Son Konu

Ünlü Türk ve İslam matematikçilerinin yaşamları ve matematiğe kazandırdıkları

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Meşhur Türk ve İslam matematikçilerinin yaşamları ve matematiğe kazandırdıkları
MOLLA LÜTFİ

(? 1495) İ15 yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II Beyazıd dönemlerinde yaşayan ünlü matematikçilerdendir Sinan Paşanın ve Ali Kuşçunun talebesi olmuş, Ali Kuşçudan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşaya aktarmıştır Bu Nedenle Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir Sinan Paşanın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfiyi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir Molla Lütfi, bu sayede o kadar çok değerli kitaptan öbür bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur Sinan Paşa, Fatih kadar Sivrihisara sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II Beyazıdın tahta çıkmasının peşinde hocasıyla birlikte İstanbula dönmüştür Önce Bursadaki Yıldırım Beyazıd Medresesinde, sonra Filibede ve Edirnede medrese hocalığı yapmıştır

Molla Lütfi, çevresindeki devlet erkanına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, birçok kimse tarafından sevilmezdi Fatih Sultan Mehmetle bile iki dost gibi şakalaşırdı Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları sebebiyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi Ölümü üzerine öyle fazla kimse ağıt tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı

Molla Lütfinin, çoğu Arapça olan eserleri 17 yüzyıla kadar elden düşmemiştir TazifülMezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir Molla Lütfinin, bu problemi, İzmirli Theonun eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır İzmirli Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenese atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine başvuru ederek bu salgının geçmesi için ne yerine getirmek gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını öğüt ettiğini, bu nedenle kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazan Mimarlar bu işi başaramıyınca, Platonun yardımını isterler Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği dikkatsizlik ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini açıklama etmiştir Molla Lütfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanında diğer bir küp ek etmek seslenmek olmayıp, onu sekiz kez büyütmek demek olduğunu açıklar Molla Lütfi Mevzuatül Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz dek bilimi tasnif etmiştirBirincil doktoralı matematikçimiz İstanbul Yüksek Mühendis mektebi'ni bitirdikten (1914) sonradan Berlin Üniversitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (1919) Türkiye'ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde çözümleme profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi'nde çalışmaya devam etti daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu 1948 yılında Fen Fakültesi Dekanlığı'na getirildi

Kerim ERİM

(1894 1952)1940 1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne alt Matematik Enstitüsü'nün başkanlığını yaptı Türkiye'de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve devirdaş matematiğin yerleşmesinde etkili rol oynadı Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına da öncülük etti Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üstünde de çalışmalarda yer alan Erim'in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadırBunlardan bazıları şunlardır:

Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap(1945), Über

SELMAN AKBULUT

Prof Dr Selman Akbulut, 1971 yılında California Üniversitesi (Berkeley) Matematik Bölümü'nden mezun olmuştur Prof Dr Akbulut, 1975 yılında benzer üniversitede doktora eğitimini tamamlayarak, 1976 yılında Wisconsin Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak göreve başlamıştır

1978 1980 yılları arasında Rutgens Üniversitesi'nde, 1980 1981 yıllarında Michigan State Üniversitesi'nde Yardımcı Doçent; 1983 1986 yılları arasında benzer üniversitede Doçent olarak çalışmalarda bulunan Prof Dr Akbulut 1986 yılında profesörlüğe yükselmiştir ve halen Michigan State Üniversitesi'nde devir yapmaktadır

Prof Dr Akbulut, 1975 1976, 1980 1981 yıllarında Advanced Study Institute'da, 1982 1983 yıllarında Max Planck Enstitüsü ve 1984 1985 yıllarında California Üniversitesi, Mathematical Sciences Research Institute'de çalışmalarda bulunmuştur

Prof Dr Akbulut, Türk Matematik Derneği, Amerikan Matematik Derneği ve Doğa Türk Matematik Dergisi Editörler Kurulu'na üyedir

Prof Dr Selman Akbulut'un Uluslararası Science Citation Index'ce taranan hakemli dergilerde çıkmış 29 yayını vardır ve bu yayınlara 1991 yılı sonu itibariyle 239 atıf yapılmıştır
HAREZMİ Horasan bölgesinde yer alan harezm(bugünkü Türkmenistan'ın Khiva )şehrinde dünyaya gelen Harezmi'nin bütün adı Abdullah bin Musa elHarezmi'dir Harezm'de esas eğitimimini bölge Harezmi gençlinin birincil yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir İlmi konulara açgözlü denilebilecek seviyedeki bir aşkla emrindeki olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini yapmak için Bağdat'a kazanç ve yerleşir Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilm kabliyetten farkında olan olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilir daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini gerçekleştirmek amaıyla kurulan bir çeviri akademisi olan Beyt'ül Hikme 'de görevlendirilir Bu Nedenle Harezmi Bağdat'ta analiz ve araştırma yapabilmek için zorunlu bütün maddesel ve manevi imkanlara kavuşur Burada hayata ait tüm endişelerden uzakta olarak matematik ve gökbilim ile ilgiliaraştırmalarına başlar Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun Rasathanesin'de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu değer biçmek için Sincar Ovasına dışarı giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini analiz etmek için Afganistan üzerinden Hindistana dışarı giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir Harezmi 'nin latinceye çevrilen eserlerinden olan ve ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceleyen ElKitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele adlı eseri şu cümleyle başlar : Algoritmi şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah 'a hamd ve senalar olsunEserleri:

Matematik İle İlgili Eserleri
1)ElKitab'ul Muhtasar fi'l Hesab'il Cebri ve'l Mukabele
2) Kitab alMuhtasar fil Hisab elHind
3) elMesahat

SALİH AKILLI
(1864 1921)
XIX yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57 yaşında hayata gözlerini kapamış, bir ilim ve zihin adamıdır Salih Akilli Bey, 1864 yılında İstanbul'da doğmuştur Ortaöğrenimini Darüşşafaka'da görmüş, yüksek öğrenimini Paris'te elektirk mühendisliği bölümünü bitirmiştir
Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi'nde matematik ve fizik dersleri okutmuştur Daha sonraki çalışmalarının tümünü üniversiteye vermiştir Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu salih Akilli'dir Türkiye'ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk getiren odur Çoğu gazete ve dergide çıkan hoş yazılarıyla Türk gençliğini edebiyat dek matematiğe yönelten ve matematiği sevdiren tekrar o olmuştur
Salih Zeki, kültürlü fenciler silsilesinin en dikkate layık son halkasıdır Birincil ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından diğer binlerce sahifeyi bulan, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi konularda teliftercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizanı Tefekkür adlı bir matematik kitabı yazmış, abide bir eser olarak Kamusı Riyaziyat'ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır

ULUĞ BEY (1393 1449)

Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur Esas adı Mehmet'tir Lakin o, daha fazla Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant'ta bulunuyordu Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanında gitmek zorunda kalmıştır Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yönetimini bırakmıştır Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve keza de öğrenimine devam etmiştir

Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı Abes zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üstünde konuşmakla geçirirdi Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak değin belleği vardı Matematik ve astronomi bilgileri epeyce ileri düzeydeydi Bir söylentiye tarafından, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in ufak oğluna karşısında olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir

Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve dahası rasathane yaptırmıştır Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir Gözlem Evi için yörede yer alan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak bütün duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, oysa on iki yılda bitirilebilmiştir

Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid'e vermiştir Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür Gözlemevinin bütün işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş vebitirmiştir Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, belli başlı eser de 1846 yılında tıpkı basılmıştır
Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından daha sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir Bir kandırma ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür *
 
Üst Alt