Son Konu

Ruh Ne Demek Ruh Hakkında Bilgi

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Ruh Ne Demek Ruh Hakkında Bilgi

Canlı ozdeğin duyusal yanı

Canlı orgenliğin ozdeksel yanını dile getiren Ar beden (Tr Govde) deyimine karşı olarak canlı orgenliğin ozdeksiz yanını dile getiren Ar ruh deyimi ucucu gaz anlamındadır Coğulu ervah'tır Bu anlamından oturu de tuz ruhu, nane ruhu vb gibi deyimlerde de kullanılır Arapca'da ruh anlamı nefis deyimiyle dile getirilir ki can demektir Canlı orgenlikler arasında insanın ruhu'nu dile getirmek icin Arapcada nefsi natıka (Duşunup soyleyebilen can) deyimi kullanılır Ruh deyimi dilimizde her ne kadar tin deyimiyle ozdeşleştiriliyorsa da bu deyim, canlı orgenliğin duşunsel yanı'nı dilegetiren Ar zihin, İng Spirit deyimini ozleştirmek icin onerilmiştir Ruh deyiminin antikcağ Yunan felsefesindeki karşılığı psykhe (La Anima), buna karşı tin deyiminin antikcağ Yunan felsefesindeki karşılığı pneuma (La Spiritus)'dır Bununla beraber ruh ve tin deyimleri gerek Doğu ve gerek Batı dillerinde anlamdaş olarak da kullanılmaktadır Her ne kadar ruh deyimi bir canlılık ilkesi ve tin deyimi bir duşunme ilkesi olarak tanımlanmaktaysa da bu iki deyim arasındaki anlam karışıklığı devam etmektedir Bu tanıma gore canlı orgenlikler arasında hayvan sadece ruhlu, insansa hem ruhlu ve hem tinli bir varlıktır Ruh ve tin deyimlerinin gerek Doğu ve gerek Batı dillerindeki etimolojik kokenleri de soluk (Ar Nefes) anlamında birleşmektedir Orneğin antikcağ Yunan felsefesindeki psykhe (Ruh) deyimi de pneuma (Tin) deyimi gibi soluk demektir, Latincedeki anima (Ruh) deyimi de spiritus (Tin) deyimi gibi soluk anlamındadır Arapcadaki ruh sozcuğunun kokeni yel (hava, ruzgar) anlamına gelen rih (Coğulu:Riyah) sozcuğudur Ruh anlamını dile getiren Al Sele ve İng Soul deyimleri Got'ların dilindeki yelli hava (Fırtına) anlamını dile getiren saivala sozcuğunden turemiştir İngilizcedeki hortlamış ruh (Cadı) anlamını dile getiren ghost deyimiyle Almancada tin anlamını dile getiren geist deyimleri Flamanca hava anlamını dile getiren gaz sozcuğunden turemiştir İbranicede ruh anlamını dile getiren nefes ve revah (Eloah) deyimleri soluk anlamındadır Sanskritcede ruh anlamını dile getiren 'atma' deyimi aynı zamanda hava (Yel) demektir Eski Yunancada buhar ve hava anlamlarına gelen atmos sozcuğu de Sanskritceden gecmedir ki hava yuvarı anlamına gelen atmosfer (Fr Atmospere) deyimi de bu kokten turemiştir Gorulduğu gibi, ozel ve felsefesel anlamları icinde de ruh ve in deyimleri insanlarca hep solukhava olarak tasarımlanmıştır

