuncesi 'deneydışılık'la kokten bağımlıdır Metafiziğin kaderi de yuzyıllar boyunca hep bu bağımlılıkla cizilecektir Boylelikle daha antikcağın ilk duşuncelerinde metafiziğin iki onemli niteliği belirmiş oluyordu: Devimsizlik ve deneydışılık Metafiziğin bu iki onemli niteliği gunumuze gelinceye kadar değişmemiştir Parmenides'in 'değişmez(gunumuze kadar değişmemiş N)' bir savıyla metafizik doğmuş oluyordu Parmenides'i izleyen oteki Elea'lılar (Melissos, Zenon, Gorgias) bu savı daha da pekiştirdiler

Daha sonra Platon duşunceyi tanrılaştırdı Aristoteles'de, kendi katkılarıyla birlikte, butun bu, 'duşunceyle kavranan ilkeler'e, 'duyularla kavranan bilgi (fizik) 'in ustunde saydığı 'usla kavranan bilgi'yi kapsadıklarından oturu 'ilk felsefe' adını verdi İO 1 yuzyılda Rodos'lu Andronikos Aristoteles 'in kitaplarını sıralarken doğabilgisi kitaplarından sonra gelen kitaplar, (konular N) anlamında bu yapıtlara 'meta phusika (metafizik) adını verdi Aristoteles bu on dort kitabında Thales'ten Platon'a kadar butun varlık oğretilerini inceler ve varlığın ozdeksel nedenlere bağlanmasını eleştirir 'Metafizik' adını sonradan alacak olan 'ilk felsefe'yi ''Varlık olarak varlık ya da varlığın ilkeleriyle nedenlerinin ve onun temel niteliklerinin bilimi'' olarak tanımlar Metafiziğin ilk tanımı budur Aristoteles sorar: Bir at attır, onun at olmasını, eş deyişle varlığın neyse oyle olmasını sağlayan nedir? Gorulduğu gibi metafizik, daha ilk adımlarında bir duşunceyle tanımlama, eş deyişle bir 'mantık' işi olmaktadır Metafizik, bu niteliğini, mantıkcı olgucuların elinde, gunumuzde de surdurmektedir Metafizik hicbir celişmeye yer vermeksizin, 'nedir'in bilimidir Bunu sağlamak icin de, daha ilk adımda, celişmezlik belitlerini (aksiyomlarını) saptamak zorundadırs259

Ortacağ: Metafiziğin temel oğeleri antikcağda belirmiş ve saptanmış bulunuyordu Bunlar: Değişmezlik, devimsizlik, tanrılık, deneydışılık, salt duşunceyle kavranırlık, mantıksallık'tı Yoğun bir tanrısallığın egemen olduğu ortacağ duşuncesi, tanrıbilimini kolaylıkla bu temeller ustune oturtabilirdi Nitekim de oyle oldu ve 'metafizik' deyimi 'tanrıbilim'le anlamdaş kılındı Ortacağda 'felsefe' deyimi de bu anlamdaşlığa katılmıştır; cunku bu cağda felsefenin konusu butunuyle metafizik, eş deyişle Aristoteles'in 'ilk felsefe' adını verdiği kitaplardaki bu kitaplara daha sonradan 'metafizik' adı verilmiştirişlediği konulardı Ne var ki 'metafizik'le gerek 'felsefe' gerek 'tanrıbilim' arasında onemli yontem farkları vardı Metafizik dunya goruşu dunya capında etkili olan buyuk gucune ortacağ skolastik Hıristiyan duşuncesinde erişmiştir Ortacağ egemenliği tumuyle Hıristiyan kilisesinin elindedir Hıristiyan kilisesine gore dinsel dogmaların dışında hicbir bilim yoktur, tek gercek dinsel dogmalardır Bu alanda felsefe yapmak, dinsel dogmaları acıklamaya ve doğruluklarını tanıtlamaya (ve empoze etmeye N) calışmaktan ibarettir Bircok aydın duşunceleri kapsadığı halde ortacağa 'karanlık cağ' adı verilmesinin nedeni budur Tumuyle metafizik temele dayanan ortacağ, Hıristiyan skolastiğinin kurucusu Scottus Eriugena (833880), geliştiricileri Anselmus (10791142), Aquino'lu SaintThomas (12241274), Dusn Scous (12741308)'tur Eriugena'ya gore Tanrı salt yokluk, sonsuzdan gelip sonsuza giden sırdır Anselmus'a gore bizler inanmak icin duşunmuyoruz, tersine duşunmek icin inanıyoruz; inan her turlu tartışmadan once gelir, inanılacak olan tek guc de butun varlıkların varlıklarını kendisinden aldıkları biricik varlık olan Tanrı'dır Abaelardus, Augustinus'un 'Anlamak icin inanıyorum' ilkesini eleştirmekle beraber, vahyedilmiş gercekle ussal gerceği bir ve aynı sayar; konseptualizmi ortaya atarak nominalizmle realizm arasındaki cekişmeyi uzlaştırmaya calışır, tumellerin ussal urunler olduğunu savunur Aristotelesci Thomas'ya gore doğa bir aşamalar sırasıdır (hiyerarşi), her aşama bir yukardakinin maddesi ve bir aşağıdakinin bicimidir (form), bu yuzden de doğasal duzenin tanrısal duzene oranı eylemin guce oranı gibidir Scotus'a gore doğaustu sesler, sozler, yazılar olmasaydı, insanlar hicbir bilgi edinemezlerdi; iyi, doğru ve guzel Tanrı isteği olduklarından iyi, doğru ve guzeldirler; kutsal kitaba inanılmalıdır, cunku akla uygundur

