Son Konu

Unlu Turk ve İslam matematikcilerinin yaşamları ve matematiğe kazandırdıkları

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Unlu Turk ve İslam matematikcilerinin yaşamları ve matematiğe kazandırdıkları
MOLLA LUTFİ

(? 1495) İ15 yuzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II Beyazıd donemlerinde yaşamış meşhur matematikcilerdendir Sinan Paşanın ve Ali Kuşcunun talebesi olmuş, Ali Kuşcudan oğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşaya aktarmıştır Boylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik oğrenmiştir Sinan Paşanın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lutfiyi, ozel kutuphanesinin mudurluğune getirmiştir Molla Lutfi, bu sayede pek cok değerli kitaptan değişik bilimleri oğrenme fırsatına sahip olmuştur Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisara surulunce, Molla Lutfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II Beyazıdın tahta cıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbula donmuştur Once Bursadaki Yıldırım Beyazıd Medresesinde, sonra Filibede ve Edirnede medrese hocalığı yapmıştır

Molla Lutfi, cevresindeki devlet erkanına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, coğu kimse tarafından sevilmezdi Fatih Sultan Mehmetle bile iki arkadaş gibi şakalaşırdı Kendisini cekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suclamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd doneminde idam edildi Olumu uzerine pek cok kimse yas tutmuş, tarihler duşmuş ve şehit sayılmıştı

Molla Lutfinin, coğu Arapca olan eserleri 17 yuzyıla kadar elden duşmemiştir TazifulMezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bolumden oluşur Birinci bolumde kare ve kup tarifleri, cizgilerin ve yuzeylerin carpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır İkinci bolumde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir Molla Lutfinin, bu problemi, İzmirli Theonun eserinden oğrendiği anlaşılmaktadır İzmirli Theon, İskenderiye kutuphanesinin muduru Eratosthenese atıfla, Delos adasında buyuk bir veba salgını cıkınca, ahalinin, Apollon rahibine muracaat ederek bu salgının gecmesi icin ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına cıkarmalarını tavsiye ettiğini, boylece kolaylıkla cozulemeyecek bir matematik problemi ortaya cıkmış olduğunu yazar Mimarlar bu işi başaramıyınca, Platonun yardımını isterler Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve kucumsediklerini soyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile cozuleceğini ifade etmiştir Molla Lutfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır Kitabında, kupun iki kat yapılmasının, yanına başka bir kup ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa buyutmek demek olduğunu acıklar Molla Lutfi Mevzuatul Ulum (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yuz kadar bilimi tasnif etmiştirİlk doktoralı matematikcimiz İstanbul Yuksek Muhendis mektebi'ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Universitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (1919) Turkiye'ye donunce, bitirdiği okulda oğretim uyesi olarak calışmaya başladı Universite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı Yeni kurulan İstanbul Universitesi Fen Fakultesi'nde analiz profesoru ve dekan olduğu gibi Yuksek Muhendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti Yuksek Muhendis Mektebi İstanbul Teknik Universitesi'ne donuşturulunce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Universitesi'nde calışmaya devam etti Daha sonra burada ordinaryus profesor oldu 1948 yılında Fen Fakultesi Dekanlığı'na getirildi

Kerim ERİM

(1894 1952)1940 1952 yılları arasında İstanbul Universitesi Fen Fakultesi'ne bağlı Matematik Enstitusu'nun başkanlığını yaptı Turkiye'de yuksek matematik oğretiminin yaygınlaşmasında ve cağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına da onculuk etti Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri uzerinde de calışmalarda bulunan Erim'in Almanca ve Turkce yapıtları bulunmaktadırBunlardan bazıları şunlardır:

Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap(1945), Uber

SELMAN AKBULUT

Prof Dr Selman Akbulut, 1971 yılında California Universitesi (Berkeley) Matematik Bolumu'nden mezun olmuştur Prof Dr Akbulut, 1975 yılında aynı universitede doktora eğitimini tamamlayarak, 1976 yılında Wisconsin Universitesi'nde yardımcı docent olarak goreve başlamıştır

1978 1980 yılları arasında Rutgens Universitesi'nde, 1980 1981 yıllarında Michigan State Universitesi'nde Yardımcı Docent; 1983 1986 yılları arasında aynı universitede Docent olarak calışmalarda bulunan Prof Dr Akbulut 1986 yılında profesorluğe yukselmiştir ve halen Michigan State Universitesi'nde gorev yapmaktadır

Prof Dr Akbulut, 1975 1976, 1980 1981 yıllarında Advanced Study Institute'da, 1982 1983 yıllarında Max Planck Enstitusu ve 1984 1985 yıllarında California Universitesi, Mathematical Sciences Research Institute'de calışmalarda bulunmuştur

Prof Dr Akbulut, Turk Matematik Derneği, Amerikan Matematik Derneği ve Doğa Turk Matematik Dergisi Editorler Kurulu'na uyedir