Canlıcılara gore ruh tasarımı, uykuyla uyanıklığın birbirine karıştırılmasından doğmuştur İlkel, duşunde gorduklerini uyanıkken gordukleriyle bir tutar; duşunde gittiği yere gercekten gitmiş olduğuna inanır Buysa bedenden cıkıp ortalıkta dolaşan can tasarımını gercekleştirmiştir Bu bedenden cıkıp dilediği yere giden can, bedence kıyaslanamayacak kadar akılcı ve yumuşaktır, cunku ağız ve burun gibi kucucuk deliklerden de cıkabilmektedir Ama bu canruh gene de bedenle sıkıca ilişkilidir, cunku ilkel, bedeninde var olan yarayı ruhunda da varsayar, bundan oturu de oldurduğu duşmanının elini keser ve boylece onun ruhunun ok atmasına engel olduğunu sanır ruhun tine donuşup nasıl tanrı olduğu da canlıcılarca şoyle acıklanmaktadır: Ruh, bedenle ilişkili olmakla beraber, bedene bağlı değildir; cunku dilediğince cıkıp dolaşabilmektedir Ne var ki insanın yaşamında ruh bedenden cıkıp gezip dolaştıktan sonra yeniden bedenine girer ve orada oturur Ama insan olup de bedeni curuyunce bu ruh ondan kacar, bedeninden kurtulur ve insanlar arasında serbestce gezip dolaşmaya başlar İşte bu serbest ruh tin'dir Dilediği insanın bedenine girer ve ona iyilik ya da kotuluk eder İnsanlar bu tinlerin kotuluklerinden kurtulup iyiliklerine kavuşmak icin onlara adaklar vermeye, kurbanlar kesmeye, onlardan dileklerde bulunup dualar etmeye başlamışlardır İşte tin boylece tanrı'laşmıştır Bu olay olumle gercekleştiğinden ilk tanrılar olu ata ruhlarıdır İlk kurban kesme ve dua etme yerleri de mezarlıklardır

Ata ruhlarına tapımı doğa tapımı izlemiştir Cunku ilkeller tum doğanın olmuş ata tinleriyle dolu bulunduğunu varsaymışlardır Olmuşler canlılarla kıyaslanamayacak kadar cok olduklarına gore tum doğa bunlarla tıklım tıklım dolmuş olmalıdır Doğanın kımıldayan (devinen) her yanında (ağaclarda, ularda, yellerde vb) bu tinler vardır (Bk Tylor, La Civilisation Primitive, C 1, s 326555)

Duşunceciliğin ruh anlayışı tumuyle Hıristiyan tanrıbilimine ve metafiziğe dayanır Antikcağın Parmenides'inden gunumuze kadar surup gelen ve duşuncecilikle metafiziğin başkavramı olan tek, değişmez, varoluşu bulunmayan varlık kavramının kaynağı, MUsa dininin tanrı Yehova'sıdır İbr Yehova deyimi odur, eş deyişle dır, eş deyişle varlık anlamındadır Neyi soyutlarsanız soyutlayın hep bu dır' ı, eş deyişle varlık'ı elde edersiniz

Ozellikle Platon'un varsayımına gore tum nesneler, onlara yuklediğimiz kavramlarla varlaşırlar Orneğin ağac yeşildir, dallıdır, yapraklıdır, uzundur ya da kısadır Butun bunlardan soyutlayın, ağactan ortada sadece dır (eşdeyişle odur, İbr Yehova) kalır Varlığı (ne turlu olursa olsun, herhangi bir varlığı) bu dır'dan, eş deyişle varlığından da soyutlayın, yokluğu elde edersiniz Daha acık bir deyişle, tum kavramsal yuklemlerinden ve sonunda da kendiliğinden soyutladığınız kuş, ağac, insan, taş, meyve, yıldız ve sayısız nesnelerden ortada sadece bir yokluk kalır İşte bundan oturudur ki duşunceciliğe ve metafiziğe gore gercek varlık, var olan değil, var olmayandır Buysa tek'tir, cunku tum sayısız nesneler soyutlamalar sonunda buna indirgenir Sayısız nesnelerin cokluğu bu teklikte boylece birleşir Her şeyin kokeni de bu değişmez, bizzat varoluşu (Fr Existence) bulunmayan, bu teklik olduğuna gore demek ki asıl varlık odur, buysa evrende varoluşu bulunan tum şeylerin var edici bulunduğu pek acık olan tanrı'dır Ruh da bunun icin ozdeksizdir, cunku var değildir, eş deyişle yoktur