Yenicağ: 16 yuzyıldan sonra 'metafizik' deyimi, 'varlikbilim' anlamında kullanıldı Ne var ki bu varlık 'duyularla kavranılanın dışındaki varlık' ve 'gorunuşlerin ardındaki kendilik' olarak ele alınıyordu Hegel'e gelinceye kadar bu cağın metafiziği de, ortacağın metafiziği gibi, bilimsel temelden yoksun kurgul goruşler ve varlığın duyularla algılanamayan kendiliği ustune varsayılan yapıntılar olarak surup gitmiştir 'Metafizik' deyimi, ruhculuk temelinde birleşen şu anlamları da kapsar: duyularla kavranılanların dışındaki varlıkların bilgisi (Bossuet), kendiliğinde şey'in bilgisi (Kant), doğanın ardında gizlenen ve ona imkan veren varlık bilgisi (Schopenhauer), mutlak bilgisi (Liard), hadsi bilgi (Bergson), ussal bilgi (Franck), madde olmayanın bilgisi (Voltaire), son erek bilgisi (Bacon), butunu bilme isteği (Eucken), doğasal ve bicimsel olmayanın bilgisi (Descartes), inakcı bilgi (Wolf), varlık yasalarını bulmak icin duşunen benliğin bilgisi (Lebniz)
Metafizik dunya goruşu, Ronesans cağında doğabilimlerin guclenmesiyle buyuk gucunu yitirmiştir Metafizik sistemin son buyuk duşunuru, evrensel oluşmanın duşunceden doğduğunu ve gelişmesi sonunda kendi bilincine erişeceğini savunan Hegel'dir 'Metafizik' deyimine ilk kez 'eytişim karşıtı' (antidiyalektik) anlamını veren de Hegel olmakla beraber idealist bir eytişim geliştirdiğinden oturu Hegel, temelde, metafizik duşunme ve araştırma yontemine bağlı kalmıştır

Eytişimsel ozdekcilik: eytişimsel felsefede 'metafizik' deyimi, 'eytişim yonteminin tam karşıtı bulunan duşunme ve araştırma yontemi' anlamına gelir Bu anlamı ona, eytişimsel ve tarihsel ozdekciliğin kurucuları vermişlerdir Eytişimsel oğretiye gelinceye kadar 'metafizik' deyimi, kimi yerde felsefenin doğaustu konularla uğraşan bir bolumu' ve kimi yerde de 'kurgu yoluyla elde edilmiş bilgi' anlamında kullanılıyordu Metafizik, nesnelerde sonsuz ve değişmez saydığı ozu kurgu yoluyla bulmaya calışır; dar, sınırlı ve katı bir dunya goruşudur; olayların kimi yonlerini abartır ve saltıklaştırır, obur yonlerini gormezlikten gelir; nesneleri durgun olarak ele alır, onlardaki değişme ve gelişmeyle ilgilenmez; bir nesneyi tum nesnelerden ayıran etkenlerle uğraşır, o nesnenin cok sayıdaki ilişkilerini ve oteki nesnelerle derin bağlantılarını gormez; bilimsel sorulara kesin karşılıklar arar, gerceğin değişken ve gelişken olduğunu ve tum bilimsel goruşlerin ancak belli sınırlar icinde değer taşıdıklarını anlamaz

Metafizik duşunme ve araştırma yontemi 17 yuzyılın sonlarına doğru bicimlenmeye başlamıştır o cağlarda doğabilimleri, olguları topluyor ve sınıflandırıyordu, bir nesneyi tanımak icin onu başkaca butun nesnelerden koparıp ayırmak gerekiyordu, olayları ayrı ayrı ve tum ilişkilerinin dışında ele almak alışkanlığı boylece doğdu Bu yontem, gunluk yaşamda ve bilimin ilk ve alt evrelerinde az cok işe yaramış ve yararlı olmuşsa da gerek doğasal ve gerek toplumsal karmaşık sureclerin acıklanmasında tumuyle başarısız kalmıştır Metafiziğin, olayları ayrı ayrı ve tum ilişkilerinin dışında ele alma yontemi, olayların nedenlerinin anlaşılmasını, evrimlerini, kendilerinden farklı başka nesnelerden nasıl cıktıklarını ve nereye yoneldiklerini, kendilerinden tumuyle farklı ne gibi yeni olaylar ve nesneler tureyeceğini bilmeyi kesinlikle engeller Metafizik yontem, en yeni kullanımlarında bile, nesneleri asla değişmemiş ve değişmeyecek bir nitelikte gorur Bundan oturu de, zorunlu olarak varolanı, eş deyişle 'eski'yi savunur ve varlaşmakta olan 'yeni'nin karşısına dikilir Buysa bilginin butun alanlarında, en acık bicimiyle, tutucu bir davranışı dile getirmektedir Metafizik, bu yuzden, cağdaş anlamında, ilericiliğin karşısında gericiliği niteler
 
Üst Alt