Prof Dr Selman Akbulut'un Uluslararası Science Citation Index'ce taranan hakemli dergilerde cıkmış 29 yayını vardır ve bu yayınlara 1991 yılı sonu itibariyle 239 atıf yapılmıştır
HAREZMİ Horasan bolgesinde bulunan harezm(bugunku Turkmenistan'ın Khiva )şehrinde dunyaya gelen Harezmi'nin tam adı Abdullah bin Musa elHarezmi'dir Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi genclinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını oğrenir İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda calışma idealini gercekleştirmek icin Bağdat'a gelir ve yerleşir Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kutuphanesinin idaresinde gorevlendirilir Daha sonra da Bağdat Saray Kutuphanesindeki yabancı eserlerin tercumesini yapmak amaıyla kurulan bir tercume akademisi olan Beyt'ul Hikme 'de gorevlendirilir Boylece Harezmi Bağdat'ta inceleme ve araştırma yapabilmek icin gerekli butun maddi ve manevi imkanlara kavuşur Burada hayata ait butun endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgiliaraştırmalarına başlar Bağdat bilim atmosferi icerisinde kısa zamanda une kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun Rasathanesin'de calışan bilim heyetinde ve yerkurenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu olcmek icin Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek icin Afganistan uzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir Harezmi 'nin latinceye cevrilen eserlerinden olan ve ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin cozumlerini inceleyen ElKitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele adlı eseri şu cumleyle başlar : Algoritmi şoyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah 'a hamd ve senalar olsunEserleri:

Matematik İle İlgili Eserleri
1)ElKitab'ul Muhtasar fi'l Hesab'il Cebri ve'l Mukabele
2) Kitab alMuhtasar fil Hisab elHind
3) elMesahat

SALİH ZEKİ
(1864 1921)
XIX yuzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57 yaşında hayata gozlerini kapamış, bir ilim ve fikir adamıdır Salih Zeki Bey, 1864 yılında İstanbul'da doğmuştur Ortaoğrenimini Daruşşafaka'da gormuş, yuksek oğrenimini Paris'te elektirk muhendisliği bolumunu bitirmiştir
Salih Zeki, Daruşşafaka ve Muhendis Mektebi'nde matematik ve fizik dersleri okutmuştur Daha sonraki calışmalarının tumunu universiteye vermiştir Bugunku gercek universitenin kurucusu salih Zeki'dir Turkiye'ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yontemleriyle ilk getiren odur Bircok gazete ve dergide cıkan guzel yazılarıyla Turk gencliğini edebiyat kadar matematiğe yonelten ve matematiği sevdiren yine o olmuştur
Salih Zeki, aydın fenciler silsilesinin en dikkate değer son halkasıdır İlk ve ortaoğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sahifeyi bulan, yuksek seviyedeki Darulfunun ders kitapları yazmış; felsefi konularda teliftercume eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizanı Tefekkur adlı bir matematik kitabı yazmış, anıt bir eser olarak Kamusı Riyaziyat'ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır

ULUĞ BEY (1393 1449)

Turk matematikcilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek torunlarından hukumdar olanlardan birinin oğludur Asıl adı Mehmet'tir Fakat o, daha cok Uluğ Bey adı ile unlu olmuştur 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur Timur'un olduğu sıralarda Uluğ Bey Semerkant'ta bulunuyordu Semerkant ve Maveraunnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali uzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır Babası buraları yeniden yonetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yonetimini bırakmıştır Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hukumeti yonetmiş ve hem de oğrenimine devam etmiştir

Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular uzerinde konuşmakla gecirirdi Tum bilginleri yoresinde toplamıştı Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı Matematik ve astronomi bilgileri oldukca ileri duzeydeydi Bir soylentiye gore, kendi falına bakarak, oğlu Abdullatif tarafından olduruleceğini gormuş ve bunun uzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun gormuştur Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in kucuk oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir

Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir Rasathane icin yorede bulunan tum muhendis, alim ve ustaları Semerkant'a cağırmıştır Kendisi icin de bu rasathanede bir oda yaptırarak tum duvar ve tavanları gok cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle susletmişti Rasathanenin yapım ve rasat aletleri icin hic bir harcamadan kacınmamıştır Bu gozlemevinde yapılan gozlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir

Gozlemevinin yonetimini Kadı Zade ile Cemşid'e vermiştir Cemşid, gozlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gozlemler bitmeden olmuştur Gozlemevinin tum işleri o zaman genc olan Ali Kuşcu'ya kalmıştır Bu gozlem uzerine Uluğ Bey, unlu Zeycini duzenlemiş vebitirmiştir Zeyc Kurkani veya Zeyc Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkac yuzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur Zeyc Kurkani bazı kimseler tarafından acıklanmış ve Zeyc'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır Avrupa dillerinin bircoğuna, cevrilmiştir 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercumeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır
Zeyc Kurkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Turkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kutuphanesindedir Bir hile ile oğlu Abdullatif tarafından 1449 yılında oldurulmuştur
 
Üst Alt