ParmenidesAristotelesPlaton uclusunden Berkeley'lere, Hegel'lere kadar surup gelmiş bulunan tum idealizmin dayandığı mantık bundan ibarettir Bu mantığa uyarsanız siz de pek doğal olarak bir evren ruhu'nun sozunu etmek ve her şeyi onunla acıklamak zorunda kalırsınız Cunku bu mantığa gore, ondan başka hicbir şey yoktur Bu mantığa uyarsanız siz de pek doğal olarak Berkeley gibi evreni ozdeksiz saymak zorunda kalırsınız, cunku ondan başka hicbir şey bulunmadığı gibi var bulunmayan bir şey de elbette ozdeksel olamaz Ama bu mantığa uyarsanız, pek buyuk bir mantıksızlık etmiş olacağınız da şuphesizdir İdealizmin vardığı sonuc şudur: Evrende tek varlık (Ruh, Tanrı) vardır, o da var bulunmayandır Ruh kavramının idealist ve metafizik felsefedeki seruveni budur

Eytişimsel ve tarihsel ozdekci felsefe ruh kavramını, metafiziğin ve idealizmin bilimdışı tum yakıştırmalarından arındırmış ve onu nesnel gercekliğin yuksek derecede orgenleşmiş ozdekte (insan beyninde N) imgeler biciminde yansısı olarak tanımlamıştır Ruhsal yan, ozneyle nesnenin karşılıklı etkileşiminde, toplumsaltarihsel bir urun olarak oznede meydana cıkar Toplumsaltarihsel bir yaşam bicimiyle belirlenmiştir Bu belirlenimin sonucu olarak oznede duygular ve duşunceler halinde bicimlenir, insan orgenliğinin ic dunya'sını meydana getirir Bu ic dunyada olup bitenler, temelde nesnel gerceklikte olup bitenlerdir Ne var ki insansal bilinc, nesnel gercekliğin ozneden yansıyan imgelerine kendi etkinliğini de katar ve onları zenginleştirir Eş deyişle, nesnel gercekliği sadece bir ayna gibi yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda onu yaratır da Bundan oturudur ki kimi insanlara, oburlerinden farklı olarak, yuce ruhlu deriz Friedrich Engels şoyle der: ''İnsanlar kendi fizik yapıları ustunde hicbir bilgiye sahip olmadıkları cağlarda, duşlerinde gorduklerine dayanarak şu duşunceye varmışlardı: Duygu ve duşunceleri, govdelerinden değil, govdelerinin icinde bulunan ve olumle beraber govdelerini bırakıp giden ruh'tan gelmektedir İşte o zamandan beri ruh'la dış dunya arasındaki ilişkiler ustunde kafa yormaları gerekti Ruh, olumle govdeden ayrıldığına ve yaşamaya devam ettiğine gore demek ki olmuyordu Ruhun olmezliği duşuncesi de boylece doğdu Bu, bir avunc olarak değil, tam tersine, kendisine karşı bir şey yapılamayan bir alınyazısı olarak ele alındı Ruhun olmezliği, coğunlukla, ozellikle eski Yunanlılarda bir mutsuzluk sayılmıştır Bu sıkıntı, o zamanlar icinde bulunulan genel bilgisizlikten ve govdenin olumunden sonra da yaşadığı bir kez kabul edilince ardından insanın olumsuzluğu gibi can sıkıcı bir kuruntuyu da doğal olarak getirecek olan ruh'a ne yapılması gerektiğini bilememekten doğan bir sıkıntıdır'' (Etudes Philosophiques, s 24)

Ruh, ilkin bir acıklama ve sonra inanc konusu olan ve daha sonra kimi insanların işlerine yaradığı olcude yaygınlaşan butun bu masalların dışında, ozdeğin hayvansal evrim surecinde sinirler ve beyin olarak orgenleşmiştir İnsansal evrim surecinde ruhsal oluşmaya dil ve bilinc olguları da katılmıştır Boylelikle canlı orgenlik, dış dunyaya uyabilme yapısını gercekleştirmiştir Ruh kavramı, dış dunyaya uyabilmeyi gercekleştiren bu oznel yapıyı dilegetirir
 
Üst Alt